Bölüm 2

479 67 9
                                    


Bölüm 2

Yıldız, sabah uyandığında Haluk'u yanında göremedi. Kendisi de yıkanmak için kalktı.

Kimseye görünmeden Reşat Bey'in babası tarafından evin bir köşesinde yapılmış olan hamama gidecekti. Kapıdan çıkar çıkmaz Efsun ile karşılaştı.

"Hayırlı sabahlar." Dedi Efsun. Bir yandan da Yıldız'ı süzüyordu.

"Sana da abla. Ben..."

"Yıkanacaksın değil mi? Hamamda sıcak su var. Git de yıkan. Sonra da gel bir şeyler yersin."

"Sağ ol abla." Dedi Yıldız.

Hemen hamama attı kendisini. Baştan aşağı yıkandı. Çeşit çeşit kokulu sabunlar vardı hamamda. Yıldız, lavanta kokusunu severdi. Bu yüzden onu kullandı.

O sırada bir gürültü koptu. Sanki bir şey düşmüş, ardından yuvarlanmıştı.

Sabundan gözleri yanmasın diye gözlerini kapamıştı. O sırada suyun içindeki kaba uzattı elini ancak eline gelmedi.

Elini kazanın içindeki suda dolaştırdı ancak yoktu. Her tarafı köpüklü kalmıştı.

Sudan azıcık eline alarak gözlerini yıkadı. Etrafa baktığında maşrapanın hamamın köşesinde olduğunu gördü.

"Allah Allah." Diye söylendi kendi kendine. Az önce duyduğu gürültü buydu demek. Fakat nasıl olmuştu da suyun içinden fırlayarak hamamın diğer köşesine gitmişti?

Anlam veremeyerek durulandı. Annesinin çeyizine koyduğu havlularla kurulandı ve getirdiği uzun kollu krem rengi elbisesini giydi.

Bu elbise yeniydi. Refika Hanım'ın hediye ettiği sayısız elbiselerden biriydi. Uzun eteklerinde el işi danteller vardı. Yıldız, sultanın hasekilerinin de böyle güzel kıyafetleri olduğunu duymuştu.

Hamamdan çıktıktan sonra Dilek'i karşısında buldu. Bir anda onu görmeyi beklemediği için sıçradı.

"Korkuttun beni abla. Beni mi bekliyordun?"

Dilek bir şey söylemeden elindeki havlu ve kıyafetlerle hamama girdi. Yıldız, Dilek'in bakışlarıyla ürpermişti.

Acaba o yıkanırken Dilek içeri girip maşrapayı onu mu fırlatmıştı?

Kafasında bu düşüncelerle yemek salonuna indi. Dilek ve Haluk haricinde herkes sofradaydı. Bir de Halis'in karısı ve çocuklar yoktu.

"Hayırlı sabahlar." Dedi Yıldız. Hiç kimsenin ona cevap vermemesi Yıldız'ı şaşırtsa da Efsun'un yanındaki sandalyeye oturdu. Bu evin fertleri yerde yemeği reddeden, Batılılar gibi masada yemeyi tercih eden insanlardı.

Yıldız, ekmeğine gül reçelinden sürerken bir yandan da Haluk'un nerede olduğunu merak ediyordu. Ancak sofrada derin bir sessizlik vardı. Sormaya çekiniyordu.

Bir süre sessizlik içinde yediler. Sonra Kamer'in karısı Ferhan, alçak sesle Dilek'in nerede olduğunu sordu Efsun'a.

Yıldız sohbete katılmak amacıyla atladı.

"Yıkanacaktı. Az önce gördüm."

Ferhan, Yıldız'ın asla anlamadığı bir şekilde ters bir bakış attıktan sonra önüne döndü.

"Haluk nerede?" diye devam etti Yıldız.

Bir an herkes durdu. Sonra Refika Hanım buz gibi bir sesle cevap verdi.

"Karısı bilir."

Yıldız ne diyeceğini bilemedi. Böyle bir tavır onu çok şaşırtmıştı. Neyse ki Reşat Bey "Herkese afiyet olsun." diyerek ayağa kalktı.

Hizmetçiler sofrayı toplarken Yıldız da gidip kadınların yanına oturdu. Erkekler Reşat Bey ile dışarı çıkmışlardı. Halis ise rahatsız olduğunu söyleyerek odasında çekilmişti.

Hizmetçiler hepsine teker teker kahve ikram ederken hiç birinden çıt çıkmıyor, sessizlik içinde oturuyorlardı.

Neden hiç kimse konuşmuyordu? Bu sessizliğin kendisiyle bir ilgisi var mıydı?

Kahveler bittikten sonra Refika Hanım nihayet konuştu.

"Odanıza çekilin. Akşam yemeğine kadar ortalara çıkmayın."

Bunun üzerine Yıldız hariç hepsi hemen ayağa kalktı. Yıldız ise sebebini anlayamadığı için oturup kalmıştı.

Belkıs'ın kaş göz işaretiyle o da toparlandı ve hepsi birlikte yukarı çıktılar.

"Herkesin nesi var?" diye sordu Yıldız Belkıs'a.

"Ne demek nesi var?"

"Kimse konuşmuyor. Üstelik annem hepimizi odamıza yolladı. Bir şey mi oldu abla?"

Belkıs Yıldız'a tereddüt dolu bir bakış attıktan sonra cevap verdi.

"Bu evin bazı kuralları vardır Yıldız. Refika Hanım ne derse o olur bir kere. Sorgulamaman hayrına olur."

Yıldız bir şeyler söylemek üzereydi ancak Belkıs aceleyle odasına girdi. Yıldız da akşam yemeği saatine kadar biraz uzanmaya karar verdi. Odasına girdiğinde bir terslik olduğunu fark etti. Sabah kalktığında yatağını toplamıştı, emindi bundan. Şimdi ise sanki biri yatmış gibi dağınık gözüküyordu. Dantel işlemeli örtü, sanki biri yatmış da tekrar kalkmış gibi duruyordu. Yıldız çocuklardan birinin odasına girmiş olabileceğini düşündü. Yine de doğru değildi bu.

Örtüyü toplamak için elini uzatmasıyla çekmesi bir olmuştu. Çünkü örtü değildi eline gelen, bir insan vücuduydu. Yıldız yaşadığı şokla birkaç saniye kıpırdamadan durdu. Sonra tekrar cesaretini toplayıp elini örtüye uzattığında pencere büyük bir gürültüyle açıldı. Ardından da büyük bir hızla kapandı. Ve örtü şimdi tamamen yerdeydi.

Aynı anda bir erkek çocuğunun kahkahası duyuldu. Çocuklardan biri oynuyor diye düşündü Yıldız. Fakat bu ses kesinlikle odadan geliyordu.

Reşat Bey'in KöşküWhere stories live. Discover now