good for you, taelice

By flowelry

55.5K 4.8K 3.1K

"Sana karşı iyi olmayı istemedim. Sen herkese karşı iyi olduğun gibi bana karşı da çok iyiydin ama ben seni h... More

one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
twenty
seven (taehyung)
🤍
special 1
🫶🏻

nineteen

1.8K 195 99
By flowelry


Episode nineteen, phone

"Sonra bu ikisi beraber tatile gidiyor ama kız bir yandan ölmeden önce yapılacaklar listesini tamamlamak zorunda. İlk önce beraber kalmak için otel arıyorlar.*" Roseanne mola vermek adına kahvesini yudumlamaya başladığında Jennie'nin kaşları anında çatıldı, meraktan bir yerlerini yırtacak gibi görünüyordu.

"Ya Rosie, devam etsene! Merak ediyorum." Dediğinde Roseanne elindeki fincanı masaya tekrardan bıraktı gülümseyerek.

"Bana kızma ama devamını okumadım." Roseanne kendini korumak için sandalyesini Jennie'den uzaklaştırdığında Jennie'nin gözleri iki katı kadar büyüdü, kaşları havaya kalktı.

"Hassiktir! Meraktan öleceğim!" Jennie dehşete kapılmış bir ifadeyle kafasını masaya vurmaya başladığında alayla güldüm.

"Ölüyken susmuş olursun, az kafa dinlerim."dediğimde Jisoo gülmemek için kendini çok zor tutuyordu, Roseanne ise ellerini gülmemek için dudaklarına kapatmıştı. Jennie masanın altından bacağıma tekme attı sertçe. "Ah!"

"Gıcıklık yapma."

"İşte bu yüzden çok sosyalleşmiyorum, video oyunlarında birilerini yanında tutmaya gerek kalmıyor. İhanet çok tatlı." Jisoo bilmiş bir şekilde konuştuğunda üçümüzün bakışları da ona yöneldi.

"Yani sen ihaneti güzel mi buluyorsun?" Diye sordu Jennie kaşları hafiften çatık.

"Evet ama LoL'deki takım arkadaşlarıma karşı, onlar kill çalarak bana çok ihanet etti. Üstelik bazen AFK kaldıkları bile oluyor, hayırsızlar." Jisoo'nun dediklerini gerçekten anlamıyorduk. Üçümüz de birbirimize bakarak onun ne dediğini anlamaya çabalarken Jisoo güldü alayla. "Ah, sosyaller, hiçbir terimi anlayamazlar."

"Bazen beni çok sinir ediyor." Diye homurdandığımda Roseanne başını omzuma yasladıktan sonra konuştu sıkıntıyla.

"İnan beni de." Biz suratımız asık dururken Jisoo bize pek aldırış etmemiş, kahvesinden bir yudum alıp telefonuna bakmaya başlamıştı. Jennie ise birden bağırmıştı, bu Roseanne ile benim yerimizden sıçramamıza neden olmuştu.

"Roseanne Park Chaeyoung! Yarın hepsini okuyup gruba uzun bir ses kaydıyla atacaksın!" Jennie sinirli bir şekilde Roseanne'e bakarken Roseanne korkak bir tavırla başını omzumdan kaldırdı, yerinde doğruldu.

"Tamam tamam, merak etme hepsini okuyacağım ama aklıma takılan bir şey var." Dedi Roseanne kaşları hafiften çatılıyken.

"Neymiş?" Diye sordu Jennie.

"Kızım kitap her yerde satılıyor, niye alıp da kendim okumuyorsun?" Ah, Roseanne muhtemelen bunu daha bilmiyordu. Jennie kitap okumaya karşı bir ön yargı beslemese bile kitap okumaktan hiç hoşlanmazdı. Gerçekten kitap okurken zamanının boşuna gittiğine, bir şeyler izlemenin daha mantıklı olduğuna inanırdı. Bu yüzden kitap özeti çıkartıp anlatma temalı edebiyat ödevleri olduğunda okuması gereken kitabı ben okuyup ona ayrıntılı şekilde anlatırdım, o da öyle anlatırdı. Okumaktansa izlemeyi ve başkalarından dinlemeyi tercih ediyordu.

"Asla okumam, okurken ruhum çekiliyor yemin ederim." Diye mırıldandığında Roseanne ile beraber güldük.

Birkaç saat sonrasında kızlarla kafeden çıkmış, evlerimize dağılmıştık. Böyle dörtlü şekilde buluşmayı her ne kadar çok sevsem de pek yapamıyorduk. Okullarımız ayrı olduğundan ve özel hayatlarımız olduğundan pek zaman kalmıyordu ama telefon aracılığı ile sık sık iletişim kuruyor olduğumuzu söyleyebilirdim.

Sıcak bir duştan sonra pijamalarımı giyinmiş, saçlarımı kurutup tepeden topuz yapmıştım. Annemlerle uzun zamandır oturmadığımın farkına sonunda varmış olduğumdan onlarla birkaç saat vakit geçirmiştim. Bu bana onları özlediğimi fark etmeme şans tanımış olabilirdi. Onlarla zaman geçirmeyi gerçekten özlemiş olduğumu fark etmiştim. Tüm bu aile sohbetinin sonundaysa saat akşam yedi gibi odama çekilmiş, kendime zaman ayırmaya karar vermiştim. Kızlarla dışarı çıkmadan önce ders çalıştığımdan ders çalışmayacaktım, bu konuda rahattım. Aslında ne yapmam gerektiğini pek bilemiyordum bile.

Ani bir kararla pijamalarımı çıkartmadan kapüşonlu hırkamı üzerime giydim, cüzdanımı cebime koyduktan sonraysa odamdan çıktım. Canım gerçekten yiyecek, atıştırmalık bir şeyler çekmişti. Karamelli çikolataların arasına kendimi gömmek istiyordum. Hem bir şeyler yerken film izlemek güzel olabilirdi.

"Ben markete gidiyorum, bir şeyler alacağım!"

"Tamam, dikkatli git." Annemle babama kısaca göz gezdirdikten sonra ayakkabılarımı giyip evden çıkmıştım. Normalde uzun bir süre dikkatli gitmem konusunda konuşma yaparlardı ancak gördüğüm kadarıyla ortak olarak izlemeyi sevdikleri tek diziyi izliyorlardı. Buna dalmışlarken bana uzun konuşma yapmamış olmalarıysa gayet doğaldı.

Sokakta markete doğru yürüyorken temiz havayı içime çekiyor, hafif tebessüm etmeden duramıyordum. Tebessümümün tek sebebinin temiz hava olduğunu söylemek yanlış olabilirdi çünkü değildi, aklıma Taehyung gelip duruyordu. Gülümsemesi, bakışları, ses tonu aklımda beliriyordu ve tüm bunlar aklımda belirip duruyorken tebessüm etmemek elde değildi. Bugün onu hiç görmemiştim, cuma okul olmasına rağmen kızlarla okulu kırdığımdan görüşememiştik. Bir ara mesajlaşmış olsak bile bu yüz yüze görüşmenin yerini tutamazdı.

Birden telefonumun çalmasıyla beraber elimi hırkanın cebinden çıkartmış, telefonu açıp kulağıma götürmüştüm. Tam düşüncelerimin ardından bu aramanın gelmesi büyük bir şans, yanındaysa güzel bir tesadüftü.

"Lisa." Direkt olarak ismimin en sevdiğim ses tarafından söylenmesiyle hafifçe gülümseyip yanıtladım onu.

"Taehyung, bir şey mi oldu?"

"Hayır. Sadece bugün hiç görüşmediğimizden aramak istedim." Hafifçe güldüm çünkü gerçekten eğlenceliydi. Başka erkeklerle sevgili olduğunuz zaman aradıklarında 'Sesini duymak istedim.' derlerdi ama Taehyung aramak istediğini söylüyordu.

"Yani sesimi duymak mı istedin?"

"Hayır, aramak istedim." Göremeyeceğini bilsem bile inanmamış bir tavırla onayladım başımla. Doğrusunu söylemek gerekirse şu sıralar kendimi gerçekten seviliyor gibi hissediyordum. Bunu onunla vakit geçiriyor, konuşuyor olmam sağlıyordu. "Ne yapıyorsun?" Sorusuyla beraber düşüncelerimden sıyrıldım, yanıtladım onu.

"Markete gidiyorum, sen ne yapıyorsun?"

"Yürüyüş yapıyorum." Sorumu yanıtladıktan sonra konuşmaya devam etti. "Biliyor musun, bugün evdeki beyaz koltukları değiştirme kararı aldılar."

"Neden? Yeni beyaz koltuklar mı alacaklar?" Soruma güldüğünü telefondan gelen sesten anlayabildiğimde gülümsedim.

"Hayır, gri koltuklar alacaklarmış." Söylediğini duyunca dudaklarımı büzmeden edemedim, o koltuklarla çok anım vardı. Pekala, çok anım yoktu ama yine de o koltuklar Taehyung ile konuşmayı en çok sevdiğim konulardan birisiydi. Bunun yanındaysa o koltukların platonik Lalisa ile önyargılı Taehyung zamanında olduğunu fark etmiştim. Belki de şimdiki durumumuzu ise gri koltuklar tamamlayacaktı.

"Ama onları seviyordum." Diye mırıldandığımda gülme sesi kulaklarıma tekrardan ilişti. Elbette şu an buna duygusallık yapacak değildim, içten içe üzülmüş olsam dahi sesimdeki hüzün yapmacıktı.

"Sesin üzgün geliyor, koltuklara üzülmedin herhalde. Yani üzülmedin, değil mi?" Yere bakınıp telefonu kısa süre kulağımdan indirdim, tekrardan kulağıma tuttum ardından.

"Üzüldüm." Dediğimde alaycıl bir ses tonunda konuşmaya başladı.

"Koltuklar için? Psikolojik tedavi olmaya ne dersin?" Benimle dalga geçmesine sinir oluyordum çünkü üzüldüğümü söylerken oldukça ciddiydim.

"Çok komik." Gözlerimi devirerek bunu söylememle beraber konuştu.

"Gözlerini devirmek sana yakışmıyor." Bunu tam sinir olduğumu belli eder bir ses tonuyla yanıtlayacakken aklıma telefonda konuşuyor olduğumuz geldi ve kaşlarımı hafiften çattıktan sonra etrafa baktım kısaca. Kısa bakışım ardındansa birkaç metre ötemde, karşımda duruyor olan Taehyung'u gördüm ve ne ara buraya geldiğini sorgular düşüncelerle telefonumu kapatıp cebime koydum, ona doğru ilerlemeye başladım.

"Sen burayı nereden biliyorsun?" Diye anında sorduğumda telefonu kapattı, cebine koydu. Gerçekten bu çocuk beraber olduğumuzdan beri beni şaşırtmayı bırakmıyordu.

"Yerim'e ne yaptığını sorduğumda markete gittiğini söyledi. Ben de ondan marketin konumunu istedim ve senin geleceğin yönün tersinden gelmeye başladım." Taehyung ve onun bu tarz iş çevirişleri, gerçekten aklınıza gelmeyecek zamanlarda bunları yapıyordu. Alışmam galiba biraz daha zaman alacaktı.

"Yerim ile sohbetiniz mi vardı?"

"Elbette var, sevgilimin kız kardeşi." 'Sevgilim' sözcüğüne biraz şaşırmış olsam bile gülümsemeden edemedim. Bu durum hâlâ yanaklarımın kızarmasına neden oluyordu, şikayetçi de değildim.

"Sevgilinin kız kardeşi gereksiz sinsi, dikkat etmeni öneririm. Aslında unutmuşum, senin ondan farklı kalır bir yanın yok." Bunu söyledikten sonra alayla bana bakıyor olmasına sinir oldum, yanından geçip yürümeye başlarken konuştum. "Ben markete gidiyorum, görüşürüz." bunu söyledikten sonra bileğimi saran eli fark ettim, kaşlarımı hafiften çatıp ona döndürdüm bedenimi. O bana hâlâ alaycı bir tavırla bakıyordu. Kaşlarımı hafifçe çattıktan sonra konuştum tekrardan. "Ne oldu?" Doğrusu beni durdurmasını veya arkamdan gelmesini bekliyordum çünkü belli olduğu gibi sondaki veda edişim kendimde trip atış şeklimdi. Birkaç gündür Taehyung'a trip atmanın nasıl hissettiriyor olduğunu düşünmüştüm, şu anda oluyor olmasıysa oldukça sevinç vericiydi.

"Zaten şu an marketin önündeyiz." Bunu söylemesiyle kaşlarım hâlâ hafiften çatıkken bakışlarımı markete yönlendirdim, küçük çaplı rezilliğime kısa süreli gözlerimi yumdum. Pekala, trip atmamın getirmiş olduğu havalı hissettirici düşünceler tamamen uzaklaşıyordu.

"Sakın bunu hatırlama." Diyerek bileğimi parmakları arasından kurtardım, sonrasındaysa hızlı adımlarla markete ilerlemeye başladım.

"Üzgünüm ama bu hep aklımda kalacak." Ben marketin içerisine girmişken onun da arkamdan geliyor olduğunu bilmek rezilliğimi bir kenara bırakıp hafifçe gülümseme neden oldu. Taehyung ile sevgili olduğumuz günlerin çoğu böyle geçmiyordu, genellikle daha çok beraber oluyorduk ama böyle geçen günleri sevmediğimi söyleyemezdim. Nadir olan anların daha özel olduğu hep barizdi.

Bir sonraki bölüm final. 🖤

*: Taslaklardaki bir kurgumun konusu, burada çizgi roman şeklinde bir kitap olarak bahsediliyor.

Continue Reading

You'll Also Like

6.5K 718 14
𝒍𝒆𝒗𝒊 𝒂𝒄𝒌𝒆𝒓𝒎𝒂𝒏 𝒙 𝒐𝒌𝒖𝒚𝒖𝒄𝒖 ~ 𝒐𝒏𝒆 𝒇𝒐𝒓 𝒕𝒉𝒆 𝒎𝒐𝒏𝒆𝒚, 𝒕𝒘𝒐 𝒇𝒐𝒓 𝒕𝒉𝒆 𝒔𝒉𝒐𝒘 𝒊 𝒏𝒆𝒗𝒆𝒓 𝒘𝒂𝒔 𝒓𝒆𝒂𝒅𝒚 𝒔𝒐 𝒊...
154K 16.3K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
45.8K 2.8K 25
Taemochax: Tanrım, bir çılgın Army daha snap hesabımı buldu. Bluebird: Çılgın olduğum konusunda emin olabilirsin Tae, ama Army değilim.
12.1M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...