Cԋɾιʂƚɱαʂ Gιϝƚ ☆ Larry Stylin...

By AllaireNora

8.5K 837 1.5K

"Gidiyorum." Harry'nin sesi titremişti. Louis kaşlarını çattı. "Ne?" "Bu şehirden, senden... gidiyorum." Yayı... More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm

29. Bölüm

141 15 7
By AllaireNora

Amk önceki bölümleri hatırlamıyorum bile ama olsundu~~~~~

*Ah be aklıma Friends'den Ross ve Rachel takıldı bugün, onların arasındaki bir sahneyi copy yapmaya çalıştım hakkınızı helal edin krdşlerim.*

Neredeyse güneş batmak üzereydi. Olduğunca hızlı adımlar atarak ilerlemeye çalışıyordum. Louis beni aramış ve buluşup buluşamayacağımızı sormuştu.

Ne yalan söyleyeyim beni arayacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Yani bugün Sophia ile beni gördükten sonra bu ihtimali silmiştim kafamdan. Ama daha sonra aramasının nedenini bana kızacağına bağladım. Ki evet, haklıydı. Sophia'yı engelleyebilirdim ama yapamadım. Ama cidden, cidden beklemiyorum ve çok ani olmuştu. Ve Louis bu konu hakkında ne söylerse söylesin yerden göğe kadar haklıydı.

Çok geçmeden parka geldiğimde neredeyse kimsenin olmadığını fark etmiştim. Muhtemelen insanlar hava bulutlu olduğundan yağmur yağacağını düşünüp parka gelmemişlerdi.

Bana arkası dönük salıncakta oturan Louis'ye doğru ilerledim.

"Hey." Sesim oldukça alçak çıkmıştı fakat beni duyduğu gibi arkasına döndü. En başta ne düşünüyordu bilmiyorum kaşlarını çatmış oturuyordu fakat beni görünce yüzüne rahat bir ifade yerleşmişti.

"Selam." Dedi oldukça yumuşak bir sesle. Salıncaktan kalkıp köşedeki banklardan birine oturduk. İkimiz de bir şey söylemiyorduk ve hava oldukça soğuktu.

O sırada Louis ellerini cebinden çıkarıp bankın üzerinde duran elimin yanına yerleştirdi.

Sonra serçe parmağını parmaklarımın üstüne attı. Adım adım ilerleyerek eliyle elimin üstünü kapladı.

Bunların hepsini bir şey demeden yapıyordu ve yüzü dümdüz bir şekilde karşıya bakıyordu. En sonunda tamamıyla elimi kavradı ve bana daha çok yaklaşarak birbirine kilitlenmiş ellerimizi arkasına sakladı. Muhtemelen kimse görmesin diye yapmıştı bunu ama park zaten bomboştu.

Acaba bana sinirli mi?

"Harry-"

"Louis bak gerçekten özür dilerim." Anlamamış gibi yüzüme baktı.

"Nasıl?" Ne nasıl ya... "Ne için özür diliyorsun?"

"... Bugün beni Sophia ile..."

"Harry..." Yorgunca gülümseyerek başını geriye attı. "Bunun için mi bu kadar tedirgin görünüyordun?" Yerinde biraz kıpırdadı.

Açıkçası böyle tepki vereceğini hiç düşünmemiştim ve bu beni bayağı bir şaşırtmıştı.

"Senin onu değil, onun bir anda seni öptüğünü gayet görebildim. Yanlış anlamadım yani, rahatla." Dedi sırıtarak. Ben de kesik bir nefes alarak anladığımı belirtmek için başımı aşağı yukarı salladım.

Yüce İsa'ya şükürler olsun.

Fazla üstüne gitmemeyi düşünerek bir şey söylemedim. Yanlış bir şey söylemekten korkuyordum. Kısa süreliğine bir sessizlik oluşmuştu. Esen rüzgarın ortaya çıkardığı ses yine tedirginleşmemi sağlamıştı.

Her şey o kadar hızlı ve tesadüfi ilerliyordu ki bir adım sonrasını bile tahmin edemiyordum. Gerçekten mutlu hissediyordum fakat aynı derecede tedirgindim de.

"Kalk." Dedi gülümseyerek. Afallayarak suratına baktım.

"Ne? Nereye?" Dudaklarım çoktan yukarı kıvrılmıştı, aptal aptal sırıtıyordum.

"Gezmeye."

~~~~

"Gezmekten kastının gerçekten bu olduğuna inanamıyorum." Dedim gözlerimi devirerek. O sadece kıkırdamakla yetindi. Aslında halimden çok da şikayetçi değildim, Louis yanımda olduğu sürece.

Elimdeki çamaşır sepetini makinelerden birinin üzerine koyup Louis'ye döndüm. "Bir şey soracağım, sizin evde zaten bildiğim kadarıyla makine var. Sen niye boşuna buraya geliyorsun ki?" Louis beni çok da ciddiye almamış gibi cevap verdi. "Eğlenceli burası. Tip tip insanlar var."

O sırada telefonumun çalmasıyla beraber Louis'ye gözlerimi devirip cebimdeki telefonu açtım. Arayan Sophia'ydı. Makinelelerin olduğu yerden uzaklaşıp telefonumu kulağıma götürdüğüm sırada Sophia konuşmaya başladı. "Hey Harry, umarım rahatsız etmiyorumdur." Sanki beni görebilecekmiş gibi aptalca başımı iki yana salladım. "Yok, hayır. Meşgul değilim, hatta hiç meşgul değilim. Ne oldu?"

Sophia buluşmamız gerektiği hakkında bir şey zırvalarken arkama dönüp yaşlı bir kadının benim çamaşır sepetimi yere koyup kendi sepetindekileri çamaşır makinesine doldurduğunu farkettim.

"Louis ve ah... nasıl diyeceğimi bilmiyorum Belle şu an-"

"Hey Sophia, farkettim de şu an aşırı meşgulüm. Sonra konuşalım tamam mı? Sonra ara beni, sonra-"

Sophia'nın bir şey demesine fırsat bırakmadan, hatta ben bile kendi sözümü bitirmeden telefonu kapatıp kadına doğru yürüdüm.

"Ah, par-pardon hanımefendi. Ben bu çamaşır makinesini kullanacaktım da-" Kadın düz bir surat ifadesiyle sözümü kesti. "Tabii, ama artık kullanamayacaksın?" Ben şokla kadının suratına bakarken o da makinenin kapağını açtı.

"A-ama sırada ben vardım, bakın sepetimi makinenin üstüne koymuştum." Kadın yapma bir üzülmüş yüz ifadesiyle konuşmaya başladı. "Oh, çok özür dilerim, o senin sepetin miydi?" Şirince sırıtmaya çalıştım. "Evet."

Kadın yine sözümü keserek konuşmaya başladı. "Sepetin güzelmiş fakat ne yazık ki ben üzerinde hiç deterjan göremiyorum!" Kadın en sona doğru sesini yükseltip üzerime birkaç adım attığında geriye doğru irkildim.

"pARDON?" Kadın sıkıntıyla nefes verip geriye çekildi.

"Deterjan yoksa sıra da yoktur, tamam mı?" Eliyle beni kovar gibi bir hareket yaptı ve ben de sepetimi kucaklayıp arkamı dönmüştüm ki Louis'yi gördüm.

"Neler oluyor?" Kadının sesimi duymasını engelleyecek şekilde fısıldayarak cevap verdim. "Önemli değil. Şu korkunç kadın makinemi elimden aldı."

Louis kaşlarını çattı. "Sepetin makinenin üzerinde miydi?" Sıkıntıyla yine cevap verdim. "Evet, ama deterjanım yoktu." Louis anlamamış gibi cevap verdi. "Yani?"

"Deterjan yoksa, sıra da yok!" İğrenç yaşlı kadının sesini taklit ederek bana söylediğini aynen Louis'ye tekrar ettim. "Deterjan yoksa ne- bir dakika."

Bir anda beni geriye çekerek kadının yanına gidip onu durdurdu. " Pardon ama bu benim arkadaşımın makinesi." Kadın yine çirkeflenerek karşılık verdi. "Hey hey heeyyyy! Deterjanı içinde değildi!" Kadının bağırmasına tüm dükkan bize doğru dönerken Louis de hiç beklemeden geri cevap verdi.

"Hey hey heey! Öyle bir kural yok, bunu sen de biliyorsun!" Louis işaret parmağını kadının üzerine doğrulttuğunda kadın birkaç saniye hiçbir şey söylemeden Louis'nin yüzüne bakakaldı. Yanaklarının içini ısırıyor gibi bir hali vardı. Muhtemelen onun söylediği şeyler pek hoşuna gitmemişti.

Kadın sinirle makinenin kapağını tekrar açıp kirlilerini gerisin geri sepetine atarken Louis de etrafta bizi izleyenlere dönüp konuştu. "Pekala, gösteri bitti!" Arkasına döndü. "Bakacak bir şey yok!" Herkes önüne dönüp kendi işine bakarken kadın da yanımızdan ayrıldı. Ben de ağzım kulaklarımda Louis'nin yanına gittim.

Tam şu an mutluluktan Louis'nin boynuna sarılabilirdim bile!

"Tamam, hadi çamaşırları yıkayalım!" Oyun oynar gibi çıkan sesine kıkırdadım. "Bu inanılmazdı! Ben çorabımı bile iade edemezdim!" Louis de gülümseyerek konuşmaya devam etti. "Evet öyle çünkü sen çok tatlı, nazik..." Başımı kaldırıp Louis'nin suratına baktığımda aniden konuşmayı yarıda bıraktı ve yanımdan ayrılıp birkaç metre uzağa gitti.

"Acaba sende şey var mı- ah deterjana ihtiyacın vardır." Sözünü tamamlayamadan deterjanı gördü ve almam için havaya kaldırdığı sırada deterjan paketini elinden düşürdü.

Ben ona farkettirmeden bıyık altından gülerken o daha da komik bir şekilde elinde deterjan paketiyle geri ayağa kalktı. "O ne?" Gülmeme engel olmaya çalışıyordum fakat elde değildi işte. "Überweiss. Yeni bir ürün. Alman malı." İki eliyle deterjanı gösterdi. "Ekstra güçlü!" Bir şey demeden önüme dönerek güldüm.

"Harry, onları ayırmayı düşünüyor musun?" Eliyle makinaya attığım kirlileri gösterdi. Yüzümü ekşitip Louis'ye döndüm. "Çamaşır yıkama işinde çok mu çömezim?" Tedirgince gülümsedim. "Bir makinayı tişörtler diğerini de pantolonlar için mi ayırmalıyım?"

Louis yüzüme katıksız malmışım gibi baktı, birkaç saniyelik bir sessizlik oluştu. "Hiç, hayatında hiç çamaşır yıkamadın mı?" Omuz silkerek cevap verdim. "Yoo, hep annem yıkıyor..?" Louis gülmemek için kendini zor tutuyorken utançla mırıldandım. "Peki, çamaşır yıkama bakiri olabilirim."

Louis alaycı bir şekilde bir eli belinde gözlerimin içine bakarak konuştu. " Ah peki, merak etme sana nazik davranacağım."

Başımı tedirgince kaşırken yaptığı şakaya fazla alınmamak ve hakkında düşünmemek zor geliyordu. Seni aptal Harry, bu kadar aptal olup hep bel altı düşünmek zorunda değilsin mal.

Louis yeniden yanıma gelerek bana beyazları, renklileri ve çamaşırları ayrı ayrı makinalarda yıkayacağımı tembihledi.

Sadece kısa bir süre sonra dükkan neredeyse tamamıyla boşalmıştı. Louis sepetini rastgele yola savurduğunda sadece birkaç dakika öncesine kadar tartıştığı kadın bir anda belirdi ve sepeti aldı.

"Ahah, pardon, pardon ama bu bizim sepetimiz."

"Ve görüyorum ki bir şeyler kaybetmekte üstünüze yok." O sırada arkasına dönen Louis cesaret verircesine gözümün içine bakıyordu.

"Şimdi çekil yolumdan."

"Hah, kendimi pek iyi açıklayamamış olabilirim ama bu bizim sepetimiz."

"Hey hey heyyy içinde kıyafet falan yoktu." Dediği şey üzerine daha da sinirlenip bağırmaya başladım.

"HEY HEY HEYY KENDİ KENDİNE KURALLAR KOYMAYI BIRAK."

"Bırak şu sepeti." İkimiz de sepeti iki yandan çekiştirmeye başlayınca dayanamadım.

"Peki beni dinle," hiç beklemeden sepetin içine atladım. "Eğer sepeti almak istiyorsan beni de bununla birlikte alacaksın." Bunu dememle kadın kafasını geri çekti. Yüzünü ekşitip birkaç saniye sustu ve Louis'ye döndü. Louis ise sadece omuzlarını silkmeye yetindi.

"Küçük veletler..."

Kadın sepeti geri itip arkasına bile bakmadan dükkandan çıktı. O sırada Louis sepeti durdurup yüzümü ondan tarafa çevirdi.

"Louis-" çocuk gibi ellerimi havada çırparak güldüm.

"Ve baylar bayanlar karşınızda yepyeni bir Harry."

O an ne düşündüm pek Emin değilim ama... sanırım dükkanın boş olmasından cesaret alarak Louis'yi gömleğinin yakasından tutup yüzünü benimkine yaklaştırdım ve dudaklarımızı birleştirdim. Ellerim yavaşça çenesini kavradığında sırıtmamı engelleyemedim. Birkaç  saniye sonra dudaklarımla ayrıldı ve Louis birkaç adım geri atıp duvara kalçasını yasladı. Onu burada öpmeli beklemiyordu, etrafa tedirgince bir bakış attı.

"Peki. Peki o zaman. Ben... makinede birkaç şey daha kaldı-" Arkasına dönüp  daha ilk adımını yeni atmışken çamaşır makinesinin açık kapağına kafasını vurup yere düştü.

"Louis!" Hiç beklemeden ayağa kalkmasıyla kahkahalara boğuldum.

"İyiyim, iyiyim." Dedi kafasını ovuşturarak. Arkasına döndü ve kendi işini bitirmeye koyuldu. Ben de o sırada kendi kendime kıkırdamaya  devam ettim.

• Bok gibi oldu amk neyse inş kitabın varlığını unutmadan bir ara yeni bölüm yazarım (şu anda zibilyon tane fanfic taslağı var lol)  hadi eyw •



Continue Reading

You'll Also Like

24.3K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*
1.5M 123K 35
yüzbaşı alfa kim taehyung'un başı feminist omega jungkook ile dertteydi -Enemies to lovers
31.4K 3.6K 20
"MİNHO EZ BENİ"
270K 20.4K 14
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!