Eleysa☁️ (Tamamlandı)

Door bendenizyagmur

1.1M 79K 63.7K

O, kendi halinde yaşardı. Okuldan eve, evden antrenmanlarına giderdi. Gündüzleri normal biriydi. Sıradandı. O... Meer

Bölüm 1 ☁️ "Eleysa'nım."
Bölüm 2 ☁️ Uyursam Geçer Mi?
Bölüm 3 ☁️ Esmerim
Bölüm 4 ☁️ Unutturamam, Vazgeçirebilirim
Bölüm 5 ☁️ İki Gözümün Çiçe
Bölüm 6 ☁️ Yaman Bir Beyefendi
Bölüm 7 ☁️ Beni Unutma.
Bölüm 8 ☁️ Haave You Met Me?
Bölüm 9 ☁️ Oturur İçerim Tek Başıma.
Bölüm 10 ☁️ Ben De Yoluma Giderim
Bölüm 11 ☁️ Nefes Almak Gibi Bir Şey
Bölüm 12 ☁️ Aşk Nefrete Ne Yakınsın
Bölüm 13 ☁️ Aşka Yürek Gerek
Bölüm 14 ☁️ Racona Ters
Bölüm 15 ☁️ Aylar Olmuş
KARAKTERLER SORULARINIZI CEVAPLADI
Bölüm 16 ☁️ Gülümse
Bölüm 17 ☁️ Sevgili En İyi Dostum
Bölüm 18 ☁️ Ya İstanbul Hatırlamazsa?
Bölüm 19 ☁️ Flört?
Bölüm 20 ☁️ İyi Ki Varsın
Bölüm 21 ☁️ Beni İyi Etmeye Çalışan Biri Var
Bölüm 22 ☁️ Bal Kitap
Bölüm 23 ☁️ Sarışınlığımı Kıskandın!
Bölüm 24 ☁️ Her Yolum, Her Fikrim Sen
Bölüm 25 ☁️ Son Umut.
Bölüm 26 ☁️ Doğru Kişi?
Bölüm 27 ☁️ Niye Herkes Bu Kadar Ciddi?
Bölüm 28 ☁️ Esmer Bomba
Bölüm 29 ☁️ Eskiden Seven Kız
Bölüm 30 ☁️ Jr. Berkan
Instagram ☁️ Yalakalık Desen Var
Bölüm 31 ☁️ Nazar Duası
Bölüm 32 ☁️ Hiç.
Bölüm 33 ☁️ İkilem
Bölüm 34 ☁️ Çıkalım Bu Şehirden
Bölüm 35 ☁️ Acıdan Geçmeyen Şarkılar Biraz Eksiktir
Bölüm 36 ☁️ Ted Mosby Yıkıklığı
Bölüm 37 ☁️ Çaresiz.
Bölüm 38 ☁️ Kusura Bakma
Bölüm 39 ☁️ Veda
Bölüm 40 ☁️ Gözlük
Bölüm 41 ☁️ Kapanan Son Yara
Bölüm 42 ☁️ Ölmeye Yüz Tutmuş Bir Ruh
Bölüm 43 ☁️ "Ben Bunu Haketmedim."
Bölüm 44 ☁️ "Benim Eleysa'm..."
Bölüm 45 ☁️ Onu Çok Kırmışlar
Bölüm 46 ☁️ Yıldızlar
Bölüm 47 ☁️ Zehirli Bir Bal
Bölüm 48 ☁️ Eleysa'nın Anlamı...
Bölüm 49 ☁️ "Ben Eleysa."
Bölüm 50 ☁️ Elbet Bir Gün Buluşacağız
Bölüm 51 ☁️ Sana Ben Gerek
Bölüm 52 ☁️ Bir Sigara Dumanı
Bölüm 53 ☁️ Kızıl Bebişimin Minnoş Psikolojisi
Bölüm 54 ☁️ Ben Adam Olmam
Bölüm 55 ☁️ "Haberi Olmazdı,"
Bölüm 56 ☁️ Sana Angara'yı Yakarım
Bölüm 57 ☁️ "Televizyon Sesi Gelmiyor."
Bölüm 59 ☁️ Seni Dert Etmeler
Bölüm 60 ☁️ Çıkışa Gel Adamsan
Bölüm 61 ☁️ Savaş Sözü
Bölüm 62 ☁️ İncinmesin Kanatların
Bölüm 63 ☁️ Baba Mı?
Bölüm 64 ☁️ Suç Ortağım
Bölüm 65 ☁️ İsmi Lazım Değil
Bölüm 66 ☁️ "Onun Her Şeyi Benim."
Bölüm 67 ☁️ Çukur
Bölüm 68 ☁️ "Baba"
Bölüm 69 ☁️ Gang Of Berkan Brides
Instagram/Texting Özel Bölüm☁️
Bölüm 70 ☁️ Eskisi Gibi
Bölüm 71 ☁️ Ağır Bulut
Final☁️
okumadan geçmeyinV3
YENİ HİKAYE-duyurumsu bişiler
Özel Bölüm 1 ☁️ Çay Harareti Alır
Özel Bölüm 2 ☁️ Bilir O Beni (1MİLYON OLMUSUZ?)

Bölüm 58 ☁️ Enkaz

15.3K 1.1K 624
Door bendenizyagmur

Balın'dan

Kaybetmek.

9 harf, üç hece. Genelde bizim için değerli ya da değersiz herhangi bir şeyi artık bulamıyor olmamız anlamına geliyor. Anahtar mesela, bir saniye önce cebimizdeyken bir saniye sonda onu artık bulamıyor olmamız demek. Ya da hergün televizyonun yanında duran o kitabı bir gün göremediğimizi fark etmemiz demek. Bu kadar basit şeyler kaybeden biri için, bu kelimenin pek bir anlamı yok. Günlük kullandığı, basit tonlarca kelimeden biri.

Eğer bu kelimeyi çok acı çeken birine sorarsanız, 9 harf 3 heceden oluşan bu basit kelimenin nasıl ağır bir yıkıma sebep olabileceğini anlarsınız.

Biri bana gelip 'kaybetmek senin için ne ifade ediyor?' derse biri, hiç düşünmeden Enkaz derim. Her bir kaybedişimde bir moloz parçası düştü üzerime, derim. En büyük parça da hayatımı kaybedişimdi.

Cefa yanılıyordu. Yaşadığımı söylüyordu, ruhuma dokunabildiğini... Bilmiyordu ki ruhumun kalan son parçası onundu. Ondan başka elimde avucumda hiçbir şeyim kalmamıştı.

İki kedim, bir karavanım, birkaç tane de kitabım vardı işte. Bu hayatta başka bir varlığım yoktu benim. Beni bedenen de olsa bu hayata bağlayan tek kişi Cefa'ydı, o eve girince anlamıştım bunu.

Ev o kadar boştu ki... Beni koruyan son kolon da üzerime yıkılmıştı sanki eve adım attığım anda. Ben her şeyimi kaybetmiştim.

Saçlarımda Cefa'nın dudaklarını hissettiğimde, gözlerimi aralayıp manzaraya baktım. Evden çıkar çıkmaz uçuruma gelmiştik, oturuyorduk öyle arabanın önünde. Tıpkı ona kendimi göstermeden önce yaptığımız gibi.

"Ne hissediyorsun?" Diye mırıldandı.

"Enkaz."

"Efendim?"

"Enkaz altındaymış gibi. Boğuluyorum, karanlıktayım ve canım çok yanıyor."

Cefa duraksadı, ne diyeceğini bilemedi sanırım. Ama sonra... Hayatım boyunca duyduğum en güzel cümlelerden birkaçını fısıldadı kulaklarıma. "Seni o enkazın altından çıkaramam, bunu biliyorum. Ama senin için o enkazın ışıklarını açarım, yaralarına pansuman yaparım. Sonra da sarılırım sana. Her şey güzel olacak, diyemem belki. Çünkü ikimiz de biliyoruz ki her an her şey güzel olamaz. Ama her anını güzelleştirmek için elimden geleni yaparım. Güzelleşmeyeceğini bilsem de çabalarım, Balın. O enkaz altında öleceğini bilsem de bir yolunu bulur yanına gelirim. Bir yolunu bulur, karanlığını aydınlatırım. Bir yolunu bulur, seninle ölürüm. "

Cümlelerinin güzelliğiyle gözlerim dolarken içim giderek baktım güzel yüzüne. "Ben buna değmem."

Başını iki yana salladı. "Sen buna değersin. Sen benim değerimsin, ruhumun en güzel parçasısın." Eğilip alnımı öptüğünde içimden bir şeylerin koptuğunu hissetim. İşte bu, dedim. İhtiyacım olan tek şey bu.

"O evde, ben anladım ki sen benim yavaş yavaş her şeyim olmaya başlamışsın. Sen ağladıkça canım acıyor, sen güldükçe içim gidiyor... Az önce dedim ya, ruhumdan bir parça olmuşsun artık. Bu nasıl oldu bilmiyorum, ama oldu işte."

İyi ki oldu Cefa, çünkü sen de olmasaydın benim artık dayanacak gücüm kalmamıştı.

Bir süre sessiz kalıp arabadan gelen müziği dinledik.

"Kardeşini..." dedi korka korka. "Bulmak istiyor musun?"

Kardeşimi... Benim tek kardeşim Buğra'ydı ve o mektup bunun doğru olmadığını söylüyordu. Dünyanın herhangi bir yerinde, aylarca aynı rahme tutunduğum biri daha vardı. Kim olduğunu bilmiyordum, ama dünyaya gözlerimi ilk açtığımda yanımda o vardı. Bu çok garipti. Aynı anda doğmuş, aynı anda oluşmuştuk. Ama varlığından 19 yıl sonra haberdar olmuştum.

"Bilmiyorum. Annem ve babam bana böyle bir miras bıraktıysa yapmak zorundayım tabii ki. Ama ona kardeşim demek... Çok zor."

"Tabii ki zor olacak. Sonuçta onu hiç görmedin, tanımıyorsun." Yavaşça saçlarımı okşadığında huzurla gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. "Ama yolun sonunda o senin ailenin bir parçası, Balın. Belki de hayatından nefret ediyordur ve uzanacak bir yardım eli bekliyordur. Olamaz mı?"

"Peki ya hayatından çok mutluysa ve benim yaşadığım hayat ona sıkıcı gelirse?"

Annemin yazdığına göre onu bizden alan adam epey zengin ve eli kolu uzun biriydi. Para içinde, refah bir hayatı olmalıydı.

"Senin hayatının sıkıcı olduğunu kim söylemiş?" Cefa kıkırdayarak eğilip yanağımı öptü ve başını başıma yasladı. "Ayrıca... Takıldığın tek şey bu mu gerçekten?"

"Beni neyin beklediğini bilmiyorum. Onun nasıl bir hayatı var, hiçbir fikrim yok. Pat diye karşısına çıkıp Selam ikiz, yaklaşık 8 ay kadar aynı annenin karnında kalmayı başardık ve o anne dört yıl önce öldü. Acımasız yengem yüzünden ben senin varlığını yeni öğreniyorum. Ha bu arada ismim Balın, seninki nedir? demem mantıklı mı sence?"

Annem mektubunda onun isminin Berra olduğunu yazmıştı ama muhtemelen ismini farklı bir şey koymuşlardı. Şuna bakın, annemin ikizim olduğunu iddia ettiği biri var ortada ve ben ne yerini biliyorum, ne adını...

"Sen tamam dediğin anda, hatta istersen şu an arabaya atlayıp Rize'ye gidebiliriz. Doğduğun hastaneye. Onu bulabiliriz."

"Haftaya finaller başlıyor, olmaz."

"Bahanene hayran kaldım doğrusu," dedi gülerek. Omuz silktim. "Bahane değil. Yarından itibaren günde en az 12 saat ders çalışıyoruz."

O an, Cefa'nın gözlerinde belirgin bir hayranlık gördüm. Tıpkı ona ailemi anlattığım gece olduğu gibi, saf hayranlıkla bakıyordu yüzüme. Onun bu bakışı beni utandırırken gözlerimi kaçırdım.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Balın... Çok değil, bir saat önce annenden kalan bir mektup okudun. Onun el yazısıyla, baban ve onun ağzından yazılmış bir mektup... Bu kadar ağır bir şeyden sonra hala ders çalışmaya mecalin var mı gerçekten? Bu kadar ayakta kalmak zorunda değilsin."

"Ayakta olduğumu kim söyledi? Bu benim kaçış yöntemim. Biyolojik şeylere kafa yorarken yaşadıklarımı geri plana atmak işime geliyor." Dedim, omzuna iyice yerleşirken. Üşümüş burnum boynuna değince irkildi. "Çok üşümüşsün, arabaya geçelim."

"Hayır, lütfen. Şu an çok iyiyim."

Cefa cevap vermedi, arkadan Sezen Aksu'nun mükemmel sesini duyduk.

Daha çok kırılacak kalbin,
Daha çok üzüleceksin.
İnsan her şeye katlanır, Göreceksin.

Haklıydı. İnsan ölmediği sürece başına gelen her şeye katlanıyordu, katlanmak zorundaydı. Allah kimseye taşıyamayacağı yük vermezdi. Hayatım omuzlarımıza yüklediği her bir ağırlıkta biraz daha güçleniyorduk. Yapımızda vardı bu bir kere.

Gün geçtikçe taşlaşır,
Sandığın yürek,
Öyle bir yanar ki yeniden,
Şaşıracaksın...

"Ailemin gidişiyle, kendimi herkese kapatmıştım. Kimseyle konuşmuyor, yanıma gelen herkesi uzaklaştırıyordum. Onlar yokken ben yaşamaya devam edemezdim, aklımca öyle düşünüyordum. Gülmem bile haksızlıktı, çünkü onlar gülemiyorlardı. Onlarsız bir hayat... Çok zordu Cefa. Gözlerimi kapatıp annemim saçlarımı okşadığını hayal ederek uykuya dalmaya çalışıyordum. Ya da babamın bana kitap okuyan sesini hayal ederek..."

Cefa'nın bir eli saçlarıma gidip okşamaya başladığında, gözümden bir damla yaş aktı, Cefa'nın kazağına damladı. Saçlarımı okşuyordu ya, saçlarımı! Beni sevdiğini söylemese de olurdu, benim saçlarımı okşuyordu çünkü. Tıpkı annem gibi.

"Şarkıda dediği gibi... Taşlaşmış sanıyordum yüreğimi. Aşkı bırak, arkadaşlığa bile kapatmıştım kendimi. Bir Özgür vardı işte, bir de Cora."

Ah, insanlık hali.
Ah, her şeye mani.

Dedi Sezen Abla, durmadım devam ettim.

"Sonra?" Diye mırıldandı Cefa, tıpkı bir hikaye dinliyormuş gibi. Üşümüş burnunu saçlarımın arasında hissediyordum.

"Sonra... Seni gördüm. Ağlıyordun. Bir havalimanında, herhangi bir köşeye geçmiş ağlıyordun. Kimse görmüyordu seni, kimse duymuyordu. Ben gördüm, ben duydum. O gün, taşlaşmış sandığım kalbimi biri ateşe verdi sanki. Cayır cayır yandım, Cefa. O gün eve döndüğümde oturup hüngür hüngür ağladım biliyor musun? Senin acına ağladım, seni bir daha göremeyeceğim için ağladım, yanına gelemediğim için ağladım...Sen benim dönüm noktamsın."

Bu bir mucizeydi. Herhangi bir yerde, herhangi birini ağlarken görmüştüm. Acısını öylesine hissetmiştim ki, hayatımda ilk defa tanımadığım hatta ve hatta derdinin ne olduğunu bile bilmediğim biri için oturup ağlamıştım. Ben uzun zaman sonra ilk defa canımdan olmayan birinin acısına yanmıştım. Sonra da o biri canım olmuştu.

Günler sonra da onunla o kayıt gününde denk düşmemiz... İmkansızları imkanlı kılmak için girmişti sanki hayatıma.

"Bir daha ağlama, olur mu? Konu ben olsam bile."

"O zaman senin de ağlamaman gerekecek."

Cefa hafifçe güldü ve kolunu biraz daha sıkı sardı.

"Biliyor musun," dedim. "Sanki bir parçam tamamlanmış gibi hissediyorum. Sanki... Yıllar sonra annemle oturup dertleşmiş gibiyim. Buna çok ihtiyacım varmış Cefa. Onunla konuşmaya çok ihtiyacım varmış."

"Farkettim. Daha rahatlamış bakıyorsun. Ama..." duraksadı ve çekinerek sordu. "Onlara kızgın değil misin? Senden bunu sakladıkları için?"

"Başta kızdım, mektubu ilk okuduğumda. Ama biliyor musun, istersem nefret edecek kadar çok kızayım onlara, karşımda görsem yine koşa koşa gider ve sımsıkı sarılırım."

Onlar benim ailemdi, onlar benim birçok şeyimdi. Bir insana çok değer verdiğinizde, size dünyanın en büyük kazığını da atsa onu bir süre göremeyince özlüyor ve affediyordunuz. Annem bana o mektupta benden nefret ettiklerini, onlara layık bir çocuk olmadığımı da yazsa yine de ona sarılmak için birçok şeyimi feda edebilirdim. Çünkü onu çok özlemiştim.

"Zaten, onlar da ölmeden 4 ay önce öğrenmişler. Onu bulsalar eminim anlatırlardı bana. Sonu belirsiz bir şey için beni de üzmek istemedikleri besbelli." Dediğimde Cefa başıyla onayladı. "Bence de."

Şarkı değişti, Pera'nın Şarab-ı Izdırap'ı çalmaya başladı.

Elimi cebime atıp annemin mektubunu çıkardım ve katladığım kağıdı açıp özenle inceledim.

"Bak, burada eli titremiş, burada da ağlamış. Mürekkebin dağılmasından belli. Bu mektubu yazarken ne kadar zorlandığı o kadar belli ki...Nasıl kızayım ben ona? Keşke bu kadar acı çekmeseydi. Keşke bu mektubu yazarken görüp de sarılabilseydim ona."

"Gökyüzüne bak," dedi Cefa kulağıma doğru. "Seni dinlediğine eminim. Hadi annenle konuş."

Cefa cümlesini bitirir bitirmez kalbimin sıkıştığını hissettim. İlk zamanlar bunu hep yapardım, ama artık bırakmıştım. Onlarsız yaşamaya alışıyordum çünkü, kendime dair en nefret ettiğim şey buydu. Yalnız olmaya alışmıştım, ailem olmadan yaşamaya alışmıştım. Başıma bir şey geldiğinde kendim halletmeye alışmıştım. Ben kendi kendime sarılmayı öğrenmiştim, kendi saçlarımı okşamayı öğrenmiştim. Bu yüzden suçlu hissediyordum, onlarla konuşmak zor geliyordu. Sanki bir anda gökyüzünde belirip "Nasıl alıştın bizsiz olmaya? Nasıl yaparsın bunu bize?" Diyeceklermiş gibi geliyordu.

Gözlerim mektuptaki bir cümlede dolaştı.

Bu satırları okurken kaç yaşındasın bilmiyorum. Görünüşün, mesleğin ya da hayatındaki insanlar kim, bilmiyorum. Bizsiz neler yapıyorsun, Buğra nasıl, hangi okullarda okuyor, ilk kelimesi ne oldu, şu anlık bilmiyorum. Bunların tamamını görmeden ölmek acı olurdu. Umuyorum ki bu mektubu okuduğunda ben bunları yaşamış olarak ölmüşümdür. Seni ve kardeşini yalnız bırakma fikri beni korkutuyor.

Gözlerimden boşalan yaşları silip Cefa'nın kollarından çıktım ve ayağa kalkıp uçurumun uç kısmına doğru ilerledim. Durup gökyüzüne baktım. Cefa birkaç adım arkamda, elleri cebinde beni izliyordu.

Gökyüzü bugün bulutluydu, gece olmasına rağmen bulutlar belirgindi. Ayın bile yarısı görünüyordu bulutlardan dolayı. Sanırım yağmur yağacaktı.

"Merhaba anne," dedim gökyüzüne bakarak. İçim gitti, size yemin ederim içim gitti.

"Uzun zaman oldu seninle konuşmayalı. Beni affedebilecek misin?"

Ses yok. Tabii ki.

"Bugün mektubunu aldım. Bu kadar geç bulduğum için üzgünüm, haberim bile yoktu. Yengem saklamış benden, onun da hesabını soracağım elbet."

Sessizlik.

"İkizimle ilgili söylediğin her şeyi bir kenara bırakmak istiyorum şimdilik anne. Bununla savaşacağım, ama önce finallerimin bitmesi lazım," deyip güldüm. Cefa'nın da kısık gülüş sesini duymuştum.

"Yazdığın satırları okudum ve ben 19 yaşındayım anne. Görünüşüm hala bıraktığın gibi. Belki oradan bakıp zayıflığım hakkında babama dert yanıyorsundur yine. Senin yemeklerinin yokluğunda pek kilo aldığım söylenemez, o zamankinden biraz daha zayıfım. Üzgünüm ama tek başıma yemekle ilgili sorunlarım var, gerçekten." Az önce okuduğum satırlara ithafen anlatıyordum bunları.

Sessizlik.

"Henüz bir mesleğim yok, İTÜ'de biyoloji okuyorum. Sizden kalan kitapçı dükkanımızı işletiyoruz Özgür'le birlikte. Hayatımda çok kimse yok, Cora var biliyorsun. Şimdi bir de Marvel var, benim yeni ev arkadaşım. Özgür var, en yakın arkadaşım. Bir de..." Gözlerimden yeni yaşlar boşaldı, inatla sildim. "Ben aşık oldum, anne. Böyle sırılsıklam olanından... Babam kızmasın sakın bana. Elimde değildi, çok güzel bakıyordu anne."

Sessizlik. Cefa bile konuşmuyor.

"Tanısanız seversiniz. Babam tanıyor hatta, biliyorum." İç geçirdim. "Sizsiz pek bir şey yaptığım yok. Kedilerimle ilgileniyorum, kitapçımızla ilgileniyorum, okula gidiyorum. Buğra ise..." kardeşimin minik elleri, minik burnu gözümün önünde canlanınca gülüşüm soldu. "Onu sana sormalı. Çünkü Buğra senin yanında kalmak istedi. Umarım iyidir. Umarım ilk kelimesi abla olmuştur."

Sessizlik.Bulutlar bile kıpırdamadı neredeyse. Tek bir işaret... Beni dinlediklerine dair tek bir işaret için yalvardım Allah'a.

"Bunların tamamını göremeden ölmen çok acı oldu, anne. Sen bunları yaşayamadın. Siz beni yalnız bıraktınız. Ben kimsesiz kaldım anne." Hıçkırmaya başladığımda, bacaklarımın titrediğini hissettim ama düşmedim bu kez. Direndim, gökyüzüne baktım ve içimi dökmeye devam ettim.

"Sizsiz yaşamaya alışmak çok zor oldu, ama bunu başardım. Özür dilerim. Kimsesizliğe alıştığım için, sizi kaybetmeyi kabullendiğim için özür dilerim. Ama başka ne yapabilirdim? Lütfen bana kızmayın. Ben buna mecbur kaldım. Bugün dört yıl sonra ilk defa evimize gittim anne. Bir mezarlıktan farksızdı. Tozlu, pis bir harabeye dönmüştü. Kullanmaya kıyamadığın çaydanlığın üzerinde bir örümcek geziyordu. Canım çok acıdı anne, biliyor musun? Her şeye rağmen bir şekilde o eve tekrar girdiğimde sizi görme ihtimaliyle yaşıyordum. Neden evimiz artık huzur kokmuyor, anne?"

Bir süre susup ağladım sadece. En sonunda vücuduma iki kol sarıldı, sırtımda başını hissettim. Kollarına ellerimi yaslayıp ağlamaya devam ettim. Cefa başını kaldırıp boynumu öptüğünde bir ıslaklık hissettim. Ağlıyordu.

Canına yandığım, benim acım için canını yakıyordu.

Bir süre öylece kaldık. Sonra Cefa kollarını benden çekip doğruldu ve toparlandıktan sonra yanıma geçip elimi tuttu.

"Merhaba Melek Anne," dedi omuzlarını dikleştirerek. Anne... Anneme anne demişti...

"Ben Cefa. İsmime bakmayın, aslında çok tatlı çocuğumdur. Şu an yüzümün haline de bakmayın, yakışıklıyımdır da. Tam kızınıza layığım, yemin ederim. Şimdi kıyamadım, dayanamadım da ağladım." İstemsizce gülüp hırkamın koluyla yanaklarımı sildim.

"Onun az önce bahsettiği, aşık olduğu kişi benim. Yani, umarım benimdir. Büyük ihtimalle öyle." Kaşlarını çatarak bana baktı. "Öyle, değil mi?"

Beni güldürmek için böyle yapıyordu...

Gülümseyerek başımı salladım. "Öyle."

Yüzü yumuşayarak tekrar gökyüzüne baktı.

"Onun yalnızım dediğine de bakmayın, artık yalnız olmayacak. Size söz veriyorum. Gözümden sakınacağım, yemin ederim... Bir de, Eren Abi umarım benden nefret etmiyorsundur."

"Cefa!" Daha çok ağlayarak ona sıkı sıkı sarıldım. Aileme söz veriyordu, beni asla yalnız bırakmayacağına dair. Ben bunu nasıl anlatırım ki bizden başkasına? Bunun benim için anlamını nasıl anlatabilirim ki Cefa'ya? Kelimelerim yeter mi ki?

Kendimi yarım yamalak hissedişim eksilmişti sanki. Bir yanım tamamlanmıştı. Sevdiğim adam yanımdaydı, ailemin gökyüzünden bizi izlediğini hissediyordum.

Sarılıyordum, tüm acılarımı benden alıp kendi bedenine hapsetmeye çalışan birine.

ve o da sarılıyordu, onun acılarını çoktan kendi bedenine hapsetmiş birine.

Arabadan yükselen ve hiç tanıdık olmayan bir melodiyle, Cefa'nın güldüğünü duydum. Benden geri çekilip elini uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz, Eleysa Hanım?"

Elimi elinin içine bıraktım beklemeden. Sıkıca kavradı ve az önce açtığı arayı kapatıp diğer elini de belime sardı. Ben de onun beline sarılıp yüzüne baktım. Gözleri şişmişti, ona rağmen çok güzeldi.

Adını bile bilmediğim, ama çok güzel olan bu şarkıda dans etmeye başladık yavaş yavaş.

Dur biraz düşün,hisset o eski güzel günleri.
Bir sarım albümüne,
Gizlenen eski gülüşleri.

Dedi şarkıcı. Gülümsedim. Eski güzel günlerin saklandığı bir albüm... Somut olmasına gerek yoktu, aklımda onları yerleştirdiğim muhteşem bir albümüm vardı zaten.

Korkar çocuk yanım,
Yarından hep ürperirim.
İster çocuk yanım hep,
Sabahları çizgi film izlemeyi.

Cefa eğilip alnını alnıma dayadı, gülümsüyordu.

İkimiz de korkardık yarından, bugünün gecesine saklanıp zamanı durdurmak isterdik. Ama gün hep doğar, gece hep biterdi. Biz birbirimizi bulmuştuk artık, gecenin ya da gündüzün bir önemi yoktu. Sığınmak istediğimiz tek an, birlikte olduğumuz herhangi bir andı.

Gel, uzan, sarıl,
ve tekrarla tüm sözlerimi.
Dur biraz düşün,
Gelmez bu çocuk günlerimiz.

Git, uzan, sarıl,
ve tekrarla onun tüm sözlerini.
Dur biraz düşün,
Ziyan olur öpüp beslediğim.

Ziyan olmayacaktı. Ziyan olmayacaktık.

Şarkı bir anda yükselip şarkıcının cümlesini duyduğumda gülerek Cefa'ya baktım. O da güldü.

Kedin bile beni çok severdi!
Dizlerine yatıp iç çekerdik...

Haklıydı, kedim bile onu çok seviyordu. Özellikle Cora Cefa'ya bayılıyordu. Nedenini bilmiyordum ama bu detay aşırı hoşuma gidiyordu.

"Bu çok güzel bir şarkı," diye mırıldandım.

"Senden daha güzel değil," dedi o da. Yine yavaş yavaş dudaklarıma yaklaşmaya başladığında kalbimin durduğunu hissettim. Kalbimle birlikte Cefa da durdu. Ne ara kapattığımı fark etmediğim gözlerimi araladım. O kadar yakındı ki!

Titrediğimi hissedince güldü ve havadaki elimi bırakıp boynumu kavradı. Bir anda beni kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi.

Onun sıcak dudakları dudaklarımı kavrarken, daha çok titreyerek gözlerimi kapattım. O da titriyordu. İkimiz de deli gibi heyecanlıydık. Önceki gibi hafifçe öpüp çekilmedi. Beynimdeki Sare deli gibi bağırıyordu.

FRANCE KİSS, FRANCE KİSS!

Onun ardından Meray Bayılwak deyip kendini yere atıyordu.

Şimdi ben de düşecektim şuraya. Şaka mıydı bu? Resmen öpüyordu. 2. Kez. Bu sefer biraz daha uzun.

Nefesimiz bittiğinde, geri çekildik. Gözlerimi korka korka açtığımda aşık olduğum gülümsemesi yüzüne oturmuş, beni izliyordu gözleri. Kalbim atmıyordu, ölmek üzereydim.

Ne o konuşabildi, ne de ben. En sonunda sessizliği bölen o oldu.

"Baban çok kızıyor mudur acaba şu an bana?"

Size yemin ederim, dakikalarca iç döküp tek bir işaret beklediğim ama sessizlik içinde kalan gökyüzünden kuvvetli bir şimşek çaktı. İrkilerek gökyüzüne baktık ikimiz de.

"Sanırım kızıyor," deyip güldüğümde Cefa şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Nesin sen, Thor'un kızı falan mı?" Bu dediğine kuvvetli bir kahkaha attım ve ilk sefer olduğu gibi utanmayı bir kenara bırakıp sıkı sıkı sarıldım ona.

O olmasaydı, o mektubu bu kadar kolay sindiremezdim. O olmasaydı, o eve giremezdim. O olmasaydı, tek taraflı da olsa ailemle konuşacak cesareti bulamazdım. O olmasaydı... Aşkın ne olduğunu hiç bilemezdim.

Belki de milyonuncu kez içimde tekrar ettim o cümleleri.

İyi ki varsın, iyi ki doğmuşsun Cefa Berkan. Ben sensiz bir hayat hayal edemiyorum. Ben seni görmeden geçen tek bir gün bile istemiyorum. Ben artık o mezarlıktan çıkmak istiyorum.

☁️☁️☁️

Bu hikaye için yazdığım en güzel bölüm olabilir, en azından benim için... Neden bilmiyorum ama aşırı içime sindi 😭

Siz de sevdiniz mi?

SONU EFSANEYDİ DİYENLER BUTONUYUM LDKGJDKJHGZDFKJGH

Bu hikaye için seçtiğim şarkılar bence aşırı aşırı özel ya. Bu şarkıyı da sizden biri atmıştı, BENCE ÇOK GÜZEL TEŞEKKÜR EDERİM😭

Cefoşa düştüğüm, Balın'a daha çok düştüğüm bir bölüm oldu bu. Her şeye rağmen böyle ayakta kalması umarım bana güç verdiği gibi size de veriyordur. Onu yazma amacım da buydu zaten.😭

Kardeşi nasıl biri olacak sizce? Bir tahmininiz var mı?

ŞİMDİ KOŞA KOŞA İNSTAGRAMA GİTMENİZ GEREKEN KONULAR VAR KRİTİK YAPACAĞIZ ÇÜNKÜ KSDJFGHDGHDKJGHDH

İnstagram: yaremwattpad

kişiselim: yagmurrayranci

Seviyom sizi çok çok. hadi eyw💔

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

258K 11.3K 62
Ceylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği gari...
551K 29.5K 39
Eski sevgilisine içinde kalanları sövmek için yazan Yaren numarayı yanlış yazıp dünyanın en önemli iş insanlarından birine denk gelirse ne olur... Si...
24.2K 1.3K 21
Yazdığım hikâye tamamen benim kendim yazdığım kurgumdur benden habersiz çalınıp yazılırsa gerekli yerlere bildirilecektir
93.2K 4.2K 34
Urfa'nın dar sokakları üstüne, üstüne gelirken savaşmak hiç bu kadar zor olmamıştı... Liya Dağdeviren Hazar Harzemşah @! Tüm haklar şahsıma aittir...