KIRLANGIÇ | Tamamlandı ~ Kısa...

By crazyrahibe

240K 11.6K 2.7K

Bir kız düşünün, sapasağlam ayakları yere basan, cesur ve dürüst. Şaşalı yaşamına rağmen alçak gönüllü. Ne s... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm |Final
YENİ ~ MÜPTELA

9. Bölüm

11K 581 143
By crazyrahibe

Multi: Yiğit Şah Çakır
(Seviyorum bu adamı yaw)

Bu bölümü roz09876 ithaf ediyorum. Kısa sürede iyi bir bağ kurduk. Seni seviyorum ciğerim:')

Keyifli okumalar diliyorum.🌸

Gürültü. Gıy gıy çalan keman, arkadan hafif piyano sesi, konuşan insanlar, şuh kahkahalar, kadeh sesleri ve son olarak Yiğit Şah'ın gözleri...

Yapma, demek istedim. Böyle yaparsan yine üzülen ben olurum, demek istedim.

Benim kalbim aptal.
Çabuk inanır, çarçabuk kırılır.

"Artık her şeyi konuşmanın zamanı geldi."

Kendime gelmem saniyelerimi aldı. Kafamı bizimkilere çevirdiğimde farklı bir masaya geçmiş, birileriyle konuştuklarını gördüm. Barış bile gitmişti.

Bir adım geri çekilmek istediğimde Yiğit Şah elimi tuttu. Panikle elimi çekmeye çalışıp etrafa baktım.

"Elimi bırakır mısın? Yanlış anlaşılacak!"

Elimi daha sıkı tutmaya başladığı için ellerimizi aşağı indirip masa ve elbisemin eteği arasında kamufle etmeye çalıştım.

"Konuşalım."

"Ya tamam konuş ama elimi bırak."

"Burda olmaz. Gitmeyi kabul edersen bırakacağım." Gülümseyip bana biraz daha yaklaştı. "Ya da tüm gece el ele dolaşalım. Ben her türlü kârdayım."

Bana kimse zorla bir şey yaptıramazdı. Elimi tekrar çekmeye çalıştım. "Umut çekmeye çalışma elin acıyacak."diye homurdandı

"Sende bırak o halde! Farkındaysan iki öte masada babam var."
Sessizce bağırıyordum. O nasıl oluyorsa artık! Fısır fısır tartışıyorduk.

"Merak etme onlarda zamanı gelince öğrenecek."

Gözlerim büyürken başımı iki yana salladım inanamaz bir şekilde. "Sen iyi değilsin."

"Ben üç yıl sonra ilk defa kendimi bu kadar iyi hissediyorum." Baş parmağı ile elimin üstünü okşadı. "Herkes bendeki değişimin farkında."

Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki biri yüksek sesle ismimi söyleyince sesin sahibine döndüm. Otuz yaşlarında, takım elbiseli bir adam bana sanki çok şaşırmış gibi bakıyordu.

"Umut Hanım?"dedi sorarcasına tekrar
"Sizi uzun zamandır arıyordum." dedi hızlıca konuşarak

Yiğit Şah kendini belli etmek ister gibi elimi hafif sıktı. Ona baktığımda kaşları çatık adam bakıyordu.

"Pardon, tanışıyor muyuz?"

Adamın yüzünde anlık bi üzüntü geçip gitti. "Tabi hatırlamamanız çok normal. Biz geçen yıl seminerde tanışmıştık." diyince jeton düştü. "Müsaitseniz biraz konuşabilir miyiz? Mühim bir konu."

Bir dakika rica edip Yiğit Şah'a döndüm. "Elimi bırak hadi."

"Olmaz."

"Ya tamam konuşacağız, elimi bırak artık."

"Bende yanınızda duracağım."

Gerçekten sinirli olmasam şok geçirirdim. Erkek çocuğu gibi davranıyordu. Bana ne bana ne, diye bağırıp omuz silkmediği kalmıştı bi!

"Sabrımı sınıyorsun Yiğit Şah. Abartma istersen."

Yüzüme dümdüz bakmaya ve elimi tutmaya devam edince sakinleşmek için gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Tamam ama sakın işime karışma."dedim uyarı dolu bir sesle

Elimi bıraktığında garip hissetsemde kendime gelip hâlâ çıkaramadığım adama döndüm.

Elimle salonun çıkışını gösterdim. "Buyrun, lobide konuşabiliriz."

Üçümüz birlikte salondan çıktığımızda adam Yiğit Şah'ın geldiğini görünce tek kaşını kaldırdı ama sesini çıkarmadı.

Lobide karşılıklı konumlanmış koltuklardan birine oturdum, adam da karşıma geçti. Yiğit Şah da aramıza çok az bi mesafe koyarak yakın bir şekilde oturdu. Sabır çekip görmezden geldim. Şimdilik!

"Kusura bakmayın. Üzerinden uzun zaman geçti. Kendinizi tanıtır mısınız?"

"Ah evet, ben Cihan Sepetçioğlu. Geçen yıl İstanbul'da yapılan seminerde tanışmıştık. Sizden kartınızı almıştım fakat ne yazık ki kaybettim. Katılımcı listesinden sizi aradım ancak bulamadım. Sonra öğrendim ki Türkiye'de değilmişsiniz." Derin bir nefes alıp verdi, tamamen bana odaklanmış gibiydi.

Evet, adamı hayal meyal hatırlıyordum.

"Senin buraya geldiğinden bizim neden haberimiz olmadı Umut?" Yiğit Şah'ın sakin ama arkasında büyük bir sinir barındıran sorusu gerilmeme sebep oldu.

"Sonra konuşalım." dedim sessizce

Cihan Beye döndüğümde bakışlarından Yiğit Şah'tan rahatsız olduğu belliydi. Göz göze geldiğimizde gülümsedi.

"Bu davette sizinle karşılaşmak çok şaşırtıcı. Sanırım kaderin işi." dedi Cihan Bey

"Kader değil, basit bir tesadüf." dedi Yiğit Şah son cümlesini tükürür gibi söylemişti.

"Yiğit Şah!"dedim uyarır bir tonda

Cihan Beyin bir şey demesine izin vermeden konuşmaya girdim.

"Kusura bakmayın lütfen kendisi abim gibidir, yabancılara karşı biraz sert bi mizacı var."

Yiğit Şah'ın homurtusu benim ona bakışımla kesilirken konuşmaya devam ettim.

"Neyse konumuza dönelim. Evet, sizi hatırladım Cihan Bey. Peki, benimle konuşmak istediğiniz mühim konu nedir?"

Bu gece fazla kibarlıktan zehirlenecektim.

"Size bir teklifim var geçen yıl fazlasıyla dikkatimizi çekmiştiniz. Fakat yanınızdaki Beyefendi sizinle konuşma fırsatı vermemişti." Güldü "Sanırım sizi kendi tarafımıza çekmek istediğimizi anladı. Şirketimizin, sizin gibi dinamik bir iş kadınına ihtiyacı var."

Ceketinin iç cebinden bi kart çıkarıp bana uzattı. "Burası iş konuşmak için pek uygun bir ortam değil. Kartta kişisel numaram var, lütfen beni arayın teklifimizi o zaman daha detaylı anlatırım." diyerek ayağa kalktı elimdeki karta baktım.

Tabi ya Sepetçioğulları(!) Böbürlenmek gibi olmasın ama bizim şirketimiz kadar iyi değildi. Biz sektörde en bilindik üç şirketten biriydik.

Bende ayağa kalkıp gülümsedim. "Cihan Bey, teklifiniz için teşekkür ederim ama benim zaten çalıştığım bi yer var."

"Siz yinede bi düşünün."

Yiğit Şah ayağa kalkıp arkama geçti. Fenalık geçirtecek kadar yakınıma girip benim arkamdan Cihan Beye baktı. Göğsü omzuma değiyordu... Sakin ol Umut.

"Düşünülecek bir şey yok. Umut, BİZİM şirketimizden çıkıp sizinle çalışacak değil."

"Buna siz değil-"

"Ben, Yiğit Şah Çakır Rönesans'ın ortağıyım." Elini omzuma atıp beni kendine çekti. Bismillah! "Umut Hanım da şirketimizin üçüncü ortağı."

Cihan Beyin gözleri büyümüş bana bakıyordu. Mahçup oldum çünkü sidik yarıştırıyormuşuz gibi hissettim.

Cihan Beye elimi uzattım. "Umut Hazar."
Yüzündeki şaşkınlık geçmiş sevince bırakmıştı. Küçük erkeksi bir kahkaha atıp elimi sıktı. "Tüm bu olanlar şaka gibi. Avlamak isterken av oldum. Rönesans gibi büyük bir holdingin ortağı olup beni bu kadar kibar reddetmeniz, takdire şayan."

Bende güldüm.

"Teklifiniz için tekrar teşekkür ederim. Şuan yanımda kartvizitim yok ancak en kısa zamanda sekreterimden size iletişim bilgilerimi göndermesini isteyeceğim."

"Çok memnun olurum."

Cihan Bey bana iyi akşamlar derken Yiğit Şah'a baş selamı verip gitmişti. Yiğit Şah'tan hemen uzaklaşıp ona sinirli bir bakış attım.

"Sana işime karışma demedim mi? Neden zırt pırt konuşmaya giriyorsun?"

"Hesap sorma sırası bende. İstanbul'a gelmişsin ama kimsenin haberi yok!"

"İş için iki günlüğüne geldik. Yaptıkları program çok yoğundu. Biter bitmez de geri döndük." Suratıma hâlâ sinirli bakan Yiğit Şah'ı görünce kendime geldim. "Bir dakika ya ben sana neden açıklama yapıyorum ki?" diye söylendim kendi kendime.

"Bu bir mazeret değil ama şimdilik bu konuyu görmezden geliyorum."dedi büyük bir ciddiyetle

Gözlerimi devirdim. "Çok sağol ya lütfettin."

"Artık gidebiliriz." dedi ve elimden tutup otelin çıkışına doğru peşinden sürükledi. Aceleci ve hızlı adımlarına yetişmeye çalıştım. Valeden arabasını istediğinde sinirle elimi elinden çektim.

"Şöyle şeyler yapma."

Bana kaşlarını çatarak bakıp tekrar elimi tuttu.

"Tuttum bir kere bırakamam artık."

Elini tutmak istemiyordum. Çünkü hayvan gibi iyi hissettiriyordu! Kalbim yine gurursuz gibi hızlanmıştı.

Arabası geldiğinde elimi bırakmadan ilk beni oturttu, sonra da şoför koltuğuna geçti. Zaman kaybetmeden yola çıktığında bende telefonumu çıkarıp Barış'a mesaj attım. Çocuğu orada tek başına bırakmıştım ve bu çok ayıp bir hareketti. Özür içerikli bir mesaj yazıp kısaca olanları açıkladım.

Bu sırada da Yiğit Şah ona neden 'abim gibi' demişim, yok neden adama iletişim bilgilerimi gönderecekmişim, biz onlarla iş yapmıyormuşuz gibi gibi bir sürü nutuk çekiyordu. Benim onu kâle almadığımı görünce de homurdanıp susmuştu. Şükür!

Özgür'ün arkadaşıydı işte onun gibi dırdır yapıyordu. Evet, tatlı oluyordu ama bana yapmadığı sürece tatlıydı.

Araba durduğunda geldiğimiz yere baktım. Geceyi aydınlatan İstanbul'un ışıkları bizi selamlıyordu. Arabadan inip manzaraya doğru yürüdüm. Bankı es geçip yamacın kenarlarındaki korkuluklara kadar yürüdüm. İstanbul gözüme gece güzel geliyordu. Karanlık çökünce ışıkları yanıyor kusurları kayboluyordu. Arkamdan Yiğit Şah'ın geldiğini hissediyorumdum. Rahat olmak istesem de olamıyordum. Güzel güzel konuşacak, gönlümü çelecek diye ödüm kopuyordu.

Omuzlarıma bıraktığı ceketle ona döndüm. Bir şey demedim o da konuşmadı. Manzarayı izledik bir süre. Hava serindi, omuzlarıma bıraktığı ceketi tamamen giydim. Kollarımıda birbirine bağladım. Yiğit Şah elleri pantolonun cebinde beyaz gömleğiyle duruyordu.

Üşüyordur.

"İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?"
diye sordu bana bakmadan ikimizde karşımızdaki manzaraya bakıyorduk.

Onaylar bir ses çıkardım. Evet, hatırlıyordum. Nasıl unutabilirdim ki en büyük rakibim gelmişti.

"Senin işin bitti oğlum, diye bağırmıştın. Şaşırmıştım çünkü Özgür senden bahsederken çok kafa biri demişti."

Güldüm. Bana doğru döndü.

"İtiraf ediyorum. Özgür 13 yıl önce bi kardeşim var adı Umut demişti. Nereden bilebilirdim ki Umut adında çok güzel bi kız kardeşi olduğunu?"

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Pislik Özgür bilerek beni herkese erkek olarak tanıtıyordu. Elinin tersiyle yanağımı okşadı.

"Onun yüzünden hazırlıksız yakalandım. Belki söyleseydi bu kadar kapılmazdım sana." dedi kadifemsi sesiyle

Hayır. Hayır. Hayır. Dur.

"Bana olan hırçın bakışların, saf nefretin... Ne yalan söyleyeyim o bile hoşuma gidiyordu o zamanlar. Çünkü bana özeldi."

Hayır, lütfen düşündüğüm şeyi söylemesin! İstemsiz başımı sağa sola sallarken buldum kendim. "Ne yani sen, sen.."

Rezilsin Umut! Neyse en azından kekelemedim.

"Sadece dinle umudum. Sarhoş olup bana her şeyi itiraf edene kadar sanıyordum ki seni bir ben seviyorum. Rüyalarım gerçek olmuştu, duygularım karşılıksız değildi."

Gülümsemesi yavaş yavaş silindi. Gözlerine hüzün oturdu. Dişlerimi sıktım, kastım kendimi ki sarsılmayayım. Kalbim mi? O yine kafasına eseni yapıyor 'seviyorum' kelimesini başa sarıp daha hızlı atıyordu.

"Sonra çok büyük bir hata yaptım. Her şey imkânsız gibi göründü. Sen ve ben herkesin gözünde abi kardeş gibi büyümüştük."

Serin havaya rağmen tenim alev aldı. Tutkudan ve heyecandan değil!
Öfkeden ve sinirden...

Yiğit Şah'ın gözlerindeki üzüntü beni çileden çıkarmak üzereydi.

"Korktum Umut. Ben ilk defa bir şeyden korktum. Bize karşı çıkacaklar diye, Özgür seni benden uzaklaştırır diye, kardeşim dediğim adamı kaybederim diye-"

Dayanamadım.
Elimi kaldırıp susmasını sağladım.

"Ben hikayenin gerisini çok iyi biliyorum Yiğit Şah bu kadarı kâfi (!)"

Elimi tutmak istediğinde geri çekildim.

"Yapma böyle." dedi yumuşak sesiyle, geceye inat parlayan gözleriyle

"Bunu söyleyebilmek için çok bekledim. Tanıştığımız günden beri sana her baktığımda; ilk defa görüyormuş gibi, her an ölebilirmiş gibi hissediyorum."

Görüş açım bulanıklaştı. Bir adım yaklaşıp iki yanımda yumruk yaptığım elimden birini avucunun içine aldı. Elleri benimkinin aksine sıcacıktı.

"Sana su gibi, nefes gibi, özgürlük gibi muhtacım."dedi sessizce

Elini yanağıma koyup başparmağı ile gözümün altındaki ıslaklığı sildi.

İlk defa... Ben ilk defa karşısında bir damla gözyaşı döktüm. Fakat ne mutluluktan ne de sevinçtendi. Hayalkırıklığındandı. Yıllarca boşu boşuna çektiğimiz eziyettendi.
En kötüsü de tüm bunların suçlusu ben değildim. Ben gitmeden elimden geleni yapmıştım.

"Umudum... Seni seviyorum."

Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz.

-Edip Cansever

Oy vermeyi unutmayın lütfen.🌸

Continue Reading

You'll Also Like

405K 21.5K 33
"Ne bağırıp duruyorsun? Konağı ayağa kaldırdın!" Karşımda dikilen adama yumruğumu gerçirmemek için içimde verdiğim mücadeleden söz bile edemezdim. E...
255K 6.1K 4
Derin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde...
92.7K 1.2K 19
İçimden bir ses eskiye dönebiliriz diyordu ne kadar bazı kötü şeyler yaşanmış olsada o benim ilk aşkımdı. "Esin ben seninle eskisi gibi olmak istiyor...
32K 2.6K 36
Daha fazla dayanamadım . Hıçkırarak ağlamaya başladım . Zaten çok bile dayanmıştım . Ama konuşacaktım . On beş senedir susuyordum . Dile kolay on beş...