good for you, taelice

By flowelry

55.9K 4.8K 3.1K

"Sana karşı iyi olmayı istemedim. Sen herkese karşı iyi olduğun gibi bana karşı da çok iyiydin ama ben seni h... More

one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
seven (taehyung)
🤍
special 1
🫶🏻

twelve

2.3K 223 160
By flowelry

Episode twelve, nothing

Biliyor musun Kim Taehyung? Sen belki de her zaman çok haklıydın ve belki de her zaman ben kafamda kuruntu yaptım. Bana her zaman arkamda olmayacağını söylediğinde bunu o an söylediğin gibi anlamalıydım belki de. Çünkü sen hakısın. Sen hiçbir zaman benim arkamda olmayacaksın, onun arkasında olacaksın. Lalisa Manoban olarak belki de ilk defa aptallığıma kandım ve aptallığımın bana gösterdiği yolda ilerledim. Kim Taehyung'un sevgilisi olduğunu hiçbir zaman bilmiyordum, belki de kimse bilmiyordu. Onun hakkındaki her şey o kadar gizliydi ki, o söylemediği sürece çok zor öğrenebilirdiniz.

Şu an hiçbir şey bildiğim yoktu. Tek bildiğim bundan sonra plan olmadığıydı. Bundan sonra planlar yoktu, bundan sonra çabalar yoktu, bundan sonra tatlı bir aşık olmak da yoktu. Benim onu unutmaktan başka şansım yoktu, unutmak istiyordum ve unutacaktım da. Lunapark meselesinden sonra birkaç gün geçmişti, cuma günündeydik ve Jennie ile beraber kantinde oturuyorduk. İkimizin de bir şey yaptığı yoktu, eğlence konusunda. Ben masanın üstünde duran karma test kitabımdan soru çözüyordum ve o da kahvesini içiyordu, ikimiz de buyduk.

Ne yapmam gerektiği hakkında pek bir fikrim olduğu söylenemezdi. Unutmak istiyordum ama nasıl unutacağımı bilmiyordum. Kim Taehyung ilk aşık olduğum kişi olmakla beraber ilk unutmaya çalışacağım kişi olacaktı, onu unutmak demek koskoca bir lise hatırasını unutmak demekti. Bu konular gerçekten benim için en azından şu anlık çok karışıktı.

Test kitabının kapağını yavaşça kapattıktan sonra hızlıca dosyamın içerisine koyup kalktım. Jennie kalktığımda başını kaldırmış bana bakıyordu. "Nereye?" Diye sorduğunda kısaca etrafa bakındıktan sonra keyifsizlikle cevapladım sorusunu.

"Bahçeye çıkıp hava alacağım."

"Tamam, ben de geleyim." Dedikten sonra bardaktaki kahvesinin son yudumunu da içip benim gibi kalktı hızlıca. Beraber çok bir iletişim kurmadan kafeteryadan çıkıp yürümeye başladık. Çok fazla konuşmak istemediğimi biliyordu, bu yüzden de beni zora sokmak istemiyordu.

Merdivenlere geldiğimiz zaman kalbimin acıdığını hissediyordum. Tam düşeceğim sırada beni tutmuş olduğu an aklıma geldiğinde kalbimdeki kıpraşmaya engel olamıyordum ama zamanla engel olmayı öğrenmem lazımdı. Beni o gün düşmekten kurtarmış olabilirdi ama lunaparka gittiğimiz gün beni kendi elleri ile yere itmişti. Sadece merak ediyordum, madem sevgilisi vardı, neden bana bunu söylememişti?

Farklı bir kısımdan baktığımız zaman ona böyle sinirlenmemin saçma olduğunu biliyordum. Sonuçta ayaklarıma kadar gelip bana ondan hoşlanmamı söylememişti veya beni hiçbir zaman yanına çağırmamıştı, zorda kalmadıkça bana yüz vermemişti. Tüm bu kuruntuları ben yaratmıştım ve en çok da bu kalbimi parçalara ayırıyordu, her şey sadece benim hayallerimin içerisindeki film sahnelerinden ibaretti.

Birkaç katı sessizce Jennie ile beraber inip bahçeye çıktık. Çıktığımız an derin nefes alıp vermeye, nefes egzersizine başladım. Ardından da beraber boş banklardan birisine oturup etrafı izlemeye başladık. Sessizliğimizi Jennie bozdu.

"Lisa... Konuşmayım, konuşmayım diyorum ama sanırım kendimi daha fazla tutamayacağım. Kızım, çocuk resmen tüm enerjini kör kuyuya attı." Diyen Jennie'ye çevirdim başımı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra  hafif titrek bir sesle konuştum.

"Enerjimi zaten o getirmişti, şu an olmaması gayet doğal gibi." Söylediğim klasik ergen tavırlarını içerisinde barındıran bir şey değildi. Gerçekten enerjimi o getirmişti. Normal bir aileydik, her şeyimiz sakindi ve hayatımızda küçük bir heyecan dahi olmazdı. Tamamen sıradan liseli bir kızdım,  Yeri ile didişmelerimiz ve konuşmalarımızı da katarsak gayet normal bir hayatım vardı. Çalışkan bir kızdım ama bunu çok önde tutmazdım. Okuldan geldiğimde en az iki saat dersimi çalışır, sonra da odamda takılıp annemlerin yanına giderdim. Beraber otururduk ve annem dizisine yorum yaparken ben de babamla bunun çok saçma olduğunu söylerdim. Tüm günlerim böyle geçerdi, başka hiçbir farklılığı olmazdı ancak ondan hoşlanmaya başladığım zaman, daha doğrusu bunu anladığım zaman, hayatıma küçük de olsa bir heyecan girdiğini hissetmiştim.

Artık eve geldiğimde tek derdim günü tamamlamak olmuyordu veya okuldayken tek istediğim bir an önce eve gitmek olmuyordu. Artık daha fazla değer biliyor gibiydim. Duygusallığım dahi artmıştı, çoğu şey beni kırıp üzebiliyordu. Örneğin lisede olmama rağmen ve inançlarım doğrultusunda sonunda yine kavuşacağımızı bilmeme rağmen ailemin bir gün öleceğine çok kez ağlamaya başlamıştım. Annem bana durumu anlattığında ağlamam azalırdı ama birkaç ay sonra yine aynı şey olurdu. Her bir nesneden bir şey çıkartmaya başlamıştım. Havada uçan kuşlar, ayağımın takılıp düştüğü taşlar sadece kendi çaplarında adlandırılmazdı artık benim için. Her şeyin bir sebebi vardı artık, her bir olayın ise küçük bir ayrıntısı vardı. Duygusallığın yanında bana neşe de verilmişti. Her şeyden gereksiz keyif alıyordum bile diyebilirim, her şey benim için çok güzeldi. Üzülmek dahi bana hoş geliyordu.

Kim Taehyung hayatıma birçok şeyi getirmişti ve hayatımda birçok şeyi değiştirmişti. Aşık olmanın en güzel yanı da budur, her şey size güzel gelmeye başlar ancak bir de kötü yanı var tabi, gittiği zaman tüm enerjiniz kendisini kör kuyuya atılmış bulur. Sevinciniz ise sevinç değildir. Artık üzüntüden dahi keyif alır duruma değil, mutluluktan dahi sıkılır duruma gelirsiniz. Normal, sıradan, öylesine bir insan olursunuz.

...

Okul servisine erkenden bindiğimde çoğu yer daha kapılmamıştı, bundan dolayı da ortalardaki koltuklardan birisinde cam kenarına oturup kulaklıklarımı taktım. Servisin dolmasını beklerken bir yandan da Lana Del Rey'in her zaman ruhumu kutsallaştırdığına inandığım şarkılarından dinliyordum. Lana Del Rey'in şarkı sözlerindeki ayrıntılar sadece beni huzurlu hissettirmezdi de, aynı zamanda hayatı da sorgulatırdı. Nelerin doğru olup olmadığını belki de binlerce defa düşünürdüm. Şarkı sözleri öyle özenle yazılmış, her birisi içinde öyle hikayeler barındırıyordu ki, her birisi benim için farklı bir boyuta yolculuk yapıp kendi boyutuma döndüğümde burayı sorgulamaktı.

Şarkının verdiği huzur bana kendimi belki de bugünün içerisinde ilk kez keyifli hissettirmişti ki, uzun da sürmedi. Yanımdan gelmiş olan sesle beraber başımı hafifçe çevirdim, ardından bana doğru konuşuyor olan kişiye baktım.

"Başka her yer dolu da, buraya oturabilir miyim?" Sorduğu soruyla kısaca etrafa bakınmam bir oldu, her yerin dolu olduğu doğruydu ama şu an onu parçalara ayırmak istiyorken yanıma oturmasını isteyemezdim. Telefonumunun yanındaki tuşlardan müziğin sesini biraz kısıp şarkı değişirken ona ters bir bakış attım.

"Bu benim sorunum değil Kim Taehyung, ayakta dur." Dediğimde kaşlarını hafifçe çattıktan sonra hafifçe gülümsedi de, ben şu an kendimi servisten dışarı atmak istiyordum. Sevgili Kim Taehyung, daha birkaç güne kadar benden nefret ediyordun. Seni sevdiğim, her şeyin önüne koyduğum zaman benden nefret ediyordun. Ben şimdi seni unutmaya çalışıyorum, neden böyle yapıyorsun? Şu anda kulağımda duyuluyor olan şarkının da dediği gibi, her bir hareketinin hastasıydım ve bende bıraktığı etki hiçbir zaman aynı olmayacaktı.

"Ama yol çok uzun." Dediğinde kısaca yere bakındım, yanıtladım ardından.

"Bu beni hiç ilgilendirmiyor." Bunu dediğimde anında yanıma oturdu ve bana kısaca bakınıp önüne döndü. Bense sinirle gözlerimi devirdim, gerçekten ona dair çoğu şeye anlam veremiyordum. "Ne yapıyorsun Taehyung?"

"Rolleri değiştik galiba. Kör değilsen görürsün, oturuyorum. Küçük flashback bitti, ben de oturabileceğimi düşündüm." Söylediğine sinirle güldükten sonra konuştum umursamaz bir tavırl.

"Kör değilim, gördüğümden sordum. Kalkar mısın lütfen? Yanımda oturmanı istemiyorum."

"Bipolar mısın?"

"Sadece yanımda oturmanı istemiyorum." Yanımda oturmanı her şeyden çok istiyorum ama boşa umutlanacağımı biliyorum, aynı böyle giderse seni unutamayacağımı bildiğim gibi.

"Tam da uyuz bir kız olduğunu düşünmekten vazgeçmiştim. Bakıyorum da düşüncemi korumam konusunda ısrarcısın."

"Ben hiçbir zaman uyuz bir kız olmadım ama sen o aptal önyargından dolayı her zaman öyle gördün Taehyung." Diye aniden gelen bir cesaretle konuşmaya başladığımda kendimi susturamadım ve sinirle konuşmaya devam ettim. Belki de beni terslemesine hiç aldırış etmememin, hep gülmemin sonucu buydu. İçime biriktirip atmıştım, şu anda da içimdekileri dışa aktarıyordum. "Her zaman senin peşinde koştum resmen, iyi bir insan olduğumu kanıtlamak için kaç takla attım ben. Sen ne yaptın peki geri zekalı? Burnu havada erkek tavırlarına devam ettin. Ben senin hizmetçin miyim de sana bir şey beğendirmeye çalışıyorum Taehyung? Sen yaparken çok güzeldi ama ben yaptığımda neden hemen uyuz kız oluyorum?" Bana boş boş bakıyordu, dudaklarını araladığında kapattı tekrardan. Konuşamazsın tabi. Söylediklerimi aklımda kısa süreli olarak düşündüm kendimce, yanlış bir şey söylememiş olsam dahi şu an kendimi yerin dibine gömmek istiyordum. Genellikle bundan daha çekingen davranıyor olmamdan kaynaklı olacaktı ki, bu kadar şeyi birden söylemiş olmamla beraber utançtan ölebilirdim. Beni terslemesi muhtemeldi. Beni terslemesini, bana bir sürü şey söylemesini bekliyordum ama hayat her zaman her şeyi düşündüğünüz gibi yapmaz.

"Özür dilerim." Diye mırıldandığında, beklediğim cevap bu değildi. Beklediğim cevap asla bu olmamıştı ve hiçbir zaman ondan bu cevabı beklemezdim. Normal insanlar hatalarını fark edince özür dilerlerdi, ancak en azından benim gözümde o normal bir insan değildi. Benim için özeldi.

"Anlamadım?"

"Haksızlık ettim. Tamamen haklısın. Özür dilerim." Bu sefer söyleyebilecek bir şeyi olmayan, konuşamayan ben oluyordum galiba. Resmen dilimi yutmuştum. Diyebilecek hiçbir şey bulamıyordum. Bu zamana kadar söylemiş olduğu onca söz bu kibarlığın baya bir zıttındaydı, o zıtlıklardan sonra bunu beklememiştim. Beni resmen ikinci kez şaşırtmıştı. Hem de aynı dakikalar, aynı saniyeler içerisinde. "Eğer biraz boş zamanın varsa belki anlatabilirim, anlarsın. Zorla gel demiyorum Manoban, işin yoksa gel ve anlatayım."

"Kibar olmak ve atılgan olmak kötü bir şey değil, istediğini belli edebilirsin." Diye mırıldandığımda gözlerini devirip bir şey demedi. Ben bu kadarının bile yeterli olduğunu şimdiden bildiğimden umursamadan başımla onayladım onu. "Tamam, işim yok." Dedikten sonra sonuna ekledim hafifçe yutkunup. "Sevgilin kızmasın yalnız, malum pamuk şekerler falan. Baya samimi bir çiftsiniz herhalde." Bunu demesen ölür müydün Lisa? Cevap, bunu demesem gerçekten ölürdüm.

"O umursamaz böyle şeyleri. Çok samimi bir çift de değiliz, sence çok samimi bir çift olsaydık tüm okul sevgilim olduğunu bilmez miydi?" Kısaca düşündüm, genellikle flört ettiğiniz kişiyle daha büyük bir seviyeye geçip daha samimi olmak için sevgili olurdunuz.

"Bilmem." Diye mırıldandığımda göz devirdi. Kıskanıyor olduğumu en derininden hissedebiliyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Kim Taehyung hiçbir zaman bana ait olmamıştı ve size ait olmayan bir şeyi, birisini kaybedemezdiniz.

"Ayrıca sevgilimin kızacağı bir şey yapmıyoruz, alt üstü sana neden böyle davranmış olduğumu anlatacağım." Bana neden böyle davranacağını anlatacak olması... Belki de dünyada en ihtiyacımın olduğu, en çok istediğim açıklamalardan birisiydi. Her zama böyle omuştu ama şunu biliyordum ki; bu açıklama benim için hiçbir şey değiştirmeyecekti. "Ve sevgilim konusuna gelecek olursak..." diye cümleye başladığında sonunun kırıcı olacağını hissedebiliyor olduğumdan lafını böldüm.

"Sevgilin beni ilgilendirmiyor. Alt üstü lisede sınıf arkadaşıyız, üniversiteye geçtiğimizde isimlerimizi bile hatırlamayacağız." Bu cümleleri söylemek çok kolay bir şeymiş gibi görünse dahi beni çok zorluyordu çünkü söylediklerim onun açısından olacaklardı, ben onu unutacak olsam dahi her zaman adını hatırlayacağımı biliyordum. Bu sevgiyi hatırlayacağımı da biliyordum. Dünyada unutamayacağınız sayılı anlar vardır ama çok fazla his vardır, ben anıları unutsam bile bu hissi asla unutmayacaktım.

"Doğru Lalisa." Dedikten sonra başıyla onayladı beni. "Üniversiteye geçtiğimizde isimlerimizi bile hatırlamayacağız."

"Evet... Peki, Yuqi nasıl birisi?" Diye sordum hafifçe yutkundan sonra. Onun kriterlerine uyabilmiş bir kızın nasıl olduğunu merak ediyordum.

"Yuqi... İyi bir kız. Normal bir tip, her kız gibi."

"Bari sevgiline karşı böyle olma, sevgilin olduğuna göre ballandıra ballandıra anlatman gerekmez mi?" Diye sorduğumda kısa bir süre yüzüme öylece bakıp sonradan konuştu.

"Aslında durum..."

"Her neyse, sus. Umrumda değil, öylesine sormuştum." Öylesine sormamıştım ama sen sus Taehyung. Onun kriterlerine uyan bir kızın nasıl olduğunu gerçekten çok merak ediyordum ama öğrenecek olabilme ihtimalim olsa bile sonrasında vazgeçiyordum, ne yaptığımı ben de bilmiyordum.

"Peki. Yarın öğleden sonra, sana uygun mu?" Buluşup bana beklediğim cevapları vermesi için olan zamanı soruyor olduğunu anladığımda başımla onayladım hafifçe. "Tamam, konumu sana mesaj olarak atarım." Deyip tam servis durduğunda kalkıp bir süre bana baktı, sonrasındaysa servisten indi. Bu kadardı, kısacık bir cevap ve yanıt beklemeden gitmek.

O indiğinde servis tekrardan çalışır duruma geldi, ben de adımlamış olduğu yerlere baktım kısa süre. İçimde küçük bir heyecan hissediyordum, bana olan önyargısının nedenini öğrenecek olduğumdan belirmişti bu heyecan. Emindim ki bu gece beni asla uyutmayacaktı. Ancak bu heyecanın da aşırı aptalca olduğunu biliyordum, hayatımda hiçbir şey değiştirmeyecekti ama sanırım ben değiştirmeyeceğini görene kadar bunu kabullenmeyecektim.

Continue Reading

You'll Also Like

35.3K 1.4K 16
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
42.7K 4.1K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
93.3K 4.9K 61
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
42.4K 5.6K 43
çünkü hiçbir kelebek tek başına yaşayamaz sevdasını