Kurucuların Doğuşu

By rosechinax

668 437 9

Hogwarts'ın kuruluşunu anlatan fanfiction/hayran kurgudur. Büyü kökenliler katledilmektedir. Mugglelar durmak... More

Bölüm 1: Cadı
Bölüm 2: Kılıç
Bölüm 3: İttifak
Bölüm 4: Karargah
Bölüm 6: Karanlık Büyücü
Bölüm 7: Yoldaşlık
Bölüm 8: Kan Büyüsü
Bölüm 9: Yemin
Bölüm 10: Majesteleri
Bölüm 11

Bölüm 5: Hayaller

69 52 1
By rosechinax

 Godric kahkaha atmaya başladı. Buraya geldiklerinden beri kendini tutmuştu. Gelişen olayları dikkatlice izliyor ve analiz ediyordu. Ama Rowena'nın son söylediği gerçekten akıl alır gibi değildi. Bu kadının oldukça ilginç fikirleri vardı. Fakat bu fikre ilginç demek imkansızdı. Bir efsaneye inanmak mı? Daha neler!Gerçi bunu yaptığına daha önce şahit olmuştu ama bunun bir çeşit büyü olabileceğini de düşünmüyor değildi.

"Cisimlenme sandığınız gibi bir efsane değil. Ancak doğru yapılmazsa bir uzvunuzu geride bırakıp gidebilirsiniz." Rowena, Godric'e döndü.
"Dua edin de bu uzvunuz başınız olmasın."

Salazar eliyle çenesini okşamaya başladı. Eğer Rowena haklıysa bu her şeyi değiştirirdi. Londra'ya saniyeler içinde gider oradaki büyücüleri kurtarırlar ve geri dönerlerdi. Askerler de elleri boş olarak geri dönerdi. Kral'ın sinirlendiğini düşünmek Salazar'ın yarım ağız gülmesine sebep oldu.

Rowena onlara temel olarak cisimlenmenin ne olduğunu anlattı. Helga bununla ilgili bir şeyler duymuş ancak ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Basitçe ışınlanmak manasına geliyordu. Ancak sanıldığının aksine tehlikeliydi. Bu yüzden büyücüler bunu uzun yıllar kullanmayı düşünmediler. Dolayısıyla bu bir efsane halini almıştı.

"Yani kendimizi iki mekanda mı hayal etmemiz gerekiyor?" diye üstünden geçti Helga. Rowena başını salladı.
"Bunu bir gecede nasıl başarmamızı bekliyorsun?" Bir saniye sonra kendine cevap verdi. "Beklemiyorsun çünkü bizi oraya sen götüreceksin." Rowena gülümsedi. Küçük bir kız çocuğunu andıran bu büyücüden etkilenmişti. Yolculuk boyunca Godric ve Salazar'ın arasındaki tartışmaları bastırarak adil ve dürüst olduğunu kanıtlarken bu cümlesiyle zekasını da kanıtlamış oldu.

"Bizi oraya nasıl götüreceksin? Hepimizi aynı anda iki mekanda hayal etmen zor olmayacak mı?" dedi Salazar. "Şayet ben bu konuda uzman olsaydım sizi rahatlıkla götürebilirdim. Ama senden o kadar emin değilim, Rowena." Kendini övmekten bir an bile geri durmuyor, diye düşündü Godric.

"Merak etme, Salazar." İsmini, Salazar'ın kendi ismini söylediği tonda söylemişti. "En az senin kadar yetenekli bir büyücüyüm. Dolayısıyla hepinizi oraya tek parça halinde götüreceğimden şüphen olmasın."

Odada bulunduğunu unuttukları ikizlerden Marcel, Marian'a fısıldadı. "Bu ikisi arasındaki elektriği bir tek ben hissetmiş olamam." Marian gülümsedi.

"Sözünü bölmek istemem. Ancak daha önce hiç gitmediğim bir yeri nasıl hayal etmemizi bekliyorsunuz?" diye sorusunu yöneltti. Rowena ikizlere döndü.

"Londra'daki bir kalede doğdum ve büyüdüm. Orayı hayal edebileceğimi düşünüyorum." dedi. Herkes hemfikir olmuştu. Eloisa, gecenin getirdiği bu macera ve ilerleyen yaşı dolayısıyla uyku vaktinin geldiğini hatırlattı. Şalına iyice sarındı ve herkese odalarını gösterdi.

Yatağa yattığında Godric yarınki olayların heyecanını yaşıyordu. Kılıcıyla o askerleri öldürüp cadıları ve büyücüleri kurtardığını düşünüp göğsünü kabartıyordu. Ancak sırılsıklam bir hayalperest değildi. Neler olabileceğinin farkındaydı. Eğer askerler onların cadıları kurtardığını anlarlarsa bu av tüm ülkeye yayılabilirdi. Bu yüzden dikkatli olmak zorundaydı.

Helga ise Rowena'ya sebepsizce güveniyordu. Kadının bir anlık akıl almaz davranışlar gün yüzüne çıksa da hemen ardından gösterdiği parlak zekası insana güven veriyordu. Planladıkları gibi kaleye ışınlanırlar ve daha sonra cadıları kurtarırlarsa bu küçük grup büyü dünyası için bir umut olabilirdi. Bu düşünceyle gülümsedi. İçi sonunda parlak bir geleceğe sahip olabilecekleri düşüncesiyle umutla doldu. Adeta göğsünden sevinç fışkırıyordu.

Helga ve Godric'in iyi düşüncelerine karşılık Salazar, cisimlenmeyi öğrenip bunu karanlık sanatlarını geliştirmede kullanmayı düşünüyordu. Eğer içinde bulunduğu küçük grup başarıya ulaşıp büyü dünyasının kurtulmasını sağlarsa diğerlerinden kurtulmayı planlıyordu. Her ülkenin bir kralı olduğu gibi büyücülerin de bir kralı olmalıydı. Ve o kral Salazar'dan başkası olamazdı. Bu hayalle gülümsedi. Yoluna çıkabilecek tek engel Rowena denilen cadıydı. Onun bu planlarını bildiğinden şüphe etmiyordu. Elbette ki anlamış olmalıydı. Bu grubu kurup cisimlenme kadar tehlikeli bir büyüde başarılı olan birisi düşüncelerini cam gibi görüyor olmalıydı. Bu cadıda onu etkileyen şey buydu: Zekası. Eğer yoluna çıkmayıp onunla birlikte bu karanlık yolda ilerlerse ikisi büyü dünyasına hakim olabilirlerdi. Evet, bunu denemeliydi. Düşündüğü kadar zekiyse eğer kendisine katılmak isteyecekti. Bunu kim istemezdi ki zaten?

Ertesi sabah herkes neredeyse beş saat kadar uyumuşken Eloisa tek tek kapıları çaldı ve herkesi kahvaltı masasına dizdi. Kadın kahverengi gözlere sahipti. Yarı beyazlaşmış saçları vardı ve sıkı bir topuz yapmasına rağmen birkaç tutam çıkıvermişti. Salazar bu bozuk görüntüye sinirlenmişti. Asasını salladı ve kadının saçlarını düzeltti. Eloisa şaşırsa da teşekkür etti. Rowena önündeki yumurtayı yerken getirdiği yeni üyelere baktı.

"Bugün görevden başarılı dönersek yemin etmeniz gerekecek." Üçlü ona inanılmaz bakarken Rowena boğazını temizledi. "Bu yoldaşlığa girmek istiyorsanız önce kendinizi kanıtlamanız gerek. Daha sonra da yemin etmeniz."

Godric kaşlarını kaldırdı.
"Bozulmaz yemin mi etmemizi istiyorsun." Rowena başını salladı.

Salazar itiraz ederek ayağı kalkacak olsa da planını hatırladı. Eğer büyü dünyasına hakim olmak istiyorsa denileni yapmak zorundaydı. Rowena onu şöyle bir süzdü. Neler düşündüğünün farkındaydı.

Kahvaltılar bittikten sonra Rowena hepsine pelerinini giydirmişti. Ve asla ama asla pelerinlerini indirmemelerini söyledi. Yüzlerinin görünmemesi gerekiyordu. Nedenini onlara açıklamadı ama üçlü itiraz etmedi. Rowena'nın onları birilerinden koruduğunu anlamışlardı. Rowena onları iyice inceleyip aklına kazıdıktan sonra omzuna tutunmalarını söyledi. Üçü dediğini yaptı ve bir saniye sonra havada uçtuklarını hissettiler. Etraflarındaki her şey o kadar hızlı dönüyordu ki mideleri bulanmıştı. Helga midesinde ne varsa dışarı çıkarmamak için zor duruyordu. Neyse ki bu yolculuk kısa sürdü ve kendilerini bir kalenin taş zemininde buldular. Üçü de boylu boyunca yerde yatıyordu. Ayakta duran Rowena hepsini inceledi.

"İyi bari, hiçbirinizin uzvu eksik değil." Helga bu cümleyle kusmasını engelleyemedi. Rowena yüzünü ekşitse de cebinden bir mendil çıkardı.
"Acele edin gitmemiz gerekiyor."

Bulundukları odada eski bir yatak, bir dolap ve bir masa yer alıyordu. Uzun zamandır girilmediği belli olan bu odaya toz hakim olmuştu. Camdan gelen azıcık güneş ışığı sayesinde havada uçuşan tozları görmek mümkündü. Godric odanın eskiden Rowena'ya ait olduğunu düşündü. Buraya uzun zamandır gelmiyorsa bir şeyden kaçıyor olmalıydı. Bu da onu temkinli olmaya itti. Kılıcına uzandı ve kabzasını sımsıkı tuttu.

Rowena odanın kapısını açtı. Karşısındaki merdivenlerin de örümcek ağlarıyla kaplı olduğunu görünce rahatladı. Demek gittiğinden beri kimse gelmemişti buraya. Kimsenin olmadığını söyledi ve onu takip etmelerini istedi. Rowena'nın odası bir kulenin en tepesindeydi. Salazar bundan hiç hoşlanmamıştı. Onu buraya hapsettiler ise şayet tehlikeli birisiyle karşı karşıyaydı. Her an her şeye hazır olmalıydı bu durumda.

Ancak dört büyücünün beklediği gibi herhangi bir tehlike karşılarına çıkmadılar. Kuleden indiler ve kimseye görünmeden gizli geçitten geçerek kalenin arkasındaki ormana çıktılar. Rowena derin bir nefes aldı. Önlerinde yer alan ormana ilerledi. Kendinden emindi ve hızlı adımlarla iniyordu.
Helga, Rowena'ya yetişmek için koştu.

"Rowena, cadıların nerede olduğunu nasıl biliyorsun?" dedi. İkizlerin verdiği bilgiye göre ormandaki bir av köşkünde toplanıyorlardı. Ellerindeki bu bilgi onlara spesifik bir konum vermiş değildi.

"Çünkü bu av köşkü benim eskiden üyesi olduğum büyücü grubuna aitti."
Salazar kendi kendine mırıldandı. "Seni kaleye onlar hapsetmiş olsa gerek."

Rowena'nın kulakları iyi duyardı. Ancak bunu duymazlıktan geldi. Çünkü kuleye hapsedilmesinin sebebi eski yoldaşlığının yaptığı bir şey değildi. Buna annesi sebep olmuştu. Fakat bunu henüz açıklamaya hazır hissetmiyordu.

"İşte geldik." dedi. Karşılarındaki köşk oldukça yeni duruyordu. Salazar, büyücülerin soylu olduğunu tahmin etti. Ancak araziye giremiyorlardı. Bir tür büyüyle çevrelenmiş olmalıydı. Rowena asasını çıkardı ve bariyere doğrulttu. Ama beklemediği bir şey oldu: Büyüsü ona geri sekti. Büyünün etkisiyle yere düştü. Helga kalkmasına yardım etti.

"Sanırım düşündüğünden daha da güçlü olmalılar." dedi. Rowena burukça gülümsedi.

"Ben buradayken bu kalkanları ben kurardım. Henüz kimse o kadar gelişmiş değildi." Bir yandan gururluydu bir yandan da hüzünlü.

Rowena'nın büyüsü içeridekileri harekete geçirmiş olmalıydı. Köşkün kapısından bir adam çıkageldi. Otuz yaşlarında, esmer ve uzun boyluydu. Hoş bir beyefendiydi. Rowena'yı görünce kaşları çatıldı. Asasını çıkardı ve karşısındaki büyücülere doğrulttu.

"Ne işiniz var burada?" Salazar pişkince sırıttı.

"Kıçınızı kurtarmaya geldik. Birazdan Kral'ın sizi öldürmesi için gönderdiği askerler gelecektir."

Esmer büyücü güldü. "Bu mümkün değil. Rowena'nın deli saçmalıklarından birisidir." Salazar sinirlendi. "Ölmek istiyorsanız bu bizim problemimiz değil. Ama askerler geldiğinde bizden yardım beklemeyin."

Helga durumun böyle çözülemeyeceğini anlamıştı. Karşısındakini yumuşatmaya çalıştı. "Rowena'ya güvenmiyor olabilirsiniz. Ama biz de sizin gibi bir büyücüyüz. Sizi buradan çıkartarak ne hedefliyor olabiliriz? Ne gibi bir amacımız olabilir?" Büyücü durakladı. Bir fikri yoktu.

"Bakın, sizin iyi insanlar olduğunuza eminim. Ama Rowena'nın aklına uyarak geldiyseniz üzgünüm. Sizi kandırıyor olma ihtimali çok yüksek."

Helga anlamıyordu. Rowena'yla bu yoldaşlık arasında ne geçmişti? "Ayrıca dediğiniz gibi askerler gelse de onları kolayca yenebiliriz. Büyüye karşı kılıçların hiçbir etkisi yoktur."

Rowena bariyere yaklaştı. Esmer büyücüye hala uzaktı ama ona olabildiğince yakın olmak istemişti. "Bana inanmıyorsun biliyorum. Ama buraya bugün yalnızca askerler değil onlara yardım eden karanlık bir büyücü daha gelecek. Onun karşısında hiçbir şansınız yok."

Esmer büyücü de bariyere yaklaştı. "Büyü artık Rowena. Sürekli yalan söyleyerek dikkatleri üstüne çekmeyi bırak. Dediğin şey mümkün değil. Bu insanları da arkandan sürüklüyorsun. Hem kendini hem de çevrendekileri mahvediyorsun. Kabullen artık."

Rowena sinirden dolan gözlerini sildi. Ona asla ama asla inanmayacaklarını fark ettiğinde kendine lanet okudu. Geçmişi değiştiremezdi. Ama geçmiş denen o illet geleceğe de bulaşıyor, tüm hayallerini ve umutlarını öldürüyordu. Şu anda da hala derinden sevdiği insanları da öldürecekti. Buna izin veremezdi. Fakat bu bariyeri aşamadığı için elinden gelen bir şey yoktu. Onu ikna etmek imkansızdı.

Esmer büyücü içeri girmek üzereyken bir kadın sesi yankılandı tüm ormanda. Sesi tüyler ürpertiyordu. Derin, soğuk ve insanın içindeki tüm neşeyi söküp alan bir sesti. Rowena korkuyla arkasını döndü.

"Öldürün bu cadıları! Öldürün ki kralınızın adaleti her yere ulaşsın."

Continue Reading

You'll Also Like

69.3K 5.7K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
38.2K 1.5K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
13.2K 557 19
Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...
112K 6.1K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...