√61+2x≠-4y [MAZRUB]

بواسطة gulsah_kara

30.9K 2.2K 3.9K

Radyo sunucusunun sesi yetti onu kilometreler ötesinden aşık etmeye "Kalbimde bir fay hattı var, o gülünce ye... المزيد

1. Bölüm: Ölü Çiçekler (KMM)
3. Bölüm: Sönen Işıklar (UB)
4. Bölüm: Müziğin Suikasti (SS)
5. Bölüm: Çalıntı Notalar (K)
6. Bölüm: Kronik
7. Bölüm: Bitmeyen Şarkılar ve Yollar
8. Bölüm: Sönmüş Kireç (ÇS)
9. Bölüm: Karahindiba Mezarlığı (O)
10. Bölüm: Kalpteki Kramplar
11. Bölüm: CD 042S LÂL
12. Bölüm: 1088 07/ 150 PETROL
Ön İzleme (13. bölüm) + Duyuru
13. Bölüm: İzmarit (YD)
14. Bölüm: Kalbe Çarpan Rüzgarlar(HD-SN)
15. Bölüm: Çizik Plaklar
16. Bölüm: Ters Alizeler
17. Bölüm: Kirletilen Şarkılar
18. Bölüm: Bir Keder Saklar Gülüşü
19. Bölüm: Rıhtım
20. Bölüm: Kömürden Çizilen Resim(AG)
21. Bölüm: Sustu Artık Kasetler (OÜGM)
22. Bölüm: Kayıp Notalar Mahzeni (BPB)
23. Bölüm: Kalbim Sende İnfilak Ediyor
24. Bölüm: Falez
25. Bölüm: Kül Bulutu
26. bölüm: Zihnimde Açan Çiçekler
27. bölüm: Akşamüstü Yalnızlığı (BBPCSU)
28. Bölüm: İntihar Mevsimi
Ön İzleme (29. bölüm)+ Duyuru
29. Bölüm: Güz Batımı
30. Bölüm: İstasyon (DOŞ)
31. bölüm: Aşk-ı Kahve
32 . bölüm: Gülümseyen Çiçekler (SD)
33. bölüm: Duman Grisi
34. bölüm: Kırağı
35. bölüm: Telgraf Çiçeği
36. Bölüm: Linet
37. bölüm: Cephe Yağışı
38. bölüm: Okyanus
39. bölüm: Nar Çiçeği
40. bölüm: Bir Fotoğrafçının Hayali (UK)
41. bölüm: İs Kokulu Çiçek (SGGDÖK)
42. bölüm: Saksıma Bir Ceset Diktim
43. bölüm: Meçhul His
Ön İzleme (44. Bölüm)
44. bölüm: Rüzgarın Matemi
45. bölüm: Darmaduman
46. Bölüm: Hezeyan Sözler ve Umutsuz Melodiler
Duyuru
47. Bölüm: Aşka Bulaşanlar
48. Bölüm: Bir Katilin Portresi (SEÇBY)
49. Bölüm: Ruhu Yaralı Düşler
50. bölüm: Fay Hattı (BSYİ)
51. Bölüm: Başıboş Islıklar
52. Bölüm: Kül ve İzmarit
53. Bölüm: Yazı - Tura
54. Bölüm: Deniz Kabukları (BŞ)
55. Bölüm: Bahar
56. Bölüm: Çekim Yasası
58. Bölüm : Noćhic
59. Bölüm : Turuncu Işıklar
60. Bölüm : Çiçeklerin Mezarı Olmaz
FİNAL "SENDE BANA RASTLADIM"
Özel bölüm 1
Özel bölüm 2
Özel bölüm 3
Özel bölüm 4
Özel bölüm 5
TEŞEKKÜR

2. Bölüm: Zift

901 62 156
بواسطة gulsah_kara

Multimediada ki arkadaş geçen bölüm kendini camdaki metni okumaktan alıkoyamayan Kaan. Nasıl buldunuz?

Bölüm 2: Zift
"03.11.2021 Günümüz"

Kardelen'den:

"Maalesef Kardelen kızım, inan bizde böyle olsun istemezdik ancak zor durumdayız. "

Çaresizlikle başımı eğip sandalyesinde oturan orta yaşlı adama baktım. "Peki" diyebildim hayal kırıklığımın bulaştığı sesimle. "Sen de haklısın Rıza amca"

Başımı istemsizce yere eğip bundan sonra ne yapacağımı düşündüm bir anlığına.

"Her şeye rağmen sen bizim de bir kızımızsın eğer olur ki bir şeye ihtiyacın olursa biz yanındayız evladım bunu unutma" dedi. Zoraki gülümseyerek bu nazik davranışına karşı şükranlarımı sunup izin istedim ve odadan dışarı çıktım.

"Of" dedim ellerimi alnım koyup geri geri götürüp saçlarıma yaptığım baskıyla iterek.

İşte şimdi işler daha güç hale gelmişti.

Tam kendimi toplamıştım, her şey yoluna girdi derken yine şansıma yenilmiştim.

İşten atılmam sadece beni değil arkadaşlarımı da zor durumda bırakacaktı. Nihayetinde hepimiz öğrenciydik ve zamanında verdiğimiz ortak para ile sıcak bir evde oturabiliyorduk. Parayı geciktirmem onlarında zor durumda kalmasına sebebiyet gösterebilirdi.

Sıkıntıyla bir of çekip tezgaha doğru ilerledim. Tezgahın altındaki beremi alıp kafama yerleştirdim ve dışarı çıktım. Yüzümdeki hayal kırıklığı ile sakince yürümeye başladım.

Umutsuzluğun verdiği bir sakinlik... Rahatsız ediyordu beni.

Soğuk hava yüzüme nüfuz ederken ellerim cebimde neler yapabileceğimi düşündüm.

Yarın bursum hesabıma yatacaktı. Aynı zamanda kütüphane için haftalığımı üç gün sonra alacaktım. Gerçi kütüphane de sadece hafta sonları çalıştığım için oradan aldığım paranın pek bir yararı olmuyordu da neyse. Yine de bu beni biraz toparlardı. Ay sonuna daha çok vardı. O zamana kadar kira ve diğer giderler için kendi payıma düşen miktarı toplardım.

Zor bir durumdaydım ama bunun altından kalkmak zorundaydım. Ev arkadaşlarıma da yük olmak istemiyordum. Onlarda benim gibi çalışıp hem kendilerini geçindirmeye çalışıyorlardı hem de ellerinden geldikçe kardeşlerine harçlık yollamaya çalışıyorlardı. Tıpkı benim gibi.

Tüm bunları düşününce üstümde biraz daha baskı hissedip rahatlamak amacıyla istikametimi değiştirdim.

Sahile gidip biraz yürüyüş yapmak istiyordum çünkü beni en çok rahatlacak şey dalgaların sesiydi.

Cebimden telefonumu çıkarıp saati kontrol ettim. Daha çok vardı. Onunla hasret gidermeme...

Sesini özlemiştim onun. Beni kendisine bağlayıp aşık eden sesine... Hoş, sesinden başka hiçbir şeyini bilmiyordum. Ha birde kalbi vardı. Onu atlamamak lazım. Güzel kalbi. Sert gözüken ama içi şefkat dolu olan o 'kalbi'.

Uzun zamandır ortalıkta yoktu, belki onun da benim gibi canı sıkılmıştır? Onun canı sıkılmasın ama.

Bu gün uzun süre ardından tekrar canlı yayın yapacaktı. Onun için zamanında eve gitmeliydim.

Bir banka geçip yavaştan başlayan yağmur altında onun sözlerini anımsadım "Kimsenin ellerinden tutmasına ihtiyacın yok, kendin kalkacaksın seni ittikleri soğuk kaldırımlardan"

O AŞKI SEVMEZDİ

O yüzden bu cümleyi kurmuştu, kalbime ilmek ilmek işleyen bu cümleyi... Kendisine aşık olduğundan haberdar olamayan bu kişiyi umursamadan.

Ben bu gün bu cümleyi aşk için değil üzerime gelen hayata karşı ayakta kalabilmek, hatta ayağa kalkmak için bana güç vermesi adına kendime yol belleyecektim.

O an kalbimden geçenleri gökyüzüne yankılayan gök gürültülüsünü dinledim. Sonra hızını arttıran yağmura seslendim içimden "Sende mi gitmemi istiyorsun? "

Ayağa kalkıp kendimi bile dinlememe müsaade etmeyen yağmurdan dolayı başıma taktığım berenin üzerine montumun şapkasını da geçirip evin yolunu tuttum.

🥀🥀🥀

"Havuza mı düştün kızım, nasıl bu kadar ıslanmayı becerdin?" Kapıyı açan Handan şaşkınlıkla bana bakarken ben botlarımı çıkarıp ayakkabılığa yerleştirmiştim.

"Biraz yağmur işte" diye mırıldandım. Buna karşın sessizlikle beni izlemeye koyuldu. Handan dikkatli bir insandı hemen her an neler olduğunu anlayabilirdi.

Montumu çıkarıp cebine de eldivenlerimi yerleştirdikten sonra beremi de aynı yere sıkıştırıp içeri girdim.

Özüm kanepede uzanmış telefonu ile ilgilenirken beni görüp hemen selamladı. "Hoşgeldin, neredeydin?" sevecen bir tavırla sorduğu soruyla kanepe de bana da yer açtı.

"Dışarı da biraz işim vardı" dedim kahverengi gözlerine bakarak.

"'Bu gün resmi tatil diye iş yoktu biraz dolanayım' demiş benim zeka küpüm" diye benim yerime ikinci bir yanıt verdi Handan gülerek.

"Sayılır" dedim ıslak saçlarıma dokunup.

"Kızım git şu saçlarını kurut, hastalanacaksın" dedi Handan saçlarıma dokunurken. "Gerçi senin saçların ıslakken de güzel."

Gülümseyerek sahte bir kibirle yanıtladım. "Normaldir, benim saçım sonuçta" Onlar benim morelimi yerine getiriyordu.

"Bak sen. Acaba senin saç rengine mi boyatsam saçımı ne? Gerçi seninkisi gibi durmaz, sonuçta senin doğal"

"Bu renge mi?" Dedi Özüm "Kızım sen esmersin turuncu saç sende olmaz"

"Allah Allah, birincisi o turuncu değil KESTANE. İkicisi, niye olmasın efenim?Bal gibi de olur, olmaz mı Kardelen?"

Sessizliğimden anladığı cevapla yüzünü ekşitti. "Yazıklar olsun, annem bile yeni bir şey yapmak istediğimde bu kadar hevesimi kaçırmıyor"

Özüm ile bu tepkiye gülerken o da gülmemek için kendini tutuyordu. "Kabul, olmaz ama bari gaz verin de şımarayım biraz." dedi.

"Aslında bende saçımı kestirmek istiyordum, boyatmak gibi bir niyetin varsa gel yarın gidelim kuaföre, okuldan sonra. Sen de gel Kardelen, senin aklımda bir şey yok mu?"

Omuz silkip hemen yanıtladım. "Yok, işlerim var"

Handan yüzüne yerleştirdiği şeytani bir bakışla sordu. "Yoksa bizim isimsiz cisimsiz enişteyi buldun da görüşüyor musun?"

"İsimsiz de cisimsiz de değil." Diye yanıtladım. Yüzümdeki ifadesizliği görünce Özüm'e kısa bir bakış atıp bana sordu. "Senin pek keyifin yok bu gün. Yoksa enişteye laf mı söyledik? Yoksa biliyoruz canım senin işinde gücünde olduğunu"

"Artık iş güç yok Handan" bu cevabım üzerine ikisi de şaşırarak birbirine bakarken Özüm sordu.

"İş güç yok derken? Her şey yolunda mı Kardelen?" İkisi de yanıma toplanıp durumu anlamaya çalışıyorlardı.

"Rıza amca, pastanenin sahibi... İşleri pek iyiye gitmiyordu bu yüzden eleman sayısını azaltmak istedi. Sonuç bu, işsiz kaldım"

Özüm elini omzuma koyup hemen karşılık verdi. "Sıkma canını, hem senin işin var. Kütüphaneye gidiyorsun. Bursun da var. Olumlu tarafından bak, bu sefer vizeleri rahat çalışırsın"

Handan ona destek çıktı hemen. "Tabi canım, şu vizelerini atlat çok istersen bir iş bulursun zaten çok üsteleme."

"Ama..." Dedim kısık sesimle " Kira, elektrik, yiyecek... Havalar iyice soğudu doğalgazı da fazla açmak durumunda kalacağız. Ben, kendi payıma düşen miktar için çalışmazsam nasıl ödenecek bu kadar şey?"

İkisi de kaşlarını çatmış bana bakıyorlardı.

"Yani Kardelen inanmıyorum sana! Bunun için mi asıktı suratın? Ne olmuş yani, herkesin böyle zor zamanı olur. Biz ne güne duruyoruz?"

"Ama siz de öğrencisiniz. Nasıl olacak ki? Rahat edemem ben" dedim Özüm'ün o sözüne karşı.

"Kızım bak deli ediyorsun beni, şu vizeleri atlatır sonra gerekirse tüm Trabzon'u gezer elbet bir iş bulursun kendine. Takma kafana bu kadar. Şimdilik böyle olsun, ne yapalım senden kıymetli mi?" Diye Handan Özüm'den yana olduğunu belli etti.

Gülümseyerek ikisine de aynı anda sarılıp "Ama siz bir tanesiniz." diye kulaklarına fısıldadım.

"Biliyoruz canım. Hadi, saate bak. Eniştemiz konuşacak birazdan" gözlerimi Handan'a çevirip ona baktım ve gülerek sordum:

"Ne istiyorsun ondan?"

"Ay iyi hemen savunmaya geç zaten. Bana bak şu saçlarını kurut."

"Önce o. O konuşsun, ben dinleyeyim sonra hallederim her şeyi. Yemek sırası bende mi bu gün?"

"Bende" dedi Özüm sakince.

"Peki" dedim ve pencerenin önündeki koltuğa geçip dizlerimi karnıma çekip telefonumdan radyoya bağlanıp onun yayını açmasını bekledim. Bir yandan da yağan yağmura bakarken Handan'ın sesini duydum.

"Aha döndük yine seksenlere. Şimdi başlar yine kendi kendine gülmeye" diye bana bakıp Özüm ile konuştuğunu duydum.

"Dönerim ben." Yine savundum kendimi.

"Aman Handan, kız ne güzel seviyor işte. Biri beni böyle sevse... Ama nerede?"

"O birisini biliyoruz biz" diyerek Handan Ceyhun'a gönderme yaptı. Özüm ise naif bir gülümseme ile mutfağa geçip yemek için hazırlıklara başladı.

Ben ise dışarıda kopan fırtınaya bakıp onun sesini duymak için sabırsızlıkla yerimde bekliyordum.

Sen... Adını bile bilmediğim güzel adam, sen benden nefret etsen bile ben sana bu kopan fırtınadan daha güçlü seveceğim seni.

Hem de çok.

Kızlar dalga geçiyor belki. Haklı da olabilirler, ne sen beni gördün ne ben seni ama bu şart mı? Görmek, dokunmak, işitmek?

Ben senin kalbini biliyorum bu bana yeter.

Ama yalan yok, bir gün seni bulup her şeyin suçlusu olan güzel sesinde kendi adımı duymak istiyorum. Hakkında hiç bir fikrimin olmadığı gözlerine bakıp dalmak istiyorum. Sana sarılıp bu gökyüzüne bakmak istiyorum. Ama en önemlisi konuşmak... Seninle konuşmak, saatlerce konuşmak istiyorum. Çünkü ben senin konuşmana, ses tonundaki asilikle şefkatin harmanlanmış tınıya bağlandım.

Bilakis sen, aynı şeyleri düşünmüyorsun. Kim olduğumu bilmeden benden nefret ediyorsun, aslında haklısın seni fazla kızdırmış olabilirim. Ama senin bana cevap vermen bile bana yetiyor da artıyor. Ne kadar sinirlendiğini beni yanlış anladığını söylemiyorum bile. Çünkü sadece sen! Senin varlığın diğer şeylerin, doğruların yanlışların önemini azaltıyor.

"Yine hayallere dalmışız?" Diye Handan karşımdaki koltuğa geçti yanındaki masadan defterimi alarak.

Çok eski ama oldukça kalın olan bu deftere yıllardır yazdıklarımı ve güzel bulduğum tüm sözleri yazardım. Yani onun tüm cümlelerini...

"Bak Handan dalga geçe-" lafımı tamamlatmadan kendisi söze başladı.

"Yok be kızım, bende dinlemek istiyorum. Seninkisi arada hoşuma giden şeyleri eleştiriyor. Gerçi o ne bulduysa eleştiriyor da neyse." Ona laf söylemesi pek hoşuma gitmemişti.

"Demek ki her şey yanlış. O da bunu eleştiriyor." Bunu söylerken bile ona olan aşkımdan söylemiştim. Handan'ı kırmak için değil. Ama Handan'ın en sevdiğim huyu bu yanlış anlaşılmaya neyseki engel oluyordu. Handan asla ufak şeylere alınıp onları büyüten bir insan değildi. Her ne kadar dalga geçiyormuş gibi görünse de halden de anlayan birisiydi. Ama insanı utandırıp biraz zorlamaya bayılıyordu işte.

"Kardelen. Kızım sen ciddi ciddi sevdalanmışsın bu çocuğa. Ama onu doğru dürüst tanımıyorsun bile"

"Ben onun ruhunu tanıyorum Handan, yetmez mi?" Tek kaşını kaldırıp kollarını göğsünde toplayıp sordu.

"Ya onun sevdiği birisi varsa?" O sırada gök gürüldedi.

Duymaktan en çok rahatsız olduğum soruydu bu. Kalbimi durduran, kanımı çeken. Cevabı evet olsa -Allah'a şükür öyle bir şey yoktu- beni kalpten götürecek o soru...

"Yok öyle birisi" bu hızlı yanıtıma beni biraz daha zorlayarak karşılık verdi.

"Nereden biliyorsun?" Handan beni deli etmeye bayılıyorsun!

Derin bir nefes alıp yanıtladım "Çünkü aşka inanmaz o"

Öyleydi gerçekten de. Bu ne kadar canımı yaksa da öyleydi işte.

"O halde neden ona aşıksın? İnanmıyor işte."

"Onun inanması gerekmez. Ben seviyorum o yeter."

"Onun için mi seni yanlış anladığını bildiğin halde herşeyi açıklığa kavuşturmak yerine sırf onunla daha fazla konuşabilmek için onun senden haz etmemesini göze aldın?"

Çaresizce kafamı salladım ve onun anlatmayacağı şekilde acı acı güldüm.

O da Özüm de ailem de sadece üniversite için geldim sanıyordu Trabzon'a. Evet Trabzon çok güzeldi ancak beni buraya getirten asıl sebep O'ydu. Ben sırf onun için. Tercihlerime Trabzon'dan üniversite yazmıştım. Onun sesi beni kilometreler ötesinden buraya getirtmişti, tercihlerim için nereyi yazsam diye düşünürken bir yaz sabahı ağzından 'Ben de Trabzon'da oturuyorum' diye kaçırınca.

"Sen güzel seviyorsun be kızım. Hem de çok ama o bilmiyor işte. N'apcan imkansız aşk dedikleri şey seninkisi, artı kara sevda. Çok zor bir sorusun kızım seni çözmeye hiç bir matematikçinin formülleri yetmiyor" Beni güldürürken defterimi bana verdi. "Hadi yaz bakalım onun her kelimesini çılgın aşık."

O sırada yayın başladı ve ben sadece ona odaklandım. Derin bir nefes aldı ve o güzel sesiyle başladı.

"İyi akşamlar değerli mağdurlar. Naptınız bakalım?" Tatlı fakat buna tezat bir şekilde olan sert sesi yine kalbimde güneş doğdurtmuştu. İyiyim canımın içi sen nasılsın?

"Zor bir günün daha yorgunluğunu telafi edelim. Biliyorsunuz bu gün sizin gününüz. Bu gün eleştirilecek konuyu ben değil siz seçeceksiniz. Şimdi hangi konular hakkında konuşmak istiyorsanız bana İnstagram hesabımdan yazın." Hemen Instagram'a girdim. Tam bir soru yazacakken aynı şey oldu.

Ben ona soru yazamazdım ki...

O benden nefret ediyordu. Sorumu okumazdı ki...

Usulca telefonu indirirken Handan neden telefonumu indirdiğimi bilip üzgün bir şekilde suratıma baktı. Biliyordum, bana söylemek istediği şeyler vardı ama kalbim kırılmasın diye susuyordu.

Aradan bir kaç dakika geçti. Bir sürü yanıt geldi. Bir yandan hesabına bakarken bir yandan acaba bir fotoğraf paylaşmış mı diye bakınıyorum. Hayır. Sadece bir resim vardı. O da bir yetiştirme yurdunun önünde çekilmiş bir fotoğrafı. Sadece eli gözüküyordu o yurt ile bir de köpek. Köpeğin tüylerini okşuyordu.

Merhametini sakladığın o kalbinden öpsem keşke...

Sonra profil fotoğrafına baktım. Ayın bence en güzel hali olan hilali çekmiş açıklamasına "Radyo sunucusu olan bir adam, yorgun bir adam ve farklı yerlerdeyiz ama aynı hilale bakıyoruz, hepimizin aklında aynı şey var, bu gün canımız sıkkın. Her gün ki gibi, o halde bizi oyalasın gökyüzünün pırlantası..."

Birden o tatlı sesini tekrar işittim.

" Hımm bu gün hasılat iyi olacak, Maşallah eleştirilecek bir dünya konu var. Pekala... " Bir yandan güldü bir yandan nefes alışının sesi ilişti kulaklarımıza. Hangi ses daha heyecanlandırıyor beni? Zor soru, cevap sana ait olan her şey...

"Başlayalım. " Dedi ve ilk soruyu okuyup başladı yanıtlamaya.

Sonra saniyeler geçti, dakikalar. Tam yarım saat geçti. Onunla günlerim geçsin isterdim ama sadece yarım saat geçti. Nasıl olduğunu bile anlamadan. Elinden geldiği kadar soruları yanıtlamıştı. Çok fazla soru sorulmuştu. Hepsini yanıtlaması günler alırdı. Lütfen yormayın onu...

"Ve son sorumuz, açıkçası yayını bende bitirmek istemiyorum fakat daha fazla uzatmama müsaade yok. Peki, son sorumuz geliyor ' Küçükken bizim mahallenin sokaklarında dolanırken zengin bir ailenin çocuğuna denk geldim. Burada ne işi vardı bilmiyordum. Belki öylesine gezmeye gelmiştir dedim kendi kendime. Bana ters ters baktı. Hiçbir şey anlamadım tabi belki canı sıkkındır diye düşündüm, benimle oyun oynar mısın diye sordum bu yüzden. Elinde Eti Cin vardı. Hemen sakladı. Beni kandırıp bisküvimi alacaksın değil mi? Dedi. İşte o an kırıldım. Çok kırıldım be abi, ağlayarak kaçtım yanından. Resmen hırsız muamelesi görmüştüm küçük yaşımda. O günden sonra hiç kimseye iyi niyetle bir şey sormadım. Sonra demesinler bu sokak çocuğu yine neler peşinde, ne biçim büyümüş diye. Yanlış mı yaptığım abi?' Bu arada şu an elimde Eti Cin yiyerek bu soruyu yazıyor olmam da bir garip..." O dahil ben ve Handan da susup kalmıştık ve binlerce insanın bizim gibi olduğu yerde kaldığından da emindim.

Sustu... Bir kaç saniye sonra acı bir şekilde güldü.

O güldü ben öldüm.

"Bak aslanım, sokağın çocukları yanlış büyümezler, yanlız büyürler..." Göz bebeklerim büyürken not ettim sözlerini. Bir yandan elimi çabuk tutuyordum bir yandan da daha fazla aşık olmamak için kendimi sıkıyordum. Ne saçma şey değil mi? Ama konu sen isen yaptığım hiç bir saçmalık dengesizlik olarak yargılanamazdı.

Sonra devam etti. Dudaklarını ıslattığını hissedebiliyordum.

Ne güzeldir şimdi. Yok be, sapıklaşmadım. Sadece sana ait olan şeyler güzel ya, o bakımdan söyledim.

"Birçoğunun kalpleri yaraladır. Kimse sarmaya değil sormaya bile yeltenmez neyin var diye?" Handan 'bak sen?' dercesine bakarken ben nutkum tutulmuş vaziyette onu dinlemeye devam ettim not tutmayı bile bırakarak.

"Bu yüzden güçlü kalıp bu dengeyi değiştirmeye çalışmalısın. Çok çalışıp kendini geliştirmelisin, böylece iyi bir mevkiye gelip onlardan geri kalır tarafın olmadığını kanıtlayabilirsin. Ama bunu yaparken sakın merhametini kaybetme, yoksa onlardan birisi olursun. Ayrıca sokağın çocuğu olmak utanılacak bir şey değildir emin ol. Bunu sana sadece bir abin olarak değil zamanın da ayakkabı boyacılığı yaparken hakaretler yemiş bir genç söylüyor. " Biraz duraklayıp devam etti.

Demek ayakkabı boyacılığı yaptın küçük yaşında birtanem. Elimde olsa geçmişte ayakkabı boyasının bulaşmış olduğu parmaklarına dolamak isterdim parmaklarını.

"Şimdi gülümse ve benim yerime de ye Eti Cin'i ama ben jöleli kısmını seviyorum ona göre..." Ben salakça gülerken Handan'ın bakışıyla toparlandım ve o kahkahalara boğuldu "Ey aşk!" diye.

"Evet, bir yayının daha sonuna geldik. Umarım size güzel zaman geçirtebilmişimdir. Kendinize iyi bakın ve hiçbir şey için canınızı sıkmayın. Çünkü değmiyor. İyi akşamlar dilerim"

"Enişte döktürdü, helal!" Dedi Handan ve devam etti.

"Kız bu çocuk baya çekmiş gibi ya, sen biliyorsun belki. Ne yaşadığını. Malum hiç bir kelimesini atlamadan dinliyorsun"

"O... Annesini ve babasını küçük yaşta kaybetmiş. Bir de kardeşi. Onu da kaybetmiş. Nasıl olduğunu söylemiyor. Biz de sormuyoruz. Yani soranlar var ama ters bir cevap aldıkları için herkes bu konu hakkında çenesini kapattı. Öyle de olmalı. Yarasını deşmemeliyiz"

Derin bir iç çekip bir anda ayaklandım. Handan bana şaşkınlıkla bakarken hızla dış kapıya doğru yöneldim.

"N'oldu?" Diye mutfaktan gelip seslendi Özüm hızla kapıya koştuğumu görünce. Tuhaf bir gülümseme yüzüme yayılırken korkmaya başladıklarını hissettim.

"Nereye gidiyorsun?" Diye Handan dibimde bitince cevapladım montumu üstüme geçirip.

"Markete. Eti Cin seviyormuş... Canımın içi."

İkisi de yüzüme bakıp güldüler

"Deli kız! Bari çok al. Sen şimdi 'jölelerini' yersin. Bisküvileri ziyan olmasın. Ben yerim maksat." Diye Handan yanaklarımı sıktı.

Bense aklımda o, kalbimde o, ruhumda o varken gülüşümü kızlara ithaf ettim ve evden ayrıldım.

🥀🥀🥀

Ertesi gün dersten önce kütüphaneye gidip biraz not çıkarmış, sonrasında ATM'den bursumu çekmek için yola koyulmuştum.

Ah Trabzon, kadim şehir...

Sevdiğim adamın yaşadığı şehir...

Ben onun için kilometreler katetmişken onun benden nefretine karşılık yağmurunla beni sakinleştiren bereketli şehir...

O aklıma geldikçe gülüyorum, seviniyorum. Uyumadan önce yataktayken, yemek yerken, yolda yürürken hatta şu anda ATM'den para çekerken bile... Hep aklımda o.

Çektiğim parayı sayıp tam çantamdan cüzdanımı çıkaracakken biri hızla elimden alıp koşarak uzaklaştı.

Refleks olarak bir saniye şaşkınlığın kurbanı olurken "Hırsız!" diye bağırdım.

İşte o an üstüne zift döküldü, siyah oldum. Umutlarım ziyan oldu. Kalbim hızlıca attı, ellerim titredi. İşte o an sadece yağmur bana sahip çıktı.

________________________________________________________________________________________________

Selammm, N'aptınız?

Sonu üzdü beni ama n'apalım Kardelen hanım?

Sonraki bölüm Kaan'ın ağzından.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın 🥀🥀🥀

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

166K 8.3K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
4.3M 121K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
NEPENTHE | Texting بواسطة Türkan

قصص المراهقين

127K 4.6K 31
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...