OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)

By Limaei

4.5M 381K 527K

1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İ... More

▂ ▄TANITIM▄ ▂
▂ ▄TANITIM FİLMİ▄ ▂
TUTSAKLAR& OYUNBAZLAR
BÖLÜM 1 • GÜN 1
BÖLÜM 2• GÜN 1'
BÖLÜM 3 • GÜN 1''
BÖLÜM 4• GÜN 2
BÖLÜM 5• GÜN 7
BÖLÜM 6 • GÜN 7'
BÖLÜM 7• GÜN 8
BÖLÜM 8• GÜN 8'
BÖLÜM 9• GÜN 8''
BÖLÜM 10• GÜN 8'''
▂ ▄TANITIM FİLMİ 2▄ ▂
BÖLÜM 12• GÜN 9'
BÖLÜM 13• GÜN 9''
BÖLÜM 14• GÜN 11
BÖLÜM 15• GÜN 11'
BÖLÜM 16• GÜN 11''
BÖLÜM 17• GÜN 15
BÖLÜM 18• GÜN 15'
BÖLÜM 19• GÜN 17
BÖLÜM 20• GÜN 17'
BÖLÜM 21• GÜN 18
BÖLÜM 22• GÜN 25
BÖLÜM 23• GÜN 27
BÖLÜM 24• GÜN 28
BÖLÜM 25• GÜN 29
BÖLÜM 26• GÜN 30
BÖLÜM 27• GÜN 30'
BÖLÜM 28• GÜN 30''
BÖLÜM 29• GÜN 30'''
BÖLÜM 30• GÜN 31
BÖLÜM 31• GÜN 31'
BÖLÜM 32• GÜN 32
BÖLÜM 33• GÜN 34
BÖLÜM 34• GÜN 34'
BÖLÜM 35• GÜN 34''
BÖLÜM 36• GÜN 34'''
BÖLÜM 37• GÜN 34''''
BÖLÜM 38• GÜN 35
BÖLÜM 39• GÜN 35'
BÖLÜM 40• GÜN 35''
BÖLÜM 41• GÜN 36
BÖLÜM 42• GÜN 39
BÖLÜM 43• GÜN 39'
BÖLÜM 44• GÜN 40
BÖLÜM 45• GÜN 40'
BÖLÜM 46• GÜN 42
▂ ▄TANITIM FİLMİ 3: FİNALE DOĞRU▄ ▂
BÖLÜM 47• GÜN 43
BÖLÜM 48• GÜN 43'
BÖLÜM 49• GÜN 43''
BÖLÜM 50• GÜN 44
KALBİMİN İÇİNDEN BİR TEŞEKKÜR
INSTAGRAM CANLI YAYIN
▂ ▄2. KISIM: OYUNBOZAN TANITIM▄ ▂
▂ ▄OYUNBOZAN TANITIM FİLMİ 1▄ ▂
BÖLÜM 51• KAZANAMAYAN
BÖLÜM 52• KAYBEDEMEYEN
BÖLÜM 53• GÜN 70
BÖLÜM 54• GÜN 73
BÖLÜM 55• GÜN 82
BÖLÜM 56• GÜN 89
BÖLÜM 57• GÜN 90
BÖLÜM 58• GÜN 90'
BÖLÜM 59• GÜN 90''
BÖLÜM 60• GÜN 90'''
BÖLÜM 61• GÜN 90''''
BÖLÜM 62• GÜN 90'''''
BÖLÜM 63• GÜN 91
BÖLÜM 64• GÜN 92
BÖLÜM 65• GÜN 93
BÖLÜM 66• GÜN 93'
BÖLÜM 67• GÜN 93''
BÖLÜM 68• GÜN 93'''
BÖLÜM 69• GÜN 94
BÖLÜM 70• GÜN 95
BÖLÜM 71• GÜN 95'
BÖLÜM 72• GÜN 96
BÖLÜM 73• GÜN 96'
BÖLÜM 74• GÜN 96''
BÖLÜM 75• GÜN 97
BÖLÜM 76• GÜN 98
BÖLÜM 77• GÜN 98'
BÖLÜM 78• GÜN 98''
BÖLÜM 79• GÜN 99
BÖLÜM 80• GÜN 100
BÖLÜM 81• GÜN 102
BÖLÜM 82• GÜN 102'
BÖLÜM 83• GÜN 102''
BÖLÜM 84• GÜN 103
BÖLÜM 85• GÜN 103'

BÖLÜM 11• GÜN 9

54.8K 4.9K 3K
By Limaei

Herkese selam! Öncelikle bölüm iki gün geciktiği için üzgünüm. Sınavlarım bitince biraz yan gelip yattım açıkçası :')

İyi okumalar!

• • •

Afra Ahsen Çakmak / Tutsak 7

9 Mayıs 2021

Uyku, uyku, uyku.

Zihnimdeki düşünceleri dağıtmak için her ne kadar farklı şeyler düşünmeye çalışsam da aklımda sürekli aynı kelime yankılanıyordu. Uyumak istiyordum. Bedenim üzerinde ağır bir yük varmış ve bu yükü uykuyla atabilecekmiş gibi özlemle sızlıyordu. Tüm gece yatakta dimdik otururken içimde bana ait olmayan bir ses yatağa uzanmamı, gözlerimi kapamamı tembihliyordu. Ne yapabilir ki? Gözlerimi kapatsam... 

Sadece biraz kapatsam...

Sanki içimde bir şeytanla savaşıyordum.

Böylece uyuyakalmamak için kendimi bir şeyler yapmaya zorlamıştım. Yatağın üzerinde ayağa kalkmış ve yatağı uçtan uça turlamaya başlamıştım. Bu sırada Ölüm'ün cevaplarını düşünmüş, bazı soruları sormadığım için pişman olmaya başlamıştım. Seçtiğim sorular iyiydi fakat aklıma o andan sonra gelen başka sorular da vardı: Bu oyun ne zaman bitecek? Bizim üzerimizdeki amacın ne? Neden herkes sırayla buraya geldi? Bizim aramızda seni 'sözde öldürmemiz' dışında bir bağlantı var mı?

Pişman olup kederlenecekken kendimi zorla bu hislerden alıkoyuyordum. Kendi üzerime gitmemeliydim çünkü Ölüm bunu yeterince yapıyordu. Elimdeki soruları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmıştım. Üstelik bana altı buçuk soru hakkı verse de altı buçuktan fazla sorumu cevaplamıştı. Artık cinsiyetini kesin olarak biliyordum. Ve 13'e takıntılı olduğunu da öyle.

Öğrendiğim cevapları diğerleriyle paylaşıp paylaşamayacağımdan emin değildim. Bunu Ölüm'e sormak istiyordum fakat o benimle iletişime geçmediği sürece ilgisini üzerime çekmek istemiyordum. Bu onu bana mesaj atmaktan uzak tutardı. O zaman zil çaldığında ve odadan çıktığımda ne yapmam gerekiyordu? Onlara gerçeği söyleyebilir miydim? Bunun sonuçları ne olurdu?

Aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmemi kesen şey, çalan zil sesi oldu. Yorgunlukla derin bir nefes verip ayakta dikildiğim yatağın üzerinden zıplayarak yere indim ve koşarak kapıya vardım. Kapıyı açıp koridora çıktığımda neredeyse ağlayacaktım. Kapıyı Gökhan duysun diye sertçe çaptıktan sonra farklı bir şeyler yapabilmek için hemen koridordan çıktım. 

Kutay'ı beklemeden direkt olarak mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Uykusuzluktan sızlayan gözlerim oturma odasında dolaştı. Farklı bir detay beni doyurmayınca bakışlarımı tekrar mutfağa giden yola çevirdim. Mutfağa girdiğimde kimseyi beklemeden buzdolabına yöneldim ve kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Bu işi onlardan birine kaptırmamak için o kadar acele ediyordum ki Gökhan içeriye girdiğinde masaya yerleştirilmesi gereken her şeyi yerleştirmiştim.

Simsiyah saçları her tarafa dağılmış Gökhan kapının ağzından şaşkınlıkla olup bitene baktı. Ona kısa bir bakış attıktan sonra tezgâha yaslanıp sabırla çay suyunun kaynamasını beklemeye başladım. "Şey," dedi Gökhan allak bullak bir ifadeyle bana bakarken. "Bu kadar acele etmene gerek var mıydı ki? Hep beraber yapardık."

"Yok," dediğimde sesim çatladı. Boğazım bile uyanık olmamdan izler taşıyor gibiydi. "Gelmişken yapayım dedim." Gökhan bir şey daha demeden masaya doğru ilerleyip kendi sandalyesine oturdu. Masanın üzerine attığı bir bakış söylediklerime inanmadığını belli ediyordu. Kimse bir- iki dakikada tüm masayı normal bir yavaşlıkta hazırlamamıştı.

İçeriye ikinci giren kişi Çağrı'ydı. "Oo," diye bağırdı geniş bir şekilde sırıtırken. "Yumuşak Gay sofraya kurulmuş. Hayırdır, bizden önce mi yemeye başlayacaktın?"

"Gevşek herif," diye homurdandı Gökhan. Ardından daha fazla onunla konuşmak istemediğini belli edercesine kendine su doldurdu ve bardağı dudaklarına götürdü. Yudumları küçük ve yavaştı, ağzını dolu tutmaya çalışıyor gibiydi.

Çağrı elbette bunu fark etti. Sırıtarak kendi sandalyesine oturdu ve ona dik dik baktığımı görünce bana göz kırptı. İki günü aşkın süredir uykusuz olan biri olarak çay için koyduğum suyu kaynayınca onun başından aşağıya dökmek gibi vahşi bir hayal kurdum. Ardından bunu hayal ettiğim için kendimden utanıp onlara sırtımı döndüm ve içeriye kim gelip kim gidiyor diye izlememeye başladım.

Zaten içeriye fazladan giren tek kişi Kutay'dı. Egemen kahvaltının hazır olduğunu kapını ağzından görünce gerisingeri oturma odasına yürümüştü. Muhtemelen kahvaltıyı hazırlamamak için sabah oturma odasında takılan Mete ve Sarp'la duracaktı. 

Kutay'ın geldiğini de o konuşana kadar fark etmedim. Gözlerim sürekli dalıyordu ve odaklanamıyordum. "Afra," derken sesi her zamanki gibi nazikti. Yine de sesi beni dalgınlığımdan çıkardığı için yerimden sıçramadan edememiştim. Omzumun üzerinden ona doğru baktığımda kaşları çatık bir şekilde sofrayı incelediğini gördüm. "Bunların hepsini sen mi yaptın?"

"Kendi ellerimle yemek yapmışım gibi konuşuyorsun," dedim pürüzlü bir sesle. "Altı üstü onları dolaptan çıkarıp yerine yerleştirdim. Bunda büyütülecek ne var?"

Ela gözleri tekrar yüzüme döndüğünde mahcup olmuş gibi kıvırcık saçlarını kaşıdı. "Sadece yardım etmek içimi daha rahatlatırdı," dedi kibarca. "Buradaki tek kız sensin diye cinsiyetinden dolayı böyle yapmak zorunda değilsin. Herkes bir şeyler yapmalı. Tüm işi üstüne alırsan-" Kısa bir an duraksayıp Çağrı'ya baktı. "Şunun gibilerinin yan gelip yatmasına neden olursun."

Çağrı, Kutay'a orta parmak çekmekle yetindi.

"Uyumamam gerekiyor," dedim yavaşça yutkunarak. Bu cümleyi söylememin yasak olup olmadığından emin olamayarak gözlerimi kaçırdım. "Demek istediğim... Bir şeylerle meşgul olmalıyım."

Kutay'ın gözleri yüzümde asılı kaldı. "Uyumaktan mı korkuyorsun?" dedi kısık sesle. "Bu konuda yardımcı olmaya çalışabiliriz. Bizimle konuşabilirsin. Silahlar üzerine dönükken uyumaya çalışmanın nasıl bir his olduğunu biliyoruz." Yanağının içini ısırdı. "Kabusların neler hissettirdiğini de öyle."

"Kutaycığım, kadınlar anlaşılmak falan ister de hızınızın da maşallahı var," diye seslendi Çağrı. "Salsana bir şu kızı. Kendi kendine uyum sağlar." Gökhan'a kaçamak bir bakış attı. "Bak bizim Yumuşak G yürüyor mu kıza? Yürümüyor. Tabii yürüyemez. İlgi alanı değil sonuçta."

Çağrı'yı umursamadım. "Öyle bir şey değil," dedim kısık sesle. "Her neyse... Boş ver. Kahvaltıdan sonra konuşuruz." Kutay onu başından savmama rağmen dikkatli bir şekilde yüzüme bakmakla yetindi. Yüzümde uykusuzluğun izlerini gördüğünden emindim. Yanımdan geçip çaydanlığın üstünü kaldırdı. "Geç otur," derken sesi itiraz istemiyormuş gibi sertti.

Dediğini yaptım. Çağrı ve Gökhan'ın olduğu gergin masada gözlerimi masanın her karışında gezdirerek uykumu zihnimden kovmaya çalıştım. Kutay çayı hazırlayınca her zamanki gibi öfkeli bir sesle oturma odasında hazır kahvaltıya konmayı bekleyenleri çağırdı. O zaman gelenlerin yüzüne kaçamak bir bakış atabildim. Mete yine uykusuz gözüküyordu. Ablasından bahsettiğimizden beri durumu böyleydi.

Sarp her zamanki gibiydi. Bir eve kapatılmamış gibi rahat, vurdumduymaz ve neredeyse neşeli. Egemen ise her an çatılmaya hazır kaşları dağınık görüntüsüyle onun arkasındaydı. Elleri ceplerinde, gözü masanın üzerindeydi. "Açlıktan götünüz mü tutuştu?" dedi soğuk bir sesle. "Daha esnemem gelmemişti lan."

"Afra hazırladı," dedi Kutay düz bir sesle. Bana kaçamak bir bakış attıktan sonra kendi çayını doldurdu.

"Güzel mazoşistlik, değil mi?" dedi Çağrı ciddiyetle kafasını sallarken. "Beğendim." Kutay ona dirsek attığında kolunu ovuşturup çatık kaşlarla Kutay'a baktı. "Ne oğlum? Hızlı hazırladı kız işte. Kahvaltı hazırlamaktan zevk falan almayacağına göre kaliteli bir mazoşist gelmiş ayağımıza. Hem kokusunu görmezden gelip onu kahvaltı hazırlarken izlemek güzel etkinlik."

"Abaza piç," dedi Egemen yüzünü buruşturarak. Ardından sandalyesini çekti. Bana bakmadan, "Sağ ol Afra," diye ekledi.

"Teşekkür ederiz," dedi Sarp neşeli bir şekilde.

Onlar için yapmamıştım ki. Kahvaltıyı hazırlamak ilgimi çekmiyordu. Herhangi bir şey yapmak, zihnimdeki düşünceleri dağıtmak ilgimi çekiyordu. Yine de, "Önemli değil," diye mırıldandım ve gece boyunca uyanık olup açlığımı hissettiğim için tabağımı önceki günlerden daha fazla doldurdum. 

Sessizce kahvaltı ettik. Önceki günkü hayal kırıklığımızdan ya da bugün tavana vurarak bir şeyler arayacağımızdan bile bahsetmedik. Sanki hepimiz umut etmeyerek bu işe girişmiş gibi yapsa bile hayal kırıklığı üzerimize çökmüştü. Farklı olan tek şey Kutay'ın kahvaltı boyunca beni dikizlemesiydi. Sanki tepkilerimi ölçüyordu.

Kahvaltı safhası bittiğinde herkes içeriye geçti. Anladığım kadarıyla bulaşıkları yıkama sırası Egemen'deydi fakat Gökhan'la beni tezgâha yapışmış bir şekilde bulunca kaşlarını havaya kaldırıp sessizce salona süzülmekte yetinmişti. Kutay bize onaylamayan bir bakış atsa da o da mutfaktan çıkmıştı. 

Herkes gittiğinde Gökhan'la ikimiz kaldık. "Farklı bir şey yapmak için dün bulaşıkları yıkamak istemiştin," dedim yavaşça yutkunarak. "Amacım kendini rahatlatma fırsatını elinden almak değil. Bugün ben de sana yardım edebilir miyim? Kendimi oyalamak için bir şeylere ihtiyacım var." Duraksadım. "Rahatsız olursan anlarım."

Gökhan iç geçirdi. "Sen yıka, ben durularım," dedi en sonunda yavaşça. 

Birkaç dakika sessizce hareket ettik. Hareketlerim ağırdı fakat Gökhan bunu sorun ediyor gibi gözükmüyordu. Köpüklerle oynuyor, parmakları arasında baloncuklar yapıyordu. Halinden memnun gibi duran o olmasına rağmen sessizliği de yine kendisi bozdu. "En az iki gündür uyumadığına kalıbımı basabilirim," dedi kendinden emin bir şekilde. Cebimdeki telefona kaçamak bir bakış attı. "Neler oluyor?"

"Psikopatın tekinin benimle iletişime geçmesi dışında mı?" diye sordum alayla kıkırdayarak. Muhtemelen ilk sahte neşe belirtim bu olduğundan olsa gerek bana şaşkınlıkla bakakaldı. "Ya da bir eve sıkışıp kalan tek kız olmam dışında mı? Nereden başlamamı istersin?" Ağzımı kapattığım gibi onu tersler gibi konuştuğum için pişman oldum.

Gökhan parmakları arasında bir baloncuk daha yaptı. Ardından üfleyerek onun havada süzülmesini sağladı. "Altı erkekle olmak rahatsız edicidir," dedi düz bir sesle. "Ama emin ol hiçbirimiz sana bir şey yapmayız. Evet, Çağrı yapacak gibi gözüküyor fakat bence o da yapmaz. Yapmaya çalışsa da herkes ona engel olur. Yani... Tek kız olmanı sorun etme."

"Söylemesi kolay," diye homurdandım.

"Ve sadece söylemesi kolay," dedi Gökhan iç geçirerek. Ona doğru köpüklü bir bardak uzattığımda bardağı eline alıp yeni köpüklerle oynamaya başladı. "Bugün tavana bakmamız konusunda bir şeyler söyleyecek misin? Birinin onları itelemesi gerekiyor. Ben söylemek isterdim fakat iki aydır burada olan biri olarak bunları yeni söylemiş olmak istemiyorum. Bunu senin yapman daha doğru olur."

"Söyleyeceğim," dedim kendimden emin bir sesle. "Tüm gün uyanık kalmamı gerektirecek bir şeyler yapmam lazım ve listemin başında kesinlikle PES kapışmalarını sıkıntıdan bayılarak izlemek yok."

"Aslında oynadıkça seviyorsun," dedi omuz silkerek. Sesi çekingendi. "Ben buraya gelmeden önce oynamamıştım." Duraksadı. "Neden uyanık kalmaya çalışıyorsun?"

Cebimdeki telefona kaçamak bir bakış atarak dişlerimi birbirine bastırdım. Bana uyumama görevi verdiğini onlara söyleyebilir miydim? Onlara sormam gereken soruları okumadan sormamı istemişti. Belki de görevlerin ondan çıktığının bilinmesini saçma bir şekilde istemiyordu. Yine de sezdirmekte bir sorun olacağını sanmıyordum.

"Aslında uyumak istiyorum," dedim soğuk bir sesle. "Ama uyuyamıyorum. Uyumamam gerekiyor." Ona yandan bir bakış attım. "Kabus görmeyi bile tercih ederdim." Çünkü bu psikopat beni huzursuz uykumdan ederek bana bir kabusu yaşatıyordu.

Gökhan elimden bir bardağı da alırken saçlarından neredeyse hiç gözükmeyen kaşları çatılmıştı. Yine de anlayıp anladığına dair hiçbir şey söylemedi. İşimizi bitirene kadar sessizce hareket ettik. Ardından bir el havlusuna ellerimizi kuruladık ve salona dönmeden önce karşı karşıya, tuhaf bir sessizlik içinde durduk.

"Benimle konuşma nedenin benim senden hoşlanmayacağımı düşünmen mi?" diye sordu Gökhan dobra dobra. Çekinik tavırlarına rağmen Çağrı'ya laflarını yedirişini hatırlayıp bunu sormasını garipsemedim. Düz bir sesle cümlenin devamını getirdiğinde de ona ifadesiz bir yüzle baktım. "Çağrı gay olduğumu söyleyip duruyor ya, onu demeye çalışıyorum."

"Hayır," dedim hafif bir gülümsemeyle. "Çünkü kafamı dağıtacak bir şeylere ihtiyacım vardı ve aynı ihtiyacı sen de duyuyordun. Burada en yeni olan kişiler ikimiziz. Çağrı'nın hakkında söylediklerini umursamıyorum. Konuşmak için de özellikle seni seçmedim. Her şey ani gelişti."

Kafasını salladı. "Gay olup olmadığımı sormayacak mısın?"

Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Beni ilgilendiren bir konu değil," dedim şaşkınlığım sesime yansırken. "Neden sorayım ki?"

Gökhan hafifçe gülümsedi. "İyi," dedi basitçe. "Kutay İki." Bunu der demez salona doğru hareketlendi. O kapıdan kayboluncaya kadar onu izledim. Ardından derin bir nefes alıp hızla ben de salona doğru ilerledim. İçeriye girdiğimde PES atan Egemen ve Sarp hariç herkes bana kısa bir bakış attı.

"Oyun bitince tavana vurma işini yapalım," dedim bir koltuğun arkasına gidip ellerimi koltuğun başlığına dayayarak. "Bir an önce bakalım, olsun bitsin."

"Birilerini sırtlayacak olan sen değilsin," dedi Çağrı yüzünü buruşturarak. "Birini üstüme almayı reddediyorum. Özellikle de o gay herifi."

"Dikkat et silkmeyeyim," dedi Gökhan ona soğuk bir bakış atarak.

"Bir şey bulacağımız yok." Mete yanaklarını şişirip koltukta geriye doğru yaslandı. "Ne diye bakıyoruz ki? Boşuna ter dökmeye değmez."

"Bakmamış olmayız işte," diye direttim. "Hadi ama! En fazla bir saat sürer." Kutay bile umutsuz bir bakış attığında dişlerimi gıcırdattım. "Yardım etmeye hevesli değilseniz benim için bir tekli koltuktan kalkın da kendi işimi kendim göreyim." Gökhan hariç hepsine ters bir bakış attım. 

"Bir dakika!" diye bağırdı Sarp gözlerini ekrandan ayırmadan. "Az bekleyin, sizi dinlemiyorum."

Egemen televizyona bakarken zevkle sırıttı. "Golü böyle yedirtirler adama işte."

Gökhan oturduğu koltuktan kalkıp bana baktı. "Gel, ikimiz bir şeyler yapmayı deneyelim," dedi bıkkın bir şekilde. "Bu arada tekli koltuk işimizi görmez. Tavan çok yüksek. Dün dediğin gibi Çağrı'nın tepesine çıksaydım bile tavana dokunamayabilirdik. Sen de ben de o kadar da uzun değiliz." Önce tekli koltuğa, ardından da tavana baktım. İtiraf etmek gerekirse haklıydı.

Kutay ayağa kalktı. "Hem koltuğu kullanalım hem de üst üste çıkalım," dedi kendini yorulmaya hazırlar gibi derin bir nefes alarak. "Gökhan, omzuma çıkabilir misin sen?" Gökhan'dan uzun olmama rağmen bana bir şey dememişti. Hem Gökhan benden daha ince görünüyordu.

"Dikkat et," diye seslendi Çağrı sırıtarak. "Sırtındayken ensende bir baskı hissedersin falan."

Kutay ona doğru dik dik baktı. "Kes sesini," dedi yükselen sesiyle. "Hem hiçbir şey yapmayıp hem nasıl bu kadar konuşabiliyorsun anlam veremiyorum. En azından sus da işimizi doğru dürüst yapalım." Tam o sırada Sarp sırıtarak oyun konsolunu havaya kaldırıp sessizce kazandığını ilan ederken Egemen homurdanarak konsolu yastıklardan birine fırlattı. Ardından ikisi de kış uykusundan uyanmış gibi neler olup bittiğini anlamaya çalışırcasına bize baktı.

"Tavan," dedim tek kelimeyle olayı özetleyerek.

"Aa, evet, tavan," dedi Sarp alelacele kalkıp. "Yardım edelim biz de."

"Zahmet olmazsa," dedi Kutay titreyen tebessümüyle. Gözlerini Egemen'e çevirdi. Egemen o bir şey demeden yerinden kalkıp sessizce yanımıza geldiğinde Kutay şok geçiriyor gibi gözüküyordu. Yerinden kalkmayanlar sadece Çağrı ve Mete'ydi. Onlarla uğraşmak istemediğim için bir şey söylemedim. Egemen ağzı bozuk bir şekilde ikisine de sataşıp kaldırmaya çalışsa da buna yeltenmediler. En sonunda Egemen söverek pes etti. Böylece tavana vurma işine onlar olmadan başladık.

Düşündüğümüz kadar kolay olmadı. Tekli koltuğu koridora sürükleyip üst üste çıktıklarında bile tavana kolay erişemiyorlardı. Üstelik duvarla tavanın birleştiği köşelerdeki silahlara yaklaşıyor olmak da hiçbirini rahatlatmıyordu. Sadece tavanı aramalarını söyleyip hiçbir şey yapmamak beni delirtiyordu.

Egemen iki tek kişilik koltuğu üst üste koyduğunda durum değişti. Kutay koltukların üzerine tek başına çekip tavana vurmaya başladı. Vurabildiği kadar yere vurduktan sonra aşağıya iniyordu. Koltukları ileri sürüklediğimizde tekrar çıkıp aynı şeyi tekrarlıyordu. Sadece dış kapının girişindeki geniş yeri bitirmek bile üç saat sürmüştü. Ardından banyonun olduğu koridora geçtik. Orası da bittikten sonra koltukları içeri sokamadan, çamaşır makinesinin üzerine çıkarak banyonun tavanına baktık.

Hiçbir şey yoktu. Her yerde ses toktu ve vurduğu yer de sertti.

Kutay ter içinde kalmış bir şekilde nefeslenirken kimseye bir şey demeden sessizlik içinde koltuklardan birini kendi başıma taşıyarak salona geri getirip yerleştirdim. Ardından koltuğa oturup yanağımın içini ısırdım. Mete hepimize 'ben demiştim' bakışları atarken hepimiz sessizce koltuklara kurulduk. 

Ya kaçınılmaz bir şekilde Sarp eline yine oyun konsolunu aldı. Mete ile oynamaktan sıkılmış olan Çağrı da hemen yanında yerini aldı. Böylece yine tuhaf döngümüz başlamış oldu. Televizyona sıkılmış bir şekilde bakan bakışlar ve rahatsız edici sessizlik... Evi arayıp hiçbir şey elde edemediğimizden ve olayın heyecanını üzerimden attığım için yorgunluk tekrar bedenime çökmüştü. Uyumak istiyordum.

Ne kadar uyumak istediğim aklıma gelince cebimde duran telefonu çıkardım. Bu anında Kutay'ın dikkatini çekti. "Mesaj mı var?" diye sorarken sesi gerilmişti. Sorduğu soruyla birlikte diğerlerinin de bakışları üzerime çevrildi.

"Hayır," dedim boğazımı temizleyerek. "Sadece mesaj atmayı deneyecektim." Onlar neden bunu yapmak istediğimi sorgularken ekranı açtım ve karşıma direkt olarak çıkan kötücül mesajlara dik dik baktım. Yazılar dün geceye aitti. Ve dün gece ona mesaj atmaya çalıştığımda klavye kilitlenmişti. Belki de bunu yapmasının nedeni konuşmamı istememdi. Peki diğerleri içinde onunla iletişime geçmek istersem klavye açık olur muydu?

Yazmak için en alta dokunduğumda açılan klavye, bir şeyleri doğru tahmin ettiğim için rahatlamama neden oldu. Derin bir nefes alıp kendimi cesaretlendirmeye çalıştım. Ardından parmaklarımı ekranda hareket ettirmeye başladım. Diğerlerinin bakışları tenimi keserken parmaklarımı terleyerek hareket ettirebiliyordum.

Tutsak 7: Dün cevapladığın sorular hakkında diğerlerine bilgi verebilir miyim?

Tutsak 7: Tam olarak neleri bana yasakladığınla ilgili daha açık konuşabilir misin?

Tutsak 7: Örneğin bana uyumamamı emrettiğini bilmeleri bir sorun teşkil eder mi?

Derin bir nefes alıp telefonu dizlerimin üzerine koydum. Ellerimin ve dizlerimin titrediğini o zaman fark ettim. Ellerimi yumruk haline götürüp bakışlarımı zar zor kaldırdım ve diğerlerine kaçamak bir bakış attım. Oyun konsolları tekrar masanın üzerinde yerini almıştı. "Bana nelerin yasak olduğunu daha iyi bilmem gerekiyor," dedim boğuk bir sesle. "Yoksa sizinle konuşamam. Yanlış bir şey söylemek istemiyorum."

"Anladım," dedi Kutay yavaşça. "Bize söylemek isteyip söyleyemediğin bir şeyler var." 

Uykusuz yüzüm bunun kanıtıydı fakat kafamı sallayıp onu onaylayamadım. Cevabı yüzümden okuması için boş boş ona bakmakla yetindim. 

Telefon titrediğinde irkilerek ekranı kendime doğru çevirdim.

Ölüm: Ne zamandan itibaren soruları sen soruyorsun?

Ölüm: Her istediğine bana yazabileceğini mi sanıyorsun?

Omuzlarım gerilirken sertçe yutkundum. Klavyeyi tekrar açsam da bir şeyler yazmaya cesaret edemedim. Yanağımın içini ısırıp aptal bir umutla mesajıma cevap vermesini beklemeye başladım. Ona yazmamın bir bedeli olacak mıydı? Benimle arasında geçen hiçbir konuşmayı diğerlerine söyleyemez miydim? O zaman bana neler olduğunu anlamazlardı.

Ölüm: Tamam.

Ölüm: Şöyle bir anlaşma yapalım.

Ölüm: Bugün oyunumuza kaldığımız yerden devam etmeyi planlıyordum zaten. 

Ölüm: Sen sana vereceğim soruyu sor, ben de diğerlerine dün aramızda geçenleri anlatıp anlatamayacağını sana söyleyeyim.

Ölüm: Ne dersin?

Ölüm: Ah, dur. Seçme şansın yoktu ki.

Ona yazdığım için kendime sövmeye başlayacaktım ki bir mesaj daha geldi.

Ölüm: Mete'den ablasının ölümüne giden yolda olan tüm detayları anlatmasını iste. Her detayı söylemezse bunun bedeli olur. Bunu ona iletebilirsin.

Gözlerimi telefondan ayırdım. Telefonu tekrar cebime sıkıştırırken bakışlarımı bir süre yerden ayırmadım. Ardından yavaşça yutkunarak kafamı kaldırdım ve doğruca Mete'ye baktım. Uykusuz ve gergin yüzü beni karşılarken neden ona bakıyor olduğumla ilgili bir fikri var gibiydi. Güzel ve düzgün yüz hatları gerildi. Bakışlarındaki ifade sertleşti. Gözlerim uykusuzluktan, boğazım ise kelimeleri söylememek için yanarken boğazımı temizledim. "Ablanın ölümüne giden yolla ilgili tüm detayları anlatmak gerekiyor," dedim güçlü olmaktan uzaktan yakından alakası olmayan sesimle. "Tüm detayları söylemezsen..." Derin bir nefes alıp omuzlarımı dikleştirdim. "Bunun bedeli olurmuş."

Kutay yaklaşan fırtınadan haberdarmış gibi temkinli bir şekilde, koltuktan kalkacakmış gibi durdu.

Mete'in dudakları titredi.

Ve ardından, delirdi.

• • •

Tekrar selamlar!

Bölüm istediğim kadar uzun olamadı, bunun için üzgünüm. Aslında yazmak istiyorum fakat aynı zamanda tatile girdiğim için elimdeki anime ve kitabı da bitirmek istemiyorum. Bu sefer üretici değil, tüketici yanım ağır basıyor. O yüzden bu bölümü atar atmaz koşarak anime izlemeye gideceğim ^^ Kardeşim de başımın etini yiyor zaten :D

Geçiş bölümü tarzı bir bölümdü. Umarım hoşunuza gitmiştir. Bir dahaki bölümün gecikmemesi için elimden geleni yapacağım. Hafta içi tamamen boşum zaten, ders falan yok. Artık rahatça bölüm yazabilirim. Belki sürpriz bile yaparım.

Gökhan'la Afra'nın hafif yakınlaşması hakkında ne düşünüyorsunuz? (Kutay'la Gökhan'ı shipleyenleri ve Gökhan'dan şüphelenenleri görmüştüm.)

Tavanda bir şey bulamamaları sizi şaşırttı mı? Sizce evde bir ipucu var mı?

Ölüm, Mete'yi sıkıştırmaya devam ediyor. Sizce altından nasıl bir şey çıkacak?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere ♥ Mete'nin hayatının önemli bir kısmını görmüş olacağız.

Instagram:

Kişisel: Merisiej
Blog: Limaeibooks
Kitaplarımla ilgili paylaşımlar için: ilimaei

Continue Reading

You'll Also Like

BERCESTE By 💫

General Fiction

468K 3.5K 10
Her seçim, bir yıkımdı. Her yıkım, bir vazgeçişti. Uçurumun kenarında yürüyorduk. Ne tarafa düşsek birinin canı yanacaktı. Yanan her can, bir nefrett...
4.5M 381K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
1K 286 16
Risale-i Nur'u okudukça ömrün sonuna kadar imanımız, amel-i salih olarak davranışlarımızı disipline ediyor. Amel-i sâlih de imanımızı arttırıyor ve i...
KOĞUŞ-7 By SA

Mystery / Thriller

67.3K 3.3K 7
"Tanıştırayım beyler. Terre Haute Hapishanesi'nin ilk kadın mahkumu."