Yaşıyoruz İnadına | GAY

By TwoFacedHearts

2.1M 119K 76.5K

🔞/ Argo, cinsellik içerir "Bazen yanlış tren seni doğru istasyona götürür. " ➷Eşcinsel karakterlerin olduğu... More

I.
II.
III.
IV.
V.
VI.
VII.
VIII.
IX.
X.
XI.
XII.
XIII.
XIV.
XV.
XVI.
XVII.
XVIII.
XIX.
XX.
XXI.
XXII.
XXIII.
XXIV.
XXV.
XXVI.
XXVII.
XXVIII.
XXIX.
XXX.
XXXI.
XXXII.
XXXIII.
XXXIV.
XXXV.
XXXVI.
XXXVII.
XXXVIII.
XXXIX.
XL.
XLI.
XLIII.
XLIV.
XLV.
XLVI.
DUYURU (kerem ve umut)
XLVII.
XLVIII.
XLIX.
PİS ADAM WATTY
L.
LI.
LII.
LIII.
LIV.
LV.
LVI.
LVII.
LVIII.
LVIV.
LX
LXI.
LXII.
LXIII.
LXIV.
LXV.
LXVI.
LXVII.
LXVIII.
LXIV.
LXV.
FİNAL 1.1
FİNAL1.2

XLII.

23.4K 1.2K 997
By TwoFacedHearts

Geç gelince bölüm açıklamasına unutarak başlıyorum 😔 yine ben geldim ehehe

Bugün yeni yılın ilk günü, umarım hepimiz için güzel, huzurlu ve sağlıklı bir yıl olur. Umarım geçen yılları aratmaz 😌 gülümsemek de çok önemli umuyorum ki her daim güleceğiniz bir yıl olur 2021 💜

İyi okumalar💙🦋

***

Bars, indiği arabadan, karşısındaki mekâna,kendinden emin adımlar ile yürüdü. Kendine güvenmekten başka şansı yoktu. Biliyordu ki, sırtını kamburlaştırmaya can atan zebanilerin arasındaydı. Bu, her zaman böyleydi. İstanbul'un renkli yüzünün arkasında, zehir zemberek bir cehenneme vardı. Elini verenin, kolunu kaptırması kaçınılmazdı.

Selin'i ararken, gözleri ile etrafını kolaçan etti. Telefonun ucundan gelen nefes nefese ses yüzünden, bir süre duraksadı. Her ne kadar ondan haz etmese de, bir kadını,göz göre göre tehlikeye atamazdı.

"Neredesin? "

"Ben..onları takip ettim. Arka kapının oraya gittiler. "

"Sana, olduğun yerde kalmanı söylemiştim! "

"Bars..çabuk gel ne olur. "

Adımlarını hızlandırıp, kalabalığa karıştı. Selin'i, çocukluğundan hatırlıyordu. Tipik bir sosyete kızıydı, aynı ortaokula gitmişlerdi. Bars'a olan düşkünlüğü, o zamandan kalmaydı. Yinede, tamamen güvenilir biri olduğunu düşünmüyordu.

"Nasıl öğrendin? Senin, uyuşturucu ticareti yapan heriflerle ne işin olur? "

"Flört ettiğim çocuk, bu adamların yanında çalışıyormuş. Senin adını geçirdikleri bir telefon konuşmasına denk geldim. Polislerle uğraşmayı sevmediğini bildiğim için ne yapacağımı bilemedim. Seni aradım direk. "

"Eyvallah."

Demir kapıyı araladığında, köşeye sinmiş, korkudan beti benzi atmış kızı gördü. Telefonu kapatıp, onu eliyle sus işareti yaptı. Seslerin geldiği yöne doğru, sağlam bir adım attı. Görüş açısına giren üç adam, büyük ihtimalle satıcıyı bekliyorlardı. Bars, kendi mekanında, buna cürret etmelerine gülmek istedi. Ciddi anlamda, beyinsiz olduklarını düşünüyordu. Telefonunu kulağına götürürken, aradığı kişi ile en son Onur'la tanıştığı gün irtibata geçtiği aklına düşünce, içi bir garip olmuştu. Gözünün önünden geçen sahneler, kalbini sıkıştırdı. Kendi elleriyle, acımasızca ona vurduğu anları zihninden silmeye ihtiyacı vardı.

"Ahmet,durum nedir? "

"Dediğiniz gibi, sizden haber bekliyoruz. "

"Nerede devreye girmeniz gerektiğini biliyorsunuz."

"Elbette."

Bars ne bir mafyaydı ne de gangster işlerine ilgisi vardı. O sadece kendi yolunu çizen,Bars Eraslan'dı. Yoluna taş koydukları zamanlar da ise istesede istemese de bu mafyacılık oyununa dahil oluyordu. Emrindeki adamları da, adını duyurduğunda, bir koruma şirketi ile sözleşmeli olarak işe alabilme lüksüne sahip olmuştu. Onu bile kolay elde edememişti. Zarar veren illegalliklerden, nefret ederdi. Hele ki, insanı zehirleyen illegalliklerden hiç haz etmezdi.

Selin'e,temkin verici bir bakış atıp, gayet normal bir şekilde adamlara doğru yürüdü. Ellerini, deri montunun içine yerleştirip , bakışları kendisine dönen adama kafa selamı verdi. Adam, yanındakilere bir şeyler mırıldandığında, artık üç kişinin göz hapsindeydi.

"Hâyırdır bilader? "

"Hâyır...hâyır "

"Belanı mı arıyorsun lan!? "

Kendisinin sakinliğine rağmen, şimdiden çileden çıkan adamlara gülerek baktı. Bu, ortamı daha çok germişti. Çünkü,sempatik bir gülüş sayılmazdı.

"Aynı şeyi soracaktım lakin...siz belanızı çoktan buldunuz beyler. "

Onun heybetli duruşu bile adamların gözünü korkutmaya yetse de, erkekliği, gururunun bir adım ötesinde olan adamlara,bu kadara yetmezdi.

"Yürü git işine kardeş! "

Bars, adım adım onlara yaklaşırken, birinin silahına sarıldığını fark etti. Hiç bir bok yapamayacağı, titreyen ellerinden belliydi.

"Bende bu gece,çicek kokan yolumu, sizin ot kokan yolunuza çevirmek istemezdim fakat şartlar işte.. "

İçlerinde, en akıllı gözüken esmer oğlan bir şeyleri kavramaya başlamış olacak ki,konuştu:

"Kimsin sen? Eğlenmek için doğru yerde değilsin."

"Bars ben. "

"Bars kim,amına koyayım?! "

Bars, neredeyse kahkahaya benzer bir gülüş sundu.

"Bars Eraslan'ı tanır mısınız? Hani sizin mecrada adı,ruh hastasına çıkan. "

Adamların yüzü, soyadını duymaları ile değişirken, Bars'da artık gülmüyordu.

"Siktir! "

Kaçmaya çalışan adamlar, arkalarında beliren korumalar ile bu eylemelerine son vermişlerdi. Bars, esmerin arkasına ilerleyip, şok olmuş çocuğun kulağına doğru eğildi.

"Nasıl? Eğlenceli mi böyle? "

Kendisine doğru dönüp vurmaya çalışınca, yana kayıp yumruğundan kaçtı. Elini yakalayıp ters kelepçe ile bedenini öne doğru eğdi. Korumalar ise diğer ikisi ile uğraşıyordu.

"Patron geldiğinde, buradan sağ çıkamayacaksınız! Bırak lan beni! "

Bars cevap vermeden tuttuğu bileği döndürdü. Çocuğun acı çığlığı boş sokakta yankılanırken, Ahmet, Bars'a seslendi.

"Bars Bey...arkadalar."

Bars, elinin altındaki çocuğu duvara doğru ittirdi. Arkasını döndüğünde, bedeni stresle gerildi. Çok fazla adam vardı. Bu kadar beklemediğini, itiraf etmeliydi.

"Diğerlerine haber verelim mi Efendim?"

"İçerinin de korunması gerekiyor. Boş bırakmaya gelmez.. "

Kalabalıktan, üzerine doğru gelen tanıdık simayı gürünce, sözlerine devam etti:

"Siz arkamda durun, ben halledeceğim. "

Kendisini doğru gelen bedene yürüdü. Ortada buluştuklarında, onun pis gülüşüne nazaran, Bars'ta mimik oynamamıştı.

"Beklendiği gibi, Bars Eraslan'dan kaçmaz öyle değil mi? "

"Diğer it nerede? "

Adamın gülüşü sekteye uğrarken, konuştu:

"Ne? "

"Diyorum ki Sedat Akçatepe, amcam olacak it nerede? "

Sedat Akçatepe, sinirle karışık bir kahkaha attı. Bars, yüzünü ekşitirken , buradan bir an önce gitmek istedini düşündü. Huzursuzdu. Huzurlu olduğu kollara gitmek istiyordu.

"Demek bunca zaman, aptalı oynuyordun. "

"Karşımdaki siz olunca, zeki davranmaya ihtiyaç duymuyordum."

Yaptığı imayı anlayan adam, bozulduğunu çaktırmamak için yüzünü sıktı.

"Ne değişti? "

"Sıkıldım."

Tek solukta sarf ettiği şey üzerine, karşısındaki adamın tereddüte düştüğünü gördü. Arkasındaki adamlara rağmen, yanında gücünü yitiriyordu.

"Benim mekanlarımda, zehir satamayacağınızı anlamamanızdan, çok sıkıldım. Derdinizi sikeyim! Sizden çok sıkıldım! "

Gür sesi, sokağın duvarlarında yankı yaptı. Bir nevi, yıllardır dönen teraneye, isyan ediyordu.

"Biz daha yeni eğlenmeye başlamıştık. Özellikl Onur gibi bir cevheri sana kaptırdıktan sonra bir tık üzüldük tabi.."

Bars'ın gergin olan bedeni, duyduğu isimle daha çok gerildi. Bilerek söylediğini biliyordu.

"Kes sesini! "

"O hacker'ı sandığımdan daha fazla önemsiyorsun değil mi? "

"Değer verdiklerimi sorgulayacağına, senden ne kadar nefret ettiğimi sorgula. "

Kaşları kavislenen adam, onu çileden çıkarmak için vardı sanki.

"Bir dedikodu dönüyor.. "

Bars, kaşlarını çatarken, sözlerine devam eden adamı dinledi:

"Onur'u altında inletti-"

Sözünü tamamlamasını dahi beklemeden yüzüne yumruğu geçirdi. Yeri düşen adamın yüzüne art arda attığı yumruklar, öfkesini dindirmiyordur. Şuan öfkesine hakim olabilseydi, plana uygun bir şekilde bu işi halletmiş olacaktı. Bunca adamın içinde, ilk hamleyi yapmak aptallıktı. Fakat gözü olduğu ortamı göremeyecek kadar dönmüştü.

Gözlerinin içine bakarken kalbi titriyorken,Onur'u lekeleyecek hiç bir olaya tahammülü kalmamış gibi hissediyordu.

"Herkesi kendin gibi pezevenk mi yanıyorsun lan orospu çocuğu! "

Hıncını alamadan arkasından sarılan eller, onu adamın üzerinden çekti. Çeken kişinin elinden kurtulup, sağlam bir kafa atsa da bu kadar adamı arasında dezavantajıydı. Yeniden tutulması,dakikalarını almamıştı.

Yüzü gözü kan olmuş adam ayağa kalktı. Sinirini hâlâ atamımış, öfkeli soluklarını dindirememiş Bars'ın yanına yaklaştı. Asabını bozan o iğrenç gülüşünü sundu.

"Seni ilk defa bu kadar çileden çıkmış görüyorum...Erkek orospuluğu yaptığınız doğruymuş. "

Ona doğru atılmasını, arkasındaki adamlar güçlükle engelledi.

"Senin ecdadını sikeceğim! Bekle sen!"

Yüzüne yumruk yediğinde, birinden dayak yemiş olmak değil de onun gibi birinden yumruk yemek zoruna gidiyordu. Üst üste yediği yumruklar yüzünden, başına ağrı saplanmıştı.

Dudağından akan kanı hissediyordu. Son yumruğu da kaşına aldığında, şaşaklarından akan kanı hissetmişti.

Korumalar hâlâ diğerleri ile ilgilenmeye çalışırken, etrafı siren sesi doldurdu. Karşısındaki adam gibi, Bars'da şaşkınca etrafına bakındı. Neler olduğunu bilmiyordu. Polise haber vermemişti.

"Siktir! "

Kafasını, korumaları döndürdüğünde onlardan da haberimiz yok işaretini aldı.

"Malların girişini durdurun! "

Adamlardan gözlerini çekip, tekrar Bars'a döndü.

"Görüşeceğiz.. "

Bars,sessizliğini korurken arkasındaki adamların çekilişini ve oradan uzaklaşmalarını izledi. Gözden kayboldukları ân mekanın içinden, koşarak kendisine doğru gelen bedene şok içinde baktı. Onun koşan bedeni, zihninde başka bir anıyı canlandırdığında, kafasına saplanan ağrı ile gözlerini yumdu. İki ânı vardı fakat ela gözler aynıydı.

"Onur?"

**

Nefes nefese onun yananı geldiğimde, yerdeki bedenine doğru çömeldim. Bana bakıyordu ama sanki başka bir şey düşünüyordu. Kaşlarını çatıp, kafasını yana yatırdığında, elim yüzüne doğru gitti. Kanayan dudağına ve kaşına bakarken gözlerim dolmuştu. Dokunmaya kıyamadım. Benim kıyamadığıma, zarar vermişlerdi. Kalbim acıyordu.

"Bars...iyi misin? "

Omzuna konan parmaklarımla irkilerek, kendine geldi.

"Neden buradasın? Neler oluyor? "

Daha ağzımı açamadan arkadan gelen sese içimden bir küfür ettim. Yanlış anlayacaktı.

"Siren sesi o kadarda kötü bir fikir değilmiş.. "

Bars, Ömer'in sesini duyar duymaz sinirlenirken bana 'bu herifle ne işin var? " Bakışı attı. Bende ona "açıklayabilirim" Bakışlarımı gönderdim. Pek etkisi olmamış olacak ki, göz devirip ayağa kalktı. Onunla birlikte kalkıp, duvara yaslanmış bizi izleyen Ömer'e doğru baktım.

Bars, çevresini kolaçan edip, kaçamayan bir kaç kişiyile uğraşan korumalarına seslendi. Bu adamları hatırlıyordum..

"Ahmet, Selin'i kontrol et. Nerede olduğunu öğren. "

Adını duymak bile sinirden dört köşe olmama yetiyordu. Gözlerimi devirdiğim sırada göz göze geldiğim Ömer, bana yarım ağız sırıtarak baktı. Ona 'ne var' dercesine kafamı sallarken Bars'ın, kolumdan tutup beni, kendisine çevirmesi artık beklendikti. Beni, Ömer'den kıskandığını görebiliyordum.

"Ne oluyor Onur? "

"Sığınaktaydım ben. Şu şahıs, beni arayıp nerede olduğunu bulmamı istedi. "

"Ayıp oluyor ama hâlâ buradayım. "

Barsla aynı ayda gözlerimizi ona diktiğimizde ellerini teslim olur gibi kaldırıp, bakışlarını kaçırdı.

"İlk seni aradım.Çaldı ama açmadın. Ne kadar endişelendiğimi biliyor musun? Neden kendini böyle bir tehlikeye atıyorsun? Şu yüzünün haline bak! Ya daha kötüsünü yapsalardı! "

Bars, dudağını ısırıp bana doğru atıldı. Beni kendine çekerken, üzerinde farklı bir durgunluk olduğunun farkına varmıştım. Sırtımı bulan elleri, her zamanki gibi boynumda yerini alan başı ile sıktığım vücudumu serbest bıraktım.

"Asıl sen,beni neden endişelendiriyorsun? Buraya gelmemeliydin. Onur,ya sana bir şey olsaydı. "

"Olmadı ama çok korktum. Sana ulaşamamak çok kötüydü."

Yanağıma öpücük kondurduğunda, Ömer'den öksürük sesi geldi.

Onun varlığından dolayı biraz utanırken, Bars'tan ayrıldım. Bars ise ağzının içinde ona hitaben bir küfür mırıldandı. Yine sinirini ona yönlendirmeden önce devam ettim:

"Sana ulaşamayınca, telefonunu hacklemiş olabilirim.. "

"Ne? "

Bars'ın şaşkınlığına, dudak büzdüm.

"Sadece konumuna eriştim çünkü şu şahıs kimseye söylememem için beni uyardı. "

"Baksana sen! "

Ömer'in üzerine yürüdüğünde, önüne geçmeye çalıştım. Pek başarılı olamamıştım.

"Senin,benimle derdin ne lan? "

Ömer, cebinden sigara çıkartırken, rahat bir tavırla konuştu:

"Bir derdim olmadığını söylemiştim. "

"Ne sikim var da beni arıyorsun o zaman! "

Bars, resmen bağırırken yerimde sıçradım. Gergindi. Hepimiz öyleydik ama o daha çok yorulmuş gözüküyordu.

"Başın beladaydı, yardım etmek istedim. Bu kadar. "

"Bana maval okuma! "

Ömer'in de,yolda,en az benim kadar endişelendiğini gördüğüm için belki de ona kızamıyordum.

"Bars...yüzün mikrop kapacak. Gidelim buradan.. "

"Bunaldım artık Onur. Abuk subuk haller. Çekemem bu yaştan sonra. "

Haklıydı. Beni de geliyordu, Ömer'in gizemli halleri. İkimizin  de odağı Ömerken, onun gözlerinde gördüğüm duygular çık saftı. Bana değildi ama Bars'a karşı dolu dolu baktığını hissediyordum.

"Pekala...Sen konuşmayacaksan. Benim soracaklarım var.. "

Belli ki buradan sonra dahil olmak, haddim dışına çıkıyordu. Aralarından çekilip, yan tarafa kaydım. Bars için, endişeli olduğumdan, çok da fazla uzaklaşmamıştım.

"Beni, anılarına sor demiştin değil mi? "

Ömer, sigarasını duvarda söndürüp, Bars'a yaklaştı.

"Evet. Sorabildin mi? "

Bars'ın, sert ifadesi sarsılırken, bu ifadesini çok iyi tanıdığımı düşündüm. O, geçmişine gittiğinde böyle bakardı.

"Sordum...sayılır."

"Peki..cevap verdi mi? "

"İpucu verdi. Sen.. "

Bars, derin bir nefes aldı.

"Sen, kulübedeki o çocuk musun? "

Ömer'in duruşu gibi,yüzü de sekteye uğradı. Gözlerini dolurken, yüzüne acı bir gülümseme oturdu. Bars'da aslında sessiz cevabını alırken, bir adım geriledi. Galiba, ağlayacaktım.

"Kaçabilmene çok sevindim...abi'cim."

Benim bile soluğumu kesen sözleri, Bars'da kim bilir nasıl bir etki bırakmıştı. Titreyen ellerini, tutmak istedim.

"Bu.. "

Bars, iyi değildi. Değildi ve elimden bir şey gelmiyordu.

"Yorma zihnini. Ben, sana düşman değilim. Bunu sana anlatamıyorum ama anıların sana zaten doğruları gösteriyor. Senin gibi,benimde hedeflerim var. Gerçekleştirdiğim zaman, kim olduğumu bizzat gelip söyleyeceğim. "

Sözlerini sarf ettikten sonra, geldiğimiz yolu geri dönen adamı izledim. Saniyeler sonra, yere bakan Bars'a dündü bakışlarım. Kafasını kaldırmıyordu. Tereddütlü adımlarımı, karşına yönlendirdim. Bir kaç adım önünde durdum.

"Bars..."

Tepki vermedi. Çenesini bulan elimle, kafasını yavaşça yukarıya kaldırdım. Güzel gözlerinden, boncuk boncuk akan yaşlar, çenesini tutan elime damladı. Onu, böylesine sarsılmış görünce, bende ağlamaya başladım.

Soru sormadım. Yalnızca sarıldım. Sıkıca sarıldım.

Hıçkırıkları, boynumda koybolurken, sırtını sıvazladım. Bir şeyleri teyit ettiğinde, daha çok üzeleceğine inanıyordu. Bunu sürekli dile getiriyordu. Bugün ilk defa haklılık payı olabileceğini düşündüğüm o ilk an yaşanmıştı.

"Ağla...yanımda ağlaman sıkıntı değil."

Elleri, belimin iki yanında,yumruk halini aldı.

"Canım yanıyor..Allah kahretsin, düşündüğüm şey,canımı çok yakıyor. "

Soğuk gecede, onun bir çocuk gibi yakınmasını unutmayacaktım. Dakikalarca ağladı. Biraz olsun stresini atıp, rahatladığında geri çekildim. Kan çanağı olmuş kehribarları, elalarımı buldu.

"Özür dilerim.."

"Özür dileyeceğin bir şey yok. Ne kadar kavga edersek edelim, benimle acını paylaşabilirsin."

Eli, saçıma doğru uzandı. Saçımı okşarken,iç çekti.

"Sen olmasan...her şey daha zor olurdu. İçimin rahat olduğu tek konu,benimle olman. "

"Pekâlâ...şu yüzüne pansuman yaparsak, benimde içim daha rahat olacak. "

Kafasını sallayıp, elimi kendi elinin arasına aldı. Parmaklarımızı kenetlerken, mekanın tersi yöne yürümeye başladı.

Ellerimize bakakalırken, konuşamadım.

"Üşümüşsün.. "

"Önemi yok.. "

"Bir de bana sor.. "

Arabasına kadar daha fazla konuşmadan geldik.

"Sürebilecek misin? "

"Evet. Endişelenme daha iyiyim. "

Emin olmasam da, onayladım. Arabaya bindiğimiz gibi klimayı açıp bana doğru çevirdi.

"Bana gidelim. Seni böyle, tek bırakmak istemiyorum. "

İtiraz edeceği sırada, itiraz istemeyen bakışlarımı görüp , sözlerini yuttu. Vücudum yavaş yavaş ısınırken, bakışlarımı akan yola çevirdim. Telefonu çalarken, gözümü ondan tarafa çevirmedim. O da aramayı fazla bekletmeden cevapladı. Arabanın Bluetooth'una sesi verirken, gerildim.

"Efendim Selin. "

"Neredesin? İyisin değil mi? Ben, o kadar adamı görünce korktum.. "

"İyiyim. Takıldığın insanlara dikkat et. Bu bir daha olursa, bilerek yaptığını düşünceğim. "

"Yemin ederim, bu sefer haberim yoktu. Ayrıca, Yeliz hanımdan uzun zamandır haber alamıyorum. Senin bir parmağın var mı? "

"Haber alamıyor musun? "

"Evet, normalde arayı fazla açmadan damlardı kapıma. "

"Bilmiyorum. Benden uzak olduğu sürece umurumda değil. Seni de uyarıyorum, uzak dur. "

"Peki. İyi geceler. "

Cevap vermeden aramayı sonlandırdımasına, düz bakışlarımı attım. Kıskanmak istemiyordum. Ufak bir telefon konuşmasını bile bu kadar içerlemek istemiyordum ama elimde değildi.

"Sedat Akçatepe, seni tutan adam..uzun zamandır amcamla iş birliği yapıyordu. Arka planda Yeliz Eraslan'da  var tabiki.. "

Ben sormadan anlatmaya başlamıştı. Şükür ki, ilerleme kaydediyorduk. Ondan uzak durmak çabalarıma değiyordu.

"Görmezden geliyordum çünkü hep küçük mekanlarla ve küçük işlerle uğraşıyorlardı. Bu mekan, daha çok elit kesime hitap eden ve tepeden tırnağa şirketin baktığı bir mekan. Bu yüzden büyük oynayacakları çok belliydi.İçeriye sokacakları en ufak pürüz,medyaya yansıyacaktı. Polis işin içine girecekti ve belkide bütün mekanlara mühür vurulacaktı. "

"Ne olacak böyle? Hep bu şekilde, kendini tehlikeye mi atacaksın? İstemiyorum Bars.. "

Direksiyonu sağa kırdı.

"Bu yüzden Anıl 'ı işe aldım. Bu şekilde olmayacak. Bu şekilde ya ben ya da onlar kan akıtacak. "

Düşüncesi bile korkunçtu. Başını ovarken, onu daha fazla yormayıp, diğer sormak istediklerimi eve sakladım.

Yarım saatin sonunda evin önünde durduğumuzda, hâlâ aramadan inmemesine bakındım.

"Seni bu halde bırakmayacağım...in hadi. "

"Benden uzak durmak istemiyor muydun? Buna zorunda hissetmene gerek yok Onur. "

"İstiyordum ama uzak dursam da iyi olmalısın.."

Yüzüne saatler sonra tebessüm yerleşti. Bunu düşünerek arabadan inip, eve yürüdüm. Peşimden geldiğini, adım seslerinden anlayabiliyordum.

Anahtar ile kapıyı yavaşça açıp, içeriye girdim. Onun da girmesini bekledikten sonra konuştum:

"Odama geç...ilk yardım çantasını alıp, geleceğim."

Çekingen bir tavırla, odama ilerledi. O olaydan sonra buraya ilk gelişiydi. Oyalanmadan, banyodan çantayı alıp odama geçtim.

Ayakta dikilmiş, geçen gün koyduğum küçüklük fotoğrafıma bakıyordu. Kapıyı, kapatmamla irkilecek kadar çok dalmıştı.

"Küçükken de güzelmişsin. "

Yüzüm kızarırken, iltifatına düştüğümü belli etmemeye çalışıyordum.

Yatağıma oturup, ona baktım. Saniyeler sonra yanıma adımlanıp, yakınıma oturdu.

"Şu polis sireni meselesi...senin fikrin miydi? "

Pamuğa döktüğüm sıvıyı, ilk önce kaşına bastırdım. Hafif hafif tampon yaptığım sırada yüzünü ekşitti. Bu yüzden üfleyerek işime devam ederken, konuştum:

"Evet, ben küçükken mahallemiz çok tekinsiz bir yerdi. Yaramaz bir çocuk olduğum için başımı belaya sokardım. Bu yüzden babam,bana bu taktiği öğrenmişti. Bu taktikle, başkalarının başını da az beladan kurtarmadım. "

Birden gülmeye başladığında, kaşlarımı çattım.

"Başını beladan kurtardıkların arasında bende vardım desem, inanır mısın? "

Kaşına tuttuğum pamuğu indirirken,gülen yüzüne daha net baktım.

"Nasıl yani? "

"İstanbul'a geldiğim ilk zamanlardı. Toy olduğum için, biriktirdiğim parayı yanımda taşımamam gerektiğini bilmiyordum. Sizin mahalleye yakın bir sokaktan geçerken bir kaç sokak serserisi musallat olmuştu. Sen ise yine aynı taktikle beni kurtarmıştın. Üzerine de Menemen ısmarlamıştın.Galiba tanışmak kaderimizde varmış Onur."

Elimdeki pamuk, parmaklarımın arasından kayıp, yere düştü. Ağzım şoktan açık kalırken, bir süre konuşamadım. Hatırlıyordum. İrdelenmese aklıma gelmeyecek bir anıydı belki ama şuan o kişinin Bars olduğunu bilmek, o ânıya değer kazandırmış gibi hissediyordum.

"Sen...çok değişmişsin. Fazla olgunlaşmışsın ben tanıyamadım. Şuan bakınca...gerçekten o'sun. "

Gözümün üzerine düşen saçımı, eliyle arkaya taradı.

"Bugün hatırladım bende. Gözlerin, o küçük çocuğun gözleriyle aynıydı. Güzel bir tesadüf belki ama biraz yaşlı hissettirdi. "

Gülecek gibi olurken, dudaklarımı sıktım.

"O neyi? "

"Sen o zaman bacak boyunuma denk geliyordun...bilmiyorum şuan da senden çok mu yaşlı görünüyorum diye düşündüm. "

Çok tatlıydı. Onun en çok, utanmış hâlini seviyordum galiba. Elime yeni bir pamuk alırken konuştum:

"Hayır değilsin. Dört yaş var aramızda. Annemle,babamın arasında beş yaş vardı. Yaş problem değil bana göre."

"... "

"Ben zaten yaşımdan küçük gösteriyorum. O zaman da öyleydim. Yaşıtlarım, benim iki katımdı. "

"Sen, yaşın kaç olursa olsun güzel kalacaksın. Ben,senden  daha erken yaşlanacağım. "

Daha fazla dayanamayıp gülümsediğimde, bakışları dudağıma kaydı. Bense pamuğu dudağına bastırırken, hâlâ gülmemi durdurmaya çalışıyordum.

"Gül gül...tutma kendini. "

Dediği an, kahkahayı basarken, bana gülerek baktı.

"Hayır, senin böyle düşüneceğini hiç tahmin etmezdim. Böyle endişelerin olduğunu bilmiyordum Bars. "

"Nasıl olmaz? Beni beğenmez başkalarına bakarsan, bastonumla alırım o herifin canını! "

Gözümden yaş gelirken, omzuna tutundum. Salak, çok tatlıydı.

"Merak etme dört yaş için seni satmam. Ki sen büyük ihtimalle 60 yaşında da yakışıklı bir adam olacaksın. "

"Demek beni yakışıklı buluyorsun.. "

Dudağına pamuğu bastırırken, hayretle konuştum. Bakışlarının, dudaklarıma kaydığını görsem de bozuntuya vermiyordum. Öpse, durduramayacak kıvamdaydım çünkü.

"Kendini bilmiyormuş gibi soruyor musun gerçekten? "

"Senden duysam güzel olabilirdi.. "

Biraz çekinsem de, itiraf ettim:

"Yakışıklısın.Aslında tam benim  benim tipimsin.Esmersin,boyun uzun, ellerin ve dişlerin güzel.Fakat en çok gözlerini seviyorum. Gözlerin, çok güzel. "

Gözlerinin içi parlarken, gülümsedi.

"Ben,kendimi aseksüel sandığım için hiç ideal tipimi düşünmemiştim. Bir kaç sevgililik denemem de pek içimden gelerek olan şeyler değildi. Senden etkilenmek de beklediğim bir şey değildi.Yerinde başkası olsa etkilenmezdim.İlk zamanlar bile güzelliğinin farkındaydım. Şimdi neden senden etkilendiğimi daha iyi anlıyorum. Benim ideal tipim...sensin."

Benden daha büyük olan itirafı, kalbimin ritmini değiştirdi. Bir özellik belirtmemiş,direk beni beğendiğini söylemişti. Daha ne kadar sevebilirdim ben bu adamı?

Yara bandını kaşına yapıştırıp, çekingen halimle yüzüne bakmaya devam ettim.

"Gün geçtikçe, bana karşı daha açık oluyorsun. Ben, senden gördüğüm ilginin gerçekliğini sorgulayıp duruyorum ama sen emin olmamı sağlayacak kadar güzel bakıyorsun bana. Bars, keşke kamera olayı hiç yaşanmamış olsaydı. "

Gözlerini, ellerine indirdi. Hatalı olduğunu biliyordu. Büyük ihtimalle bu yüzden söyleyecek fazla bir şeyi yoktu. Zor bir gün geçirdiği için çok üzerinde durmayacaktım.

"Rüyanda gördüğün kişi ile Ömer'in ne gibi bir bağlantısı var sence? "

Dudağını ısırarak,kafasını kaldırdı.

"Tacize uğrayan birini gördüğümü söylemiştim, bana 'abi'cim' diye hitap ediyordu.. "

Sözlerini devam ettiremedi ki zaten daha fazlasını duymaya lüzum yoktu. Olabilir miydi? Ömer, Bars'ın abisi olabilir miydi? Benzerlikleri aklıma düşerken, imkansız gibi durmuyordu.Ömer, yakup dedenin oğlu değil miydi? Babaları mı farklıydı?

"Bilmediğim bir şeyler var. Bugün ben...kandırıldığımı hissettim. "

"Sen, bilmemenin bazen daha iyi olacağını söylüyordun ya...bende bugün öyle hissettim. "

"Artık değil. Ben, artık her hangi bir belirsizliğe tahammül edemiyorum. Kafamın içi zaten darmadağın. Ne bileceksem bileyim artık. "

Sesi bile çatallı çıkıyorken, bunu istemeye hakkı vardı. Bir süre sessiz kaldık. Ben yanımdaki çantayı toplarken, onun ayaklandığını fark ettim.

"Nereye? "

"Geç oldu, eve gideyim artık. Dinlen sende. "

Refleks olarak, önemdeki elini tuttum. Gözlerimin içine baktığında, gerildiğimi hissettim.

"Gitme. Bu gece...tek uyumanı istemiyorum. "

Başını yukarı kaldırıp, derin bir nefes aldı.

"Onur, kararına saygı duymak istiyorum ama şuan yapacağım şey için üzgünüm.. "

"Ne? Ne için? "

Bir anda üzerime doğru eğilip, dudaklarıma kapanması ile gözlerim tabiri caizse yerinden çıkacak gibi oldu.

Karşılık veremesem de alt dudağımı kavraması ile içim titredi. Sert öpüşün yüzünden, yaralı dudağındaki kan tadını alıyordum. Yine de onun tadı daha baskındı.

Karşılık vermeye başladığımda, üzerime daha çok eğilip, sırtımı yatakla buluşturdu. Ellerim, yanaklarını buldu. Derin öpücüğünü, dilini işin içine kadar daha da tahrik edici yaptı.

Onu doya doya öpmeyeli sanki yıllar olmuştu. Öyle bir özlem ile kuşanmıştı her hücrem.

Eli, kazağımın altından çıplak tenimi buldu. Karnıma doğru çıkan soğuk parmakları, sıcak tenimi okşadı.

Dudaklarımdan ayrılıp, çeneme oradan da boynuma değdirdi ellerine nazaran , ateş gibi olan dudaklarını.

"Saatlerdir kendimi tutuyorum ama çok özledim. "

Boynumda dururken, uzun bir süre orada soluklandı.

"Biz gerçekten ayrı kalma işini beceremiyoruz, değil mi? "

Boynuma değen dudakları hareket ederken, güldüğünü anlamıştım. Elim saçlarına gitti. İpek, saçlarını okşarken, bedeni benden olumlu bir tepki aldığı için gevşedi.

"Uyuyalım.. "

"Uyuyalım.. "

Kafasını kaldırıp, dolu gözlerle gözlerime baktı. Uzaktan onu izlediğimde, Sedat Akçatepe'ye bakan adamla şuan gözlerinin içine baktığım odam çok farklı iki kişi gibi duruyordu. Bir zamanlar, banada öyle baktığı gerçeği, ne zaman değişmişti bilmiyordum ama şuanki bakışların sahibi olmak apayrı, çok güzel bir duyguydu.

Üzerimden kalktığında, bende ona ve kendime kıyafet ayarlamak için dolaba doğru yürüdüm.

"Zayıflamışsın...yemek yemiyor musun? "

Fark etmesine şaşırmamalıydım  çünkü benim hakkımda sandığımdan daha ince düşünüyordu. Yinede ilgi görmeye, o anlamda, alışmam kolay değildi.

"İştahım yok pek.. "

"Hasta değilsin, değil mi? "

Kıyafetleri ayarlayıp, ona doğru döndüm. Endişeli duruyordu.

"Hayır, endişelenme bir şeyim yok. Ayrıca sende kendine dikkat etmelisin. "

"Ediyorum.. "

"Belli..en son ne zaman ev yemeği yedin? "

Bir süre düşünüp, çocuk gibi dudağını büzdü.

"Al işte! Yarın kahvaltıda tabağın bitmeden kalkmak yok! "

"Anlaşalım..ben peynir sevmem. "

"NE DEMEK SEVMEM! Üç çeşit peynir koyacağım, hepsi bitecek. "

Yüzünü ekşitip, kucağına bıraktığım kıyafetleri aldı.

"Bir çeşit peynir, iki yumurta yapalım? "

Teklifine, ciddi kalmak zordu. Onunla, çocuklaşmak çok güzeldi.

"Tamam,düşünebilirim. "

Gülerek kazağını çıkardı. Gördüğüm şey, yutkunmama neden olurken o eline aldığı sweate sinirli bakışlar atmakla meşkuldu. Sinirli bakışlarının hedefi olana kadar, ağzım açık bir şekilde onu süzmüştüm.

"Kimin bu? "

"Ha? Ne kimin? "

Elindeki sweati işaret ettiğinde, odağımı oraya vermeye çalıştım.

"Mert'in "

O iyice sinirlenirken,kulakları kızarmıştı. Ne olmuştu şimdi?

"Ne işi var sende? Senin dolabında? "

"Arada kalmaya geliyorlar Bars. Burada bırakmış, atmışım dolaba işte. "

"Giymem Onur,başka herif kokan bir şeyi. "

"Ciddi misin sen? "

Konuşmazken, sweati kenara koyup sigarasını aldı. O, gözünü alamadığım, çıplak üstüyle cama doğru yürürken, gerçekten kafaya takmış gözüküyordu. Ona tekrar bir şeyler bakarken konuştum:

"Kaç yıllık arkadaşım Bars. "

"Elimde değil. Canımdan çok güvendiğim Hakan bile sana 'tatlısın' deyip durduğunda deli oluyorum. "

Bu sefer, Umut'un  benimkilere karışmış bir tişörtünü ona doğru uzattım.

"Kardeşimden de kıskanmazsınız değil mi Bars Bey? "

Şakaya vurmama gülerek baktı. Tişörtü aldığında bende üzerimi değiştirmek için banyoya gittim. Bugün, onunla tensel bir çekim yaşamaktan çekiniyordum. Hem uzaklaşma kararıma uymak istediğimden hem de biraz burnu sürtsün istiyordum. Ki o da kendini, benim yüzümden durduruyordu.

Üzerimi değiştirip, geri geldiğimde yatağa uzanmış, tavanı izlediğini gördüm. Işığı, kapatıp yanına uzandım. Aramızda fazla olmasada belirli bir mesafe vardı.

"İyi geceler Onur'um."

Şöyle hitap ettiğinde,nasıl heyecanlandığımı biliyor muydu acaba?

"İyi geceler.. "

Işık vuran gözleri kapandı. Sarılmamıştı. Sarımaması, yarım hissettirdi. Sarılmalıymış gibiydi. Ama bunun yine,benim beklediğim saygıdan  dolayı  olduğunu biliyordum. İç çekip, gözlerimi kapattım. En azından, kokusunu soluyabileceğim kadar yakınımda, benimleydi.

***

"Umut,pas ver! "

"Tarık, sus dalağına soktuğum ne bağırıyorsun!? "

"Olum kendinin farkında değil misin sen? Mecnun gibi geziyorsun bir haftadır. At şu topu, şahsına küfür etmek istemiyorum! "

Umut, ayağındaki topa sağlam bir tekme vurup, topu karşı takıma gönderdi.

"EBENİ SİKEYİM SENİN! "

Umut sırıtarak, çileden çıkan ve topu alan çocuğa doğru koşan Tarık'a baktı. Bir haftadır onu mecnun gibi gezdiren o gece yaşanan olaydı. Dudaklarına temas eden dudağın varlığını unutamıyordu. Daha doğrusu bunun bir erkek ve o erkeğin Kerem olması onu, deli ediyordu. Bugün aramayı düşünüyordu ki yapmalıydı da. Tek kendisini ilgilendirmiyordu. O gün oradan koşarak kaçmak bile yanlıştı aslında.

Maç bittiğinde kendilerini çim sahaya attılar.

"Bir Emre bir sen, ne yapacağız böyle.. "

"Kes.. "

"Senin neyin var? "

Emrenin lafını böldüğünde, Emre de Umut'a odaklandı.

"Neyim olacak ya...sınav yaklaşıyor stresliyim sadece. "

"Tarık'a bak ve şükretsene oğlum. "

"Ben ne alaka Umut gerizekalısı. "

"Adam akıllı paragraf çözmüşlüğün mü var aptal!? "

"Siz fazla zekisiniz, sorun sizde. "

"Eminim, bizdedir. Neyse...sen geçen seneden beri çalışıyorsun, eminim ki çok güzel geçecek sıkma canını. "

Dudağını yalayıp, gözlerini kaçırmasına dik dik baktı. Kerem, haklı olabilir miydi? Aklına hem Kerem hem Emre ikisi birden üşüsünce bunalmış bir nefes verdi. Kimseye karşı bir şey hissetmiyordu ama saçma bir yükün altına girmiş gibi kalbi ağrıyordu.

"Sizce, üniversiteye gidince ayrılacak mıyız? "

Emrenin ortaya attığı soru üzerine bir süre düşündüler. Tarık, lafa girerken, sözlerinden oldukça emindi.

"Sanmıyorum. Aynı şehirde olursak hiç ayrılmayız hatta. Ne oldu bal suratlım, yoksa bunun için mi üzülüyordum. "

Emre, onu doğru atılan Tarığa ve hitap şekline yüzünü buruşturdu.

"Yalaka herifin tekisin seninle ayrılsak da olur. "

"Kalbimi kırıyorsun. Gücendim. "

"Ya sen Umut, ne düşünüyorsun? "

Tarık'ı görmezden gelip, bütün ilgisini onun üzerinde toplamıştı.

"Farklı şehirleri kazanırsak, mesafe kaçınılmaz olur. Ama biliyorsunuz ben abimler için İstanbul'da kalmak istiyorum hatta farklı şehir hiç yazmayacağım. İstanbul'da olursak, sizi bırakmayı düşünmüyorum. "

"Helal olsun be! "

Tarık sevincini böyle gösterirken, Emre sadece tebessüm etti. Umut'un , düşünmekten kafası sızlıyordu. Ayağa kalkıp, üzerini silkeledi.

"Uğramam gereken bir yer var, bensiz dönün. "

"Doğruyu söyle, illegal işler mi yapıyorsun? "

"Tarık, beyinsizsin biliyorsun değil mi? "

"Biliyorum onu geç sen hayırdır? "

"Yardım etmek istediği kişiye odaklanıyordur. "

Emre'nin sert sesi, ortamda soğuk rüzgarlar estirdi. Bir süre göz göze bakıştıklarında Umut onda yine aynı kırılgan ifadeyi gördü. Buna bakmaya gerçekten dayanamıyordu.

"Yok öyle bir şey. Ufak bir işim var sadece.. "

"Herneyse.. "

Oturduğu yerden kalkıp, başka bir şey demeden soyunma odasına doğru ilerledi.

"Sen git kardeşim, ben derdi neymiş öğrenirim. "

"Fazla üzerine gitme. Ve saçma sapan davranma Tarık. "

"Tamam ya siktir git artık! "

Yanındaki topu ona doğru tekmelediğinde, başına isabet eden topla birlikte konuştu:

"Küfür etme,amına koyayım. "

"Lan pezevenk! "

Ondan kaçarak, sahadan hızlıca çıktı. Şimdi bir haftadır yapmak isteyip de yapamadığı şeyi yapacaktı. Kerem'i arayacaktı.

Numaranın üzerine tıklayıp, hemen kulağına götürdü. Düşünürse, vazgeçeceğini biliyordu.

Kısa sürede açılan telefonla, derin bir nefes aldı.

"Neredesin? Müsait misin? "

Sesinin soğuk çıkmasına engel olamadı.

"Eve geçiyorum. Müsaitim. "

O da soğuk bir şekilde cevap verdiğinde, iyice gerildi.

"Konuşmamız gereken bir konu var.. "

"Konuşalım."

"Pekâlâ, evinin önüne geliyorum. "

**

Dediği gibi evinin önüne geldiğinde, zili çalmış lakin açan olmamıştı. Daha gelmemiş olduğunu varsayarak, kapısının önünde bekledi. Nitekim on dakika kadar sonra arabası sokağın başında gözükmüştü. Önüne kadar gelen arabaya ilerledi. Camı indirip, düz bakışlarını kendisine atan adamı inceledi. Sakalları biraz daha gürleşmiş, kemikli yüzüne oldukça yakışmıştı.

"Arabada konuşalım.. "

Kafasını sallayıp, kapıların kilidini açtı. Umut, daha fazla beklemeden arabaya bindiğinde,üşüyen bedenine, sıcak hava iyi gelmişti.

"Ne konuşmak istiyorsun? Böyle acele? "

"Biliyorsun neden soruyorsun? "

"Çünkü sen konuşmak istedin Umut. Telefonlarımı açmayan sen istedin. "

Yaptığı doğru değildi elbette ama utancından açamamıştı işte.

"Peki...uzatmayacağım."

"..."

"O gece yaşananlar için üzgünüm. İkimizinde elinde olan bir şey değildi..yani ben yanlış anlaşılsın istemem-"

"Neden yanlış anlaşılsın! "

Sert ses, sözünü keserken yutkundu. Arabaya bindiğinden beri ilk defa tam anlamıyla gözlerinin içine bakmıştı. Ve Kerem oldukça sinirliydi.

"Birbirimize karşı ne hissediyoruz da yanlış anlaşılsın? Olan oldu yapacak bir şey yok ama bu konuşmayı yapmak için siktiğimin bir haftası resmen peşinden koştum. "

"Ben sadece.. "

"Ne sadece? "

Umut, huzursuzdu.

"Sadece, yan yanayken gerilmeyelim istedim. Belki sen her gün birileriyle yiyişiyor olabilirsin ama benim için çok ekstrem bir durumdu. "

"Ciddi misin Umut? "

Konuştukça bakıyordu. Değil mi?

"Bak kaçtığım için ve bu kadar ileriye gittiğim için özür dilerim. Kafam karıştı sadece bu kadar.."

"Karışmasın. Kardeşim yaşındasın, aklından her ne ihtimal geçiyorsa onu kafandan at,benim asabımı bozma. "

Umut, yutkunamadığını hissetti. Dedikleri, gerçekten bu kadar dokunacak şeyler miydi? Kalbini acıtacak kadar, ağır mıydı sözleri?

"Haklısın... "

"Bu mevzu burada kapanacaksa görüşmeye devam edelim Umut. Kusura bakma ama ben senin gelgitlerinle uğralacak yaşta değilim. Net olamayacaksan,yorma boşuna. "

Nedensiz bir ağlama isteği vardı içinde. Garip hissediyordu. Yine de gülmeye çalıştı.

"Kapansın, amca.. "

Kerem, bir süre gözlerinin içine baktı. Daha sonra dudağını ısırıp, arabayı çalıştırdı. Umut'u eve bırakana kadar konuşmadılar. Sessizlik ,ikisi için de daha iyiydi. Fakat huzursuz eden, yerine oturmayan duygular çoktan baş göstermişti. Ne yapacağını bilmeyen çoğu insan gibi, kaçmayı seçtiler.

**

Artık bölüm yazmaktansa, fotoğraf bulmakta zorlanıyorum ühü stoğum tükenmek üzere 🏃‍♀️🏃‍♀️

Yine geç olsun ama uzun olsunluk bir bölümün sonuna geldik efenim kendinize iyi bakın, MUTLU KALINN 💜🏃‍♀️

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 95.5K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
ZAAF By Khalesi

Teen Fiction

3.6M 197K 37
[TAMAMLANDI] Sinan homofobikti, ama Karan onun zaafıydı.
2.9M 151K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
806K 46K 31
"Karanlığın içinde bir ışık parlıyor,artık yalnız değilsin Akay." gay kurgu,threesome