3 - flour

629 96 105
                                    

ilk başlarda çok bir etkisi olmasa da zamanla daha erken yatabilmeye, deliksiz ve rahat bir uyku çekebilmeye başlamıştı osamu. fazlasıyla şaşkındı aslında, onlarca şey denemişti çünkü. yatarken dinlenilen üç saatlik asmr videoları, kahve ve sigarayı bırakması, nefes egzersizleri, hatta uyku hapları bile işe yaramamışken gereken tek şey birkaç bitki çayı mıydı yani? pek inandırıcı gelmiyordu.

yine de üstelemedi, sorgulaması hiçbir şeyi değiştirmezdi çünkü. düzene giren uyku saatleri yüzünden artık geceleri karşılaşma fırsatı olmayan ama günlerdir her uzaklara daldığında aklında dolanan komşunu da kafasından atmalıydı belki, (o ruhunun derinliklerine bakan güzel gözler ne kadar unutulmaz olsa bile.)

zaten işinin yoğunluğundan olacak, bir zaman sonra suna'yı düşünecek vakit bulamadığı için komşusunun varlığı tamamen aklından çıkmıştı kül rengi saçlı miya'nın. o kadar meşgul ve dolu geçiyordu ki günleri, artık ne kendine ne de ona her gün mesaj atıp arayan ikizine zaman ayırabiliyordu.

başlarda çok dert etmedi, yıl sonu yaklaştığı için bu dönemler genelde sıkışık ve yoğun geçerdi. patronların baskısı, çalışma alanını kaplayan gergin hava ve herkesin patlamaya hazır bomba gibi gezmesi yüzünden osamu bu zamanları hiç sevmiyordu.

iki üç yıldır aynı yerde çalıştığından dolayı bunu çok iyi bilmesine rağmen tecrübe şu durumda osamu'ya hiç yardımcı olmuyordu. şu durum derken,
hayal ettiğiniz görüntü koltuğa yığılıp yemek yemeye vakit bulamamış aç bir osamu olmasın sakın. çünkü suna'nın gördüğü osamu; apartmanın yakınındaki bir parkta çimenlere çömelmiş, titreyen elleri güçsüzce kulaklarını kapatırken aynı zamanda kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

rintarou aptal değildi, komşusunu gördüğü anda telaşla yanına koşmuştu, sonuçta panik atak geçirdiği gün gibi ortadayken onu öylece parkın ortasında bırakamazdı.

yanına gider gitmez karşısına çömeldi osamu'nun, elini yavaşça uzattıktan sonra geri çekilmediğini fark etmenin verdiği cesaretle titreyen parmaklarıyla kapatmış olduğu kulaklarından buz kesmiş ellerini çekerek kendininkilerle birleştirdi.

"osamu, beni duyuyor musun? konuşmana gerek yok, kafanı sallaman yeter." dedi nazik ama endişeli bir ses tonuyla. karşıdakinden uzun bir süre hiçbir cevap alamasa da nefes alışverişinin yavaş yavaş sakinleşmeye başlaması iyiye işaretti. suna tekrardan osamu? dedi ümitli bir şekilde. birkaç saniye sonra kafasını olumlu anlamda sallayınca suna bir nebze de olsa rahatlamıştı.

"şimdi dediklerimi yapmanı istiyorum tamam mı? bana şu an görebildiğin beş şey sayabilir misin?"

osamu dediklerini algıladıktan sonra hızla etrafına bakındı. "bir ağaç var, bir bank." derken sesi titriyor ve kekeliyordu ama suna yine de gururla gülümsemişti. "çok iyi gidiyorsun, başka?"

sanırım suna'nın övgüsünden olacak, osamu "kaydırak, bir çiçek. ve bulutlar." dedi tek nefeste, suna'nın gülümsemesini gördüğünde ise kasılmış vücudu biraz daha rahatlamaya başlamıştı.

"şimdi bana duyabildiğin dört şeyi sayar mısın?" dediğinde osamu soluklanmadan önce tamam, diye fısıldamıştı.

"şey, araba sesi duyuyorum, kendi nefesimi de öyle. bir de sanırım cırcır böcekleri." diye cevapladığında suna kışın cırcır böceklerinin ötmediğini söylemek yerine "evet, son olarak bana hissedebildiğin üç şey söyle tamam mı?bundan sonra eve gideceğiz." demişti.

osamu'nun ev kelimesini duymasıyla gözleri parlamıştı, çoktan titremesi geçtiği için suna 5-4-3-2-1 metodunun tamamını yapmasına gerek olduğunu düşünmeden kısa kesmeye karar vermişti ve görünüşe göre verdiği karardan pişmanlık duymayacaktı.

"ellerini hissediyorum, ayrıca serin esintiyi de. hava çok soğuk." dedikten sonra başka bir şey hissetmediğini fark etmesiyle ufak bir telaşa kapılmasına kalmadan suna'nınkine kenetli olan elinden birini çekip, komşusunun saçlarına uzandı tedirgince. karşısındakinden olumsuz bir tepki gelmeyince ise parmaklarını siyaha çalan kumral saçlarda gezdirmeye başladı ama o kadar dikkatliydi ki, tek yanlış hareketinde sahip olduğu her şeyi kaybedecekmiş gibi davranıyordu.

pembeleşen yanaklarını umursamamaya çalışsa bile osamu "son olarak saçların, görünümünün aksine yumuşacıklar." dediğinde, suna adeta domatese dönmüştü.

"seninle gurur duyuyorum osamu, şimdi eve dönelim tamam mı?" demesiyle ayağa kalktıktan sonra elini osamu'ya uzatmış, kalktıktan sonra ise tutmuş olduğu eli bırakmadan oturdukları apartmana doğru yola çıkmışlardı.

hayal ettiğimden fazla uzun oldu yarıda kesmek zorunda kaldım ama bir ay dolmadan yb attım kendimi aşıyorum

shadow and truth | sunaosa ✓Where stories live. Discover now