şehriye çorbası

44 5 5
                                    

Bazen insan, dibi tutmasın diye şehriye çorbasını usul usul karıştırırken çok şey düşünür. Salçası çok mu oldu, yağı az mı geldi, ben bunu yaptım ama evde ekmek var mıydı neyle yiyeceğiz bunu... gibi. Tüm bu sorular yanıtsız kaldıktan veya derme çatma cevaplarla geçiştirildikten sonra şehriyelerin kaynayan salçalı su içinde bir o yana bir bu yana salınımının sonsuz evrenin adeta küçük bir modeli olabileceği üzerine epey kafa yorulur. Bir taraftan mantıklı tarafımız "Akşam akşam amma kafa açtın he otur ye şunu ve sus" derken diğer taraftan "Lan... acaba hepimiz fokurdayan bir şehriye çorbasının kadersiz şehriyeleri olabilir miyiz?" ihtimalini de göz ardı edemeyiz.

Şehriyeli çorba yapmak her ne kadar sıradan bir çorba gibi gözükse de sosyologlarca incelenmesi gereken bir olaydır. Klasik, orta ve düşük halli Türk ailelerinin mutfağında hiçbir zaman başrol olamamış gariban şehriyeler, pilavlarda pirinç ve bulgurun tamamlayıcısı; çorbalarda diyaloglu figüran olmaktan öteye gidememişlerdir. Bu mucizevi çorbayla birlikte şehriyeler tarihte ilk defa bir yemeğe kendi adını verme ve tek başına olmazsa olmazlığı üstlenme lüksüne sahip olmuştur. Belki şehriye çorbası yine bu star haliyle bile bazı hali vakti yerinde yemek masalarında ana yemek öncesi bir "içimiz ısınsın, midemiz alışsın" safhası olarak görülse de kimse şehriye çorbasının ışıltısını görmezden gelemez.

Garibanın garibanı kollaması olarak yorumlanabilecek bu yemek; kış aylarında, her çorba gibi, sıcacıklığıyla insanın içini ısıtır. Ve onu yiyen fakire, bir gün onun da kendi hayatında başrol olabileceği umudunu verir.

BildiriWhere stories live. Discover now