3. BÖLÜM - İniş

161 19 28
                                    


Deprem anında asansör kullanılmaması gerektiğini herkes bilir. Peki ya o deprem bizi asansörde yakalarsa?


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


''Sen bir aysın, ben kara gece 

 Gel derim, gel derim, gel derim...''


3. BÖLÜM - İniş

Hatice Helvacı

İnsanoğlu yeniyi kolay kabullenebiliyorken eskiden kolay ayrılamıyor.. Alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyor. Vazgeçmek istese bile ikinci gün istemsizce aynı şeyi yapmaya devam edebiliyor. Bu yaşlı kadın da yaklaşık otuz yıldır her gün yaptığı gibi sabaha karşı dörtte açtı gözlerini. Ne bir alarma ne de bir saate ihtiyaç duymuştu bunun için. Ne de onu uyandırabilecek birine.

Hava henüz aydınlanmamış, kuşlar ötüşmeye başlamamış, ağaçlar dallarıyla esneyip gürlemeye başlamamıştı. Her şey gecenin bıraktığı gibiydi. Sabaha hazırlanan bir tek kendisiydi.

Üstündeki ağır yorganı ayaklarıyla da iterek üzerini açtı. Belini incitmekten korktuğu için oldukça temkinli hareketlerle yatakta doğrulup ayaklarını aşağı sallandırdı. Her geçen yılda boyu sanki biraz daha mı kısalıyordu ne? Çünkü artık yatakta otururken yere ayakları değmiyordu. Bu da yaşlılığın getirilerinden biriydi belki de.

Küçük bir zıplama ile ayaklarını yerle buluşturduğunda belinde peyda olan acı ile yüzünü ekşitti.

''Eh be!''

Kendi kendine söylenerek karanlık odanın içinde ilerleyip dün gece dikiş makinesinin üzerine bıraktığı baş örtüsünü buldu. Ama baş örtüsünü beyaz saçlarına yerleştirmek yerine omzuna atıp ağır adımlarla odadan ayrıldı.

Koridoru aydınlatan gece lambasının loş ışığında banyoya girerek tuvalet ihtiyacını giderdi. Ardından da abdestini alarak çatlak tuvalet aynasının önünde omzuna attığı baş örtüyü saçlarına yerleştirdi. Çenesinin altında sıkıca bağladığı baş örtüsü sonrası aynaya tekrar bakma gereği duymadan banyodan da ayrıldı. Her geçen yılda biraz daha küsüyordu aynalara.

Yataktan inerken incittiği belini tuta tuta oturma odasına geldi yaşlı kadın. Vitrinin en üst çekmecesini açıp içinden iki adet seccade çıkardı. Birini kıbleye doğru yere serdi diğerini ise tam karşısındaki koltuğun üzerine bıraktı. Çünkü biliyordu, öyle isterdi beyi. ''Ne diye çekmecelere tıkıştırırsın şunları kadın? Koy da gözümüzün önünde dursun bre!'' diyerek koltuğun tepesini gösterirdi işaret parmağı ile. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında sinirli görünse de pamuk gibi bir kalbi olduğunu bilirdi yaşlı kadın onun. 

SESİMİ DUYAN VAR MI?Where stories live. Discover now