10. BÖLÜM - Nefret

40 3 51
                                    


10. BÖLÜM - Nefret

Güneş dünyaya veda etmeye hazırlanıyor olsa bile tüm o yakıcı sıcaklığıyla dünyayı ısıtmaya devam ediyordu. Bu sıcak havaları bir fırsat olarak görüp değerlendirmek isteyen Cemre, kendine yaptığı bol köpüklü bir kahve ile evinin balkonuna geçmiş, kedisi, köpeği ve kafesiyle birlikte masasının ucuna yerleştirdiği kuşuyla kahvesini yudumluyordu.

Önünde açık duran bilgisayarının bir anda yanıp sönen ışığı gelen yeni bir bildirimi ona haber vermek ister gibi göz kırpmıştı. Kahve fincanını masaya yerleştirip usulca bilgisayarına uzandı. Gelen mailin ne hakkında olduğuyla ilgili zihnini ikiye bölen sis perdesi mail kutusu açılınca kendini diğerinin üzerine örterek gösterdi.

Kurucusu olduğu hayvan koruma vakfının ilk bağışları bu ay içerisinde toplanmıştı. İnsanlardan gelen bu yoğun ilgi Cemre'yi hiç olmadığı kadar mutlu etse de hayrete düşmüyor da değildi. Çünkü yaşadığı toplumda şahit olduğu şeyler bu hayretin oldukça geçerli nedenleriydi.

Hiçbir sebep yokken yolunun üstünde uyuklayan bir hayvanı tekmelemek, çok havlıyor diye bir köpeği zehirlemek, satanistlik ve buna benzer birtakım inanışlar nedeniyle kedilere zarar vermek, besin uğruna kurbağaları canlı canlı kaynar yağın içine atıp kızartmak, atları ve onun gibi diğer büyükbaş hayvanların da birer canlı olduğunu unutup makine gibi çalıştırmak... Bunların hepsi yaşadığı çağda şahit olduğu akıl almaz olaylardı.

Peki ya bugün otobüs durağında rastladığı o çocuğun söylediği şeyler?

Okyanuslara layık bir balığı akvaryumlara hapsetmek, evi gökyüzü olan bir kuşu kafese kilitlemek nasıl bir yardım olabilir ki? Bu hayvanların doğasına aykırı, demişti çocuk. Haklı olabilir miydi?

Bakış açıları ve perspektifler...

Masanın üzerindeki bilgisayarı kendine yaklaştırıp arama motoruna girerek araştırmalar yapmaya başladı. Bugün çocuğun elinde gördüğü yazar hakkında saatlerce bulabildiği her şeyi okuyup, bulamadıklarını da sipariş etmek üzere bir siteden diğerine girip durdu. Sonunda kızaran ve ağrıyan gözlerini dinlendirmek üzere bilgisayarını kapayıp üzerine kollarıyla birlikte kapandı. Başını da kollarına yaslayıp harika bir gün batımının kızıl renkleriyle süslediği gökyüzünü izlemeye başladı.

Onun bu halini gören köpeği yanına gelip patisini bacağına attığında gülümseyerek kalktı yattığı yerden. Köpeğinin başını sevdiğinde çoktan yemek saatlerinin gelmiş olduğunu hatırladı.

''Gel bakalım oğlum...''

Ama onu duyan kedisi ve yerinden kalktığını anlayan kafes içindeki kuşları da ötüşmeye başladığında hepsini birden kucaklayıp salona geri taşıdı.

''Ben de sizden ayrı kalamıyorum!'' diyerek kendi kendine gülmeye devam etti.

Hayvanlarının yem ve mamalarını vermeden önce sadece ses olması adına televizyonu açtı. Zaten televizyonlar, en çok yalnızların evlerinde çalışırdı.

Akşam haberleri tüm vahşiliğiyle anlatılırken ülkesinin ve dünyanın geldiği hale üzülüp ve bu duruma bir şey yapamamasına sinirlenip mutfağa girdi. Elinde mamalarla döndüğünde kedisiyle köpeği yan yana oturmuş, uslu birer çocuk gibi annelerini bekliyorlardı.

''Bebeklerim benim... Çok mu acıktınız siz?''

İkisi de mama kaplarına ayrı ayrı konulan mamaları yemeye koyulduğunda sıra hamster, balık ve kuşlarının yemlerine gelmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 19, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SESİMİ DUYAN VAR MI?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin