6. BÖLÜM - Ölüm

68 7 30
                                    


Depreme merdivenlerde yakalanmak,

Ölümün basamaklarına adım atmak...


6. BÖLÜM - Ölüm

Sevil Akyürek


Geçmişin puslu anıları zihninin içini bir sis bulutu gibi kapladığında, yanındaki hareketlilik sayesinde kendine geldi Sevil.

''Of! Ben galiba artık şu izne çıkacağım...''

Gözde şiş karnını tuta tuta Sevil'in yanındaki sandalyeye yerleştiğinde saat sabahın altısıydı.

''Geç bile kaldın,'' dedi Sevil Gözde'nin karnına sevgi dolu bir bakış atarak. ''Çocuk neredeyse bir hafta sonra doğacak ama sen hala burada, hastanede koşturup duruyorsun... Hem doktorun nasıl izin veriyor ki çalışmana?''

Hastane bahçesindeki masalarda oturuyorlardı. Masa üzerindeki pet şişeyi kendine çekip kapağını açtı Gözde. ''İzin vermiyor ki.''

Sevil, onun bu cevabına gözlerini kocaman açarak, bunun yanlış olduğunu söylemesi gerektiğini biliyordu. Ama dokuz aydır doktoru dahil kimsenin dediğini dinlemeyen Gözde'nin şu an söyleyeceklerini de dinlemeyeceğini biliyordu.

Kafasını iki yana, ne yapacağız biz seninle, der gibi salladıktan sonra gözlerini doğmakta olan güneşe çevirdi.

''Daha güneş bile tam doğmadı ama bugün ellerime tam yedi tane bebek doğdu...'' diye mırıldandı.

Dudaklarındaki su şişesini adeta püskürterek yerine bırakan Gözde, ''Ne!'' diye cırladı. ''Ve sen hiçbirinde bana haber vermedin, öyle mi?''

''Ya Gözde, her an doğumun başlayabilir bunun farkındasın değil mi? Artık şu izne çık da sıradaki bebek de sizinki olsun...'' diye yanıtladı Sevil onu gülümseyerek. ''Sahi, hala daha bir isim bulamadınız mı bebeğe?''

Gözde elindeki su şişesinin kapağını kapatıp masaya yerleştirdi. Ardından iki elini birden şiş karnına koyup, ''Bulamadık ya... Aslında Ömer her gece bir sürü isim sayıyor bana ama hiçbiri içime sinmiyor ki...'' dedi.

Arkadaşının bu içten yakınmasına tüm samimiyetiyle gülümsedi Sevil. Yıllardır çalıştığı bu hastanede tek yakın arkadaşıydı o. Ve seneler önce tanıştığı Ömer ile çok mutlu bir evlilikleri vardı artık. Onları beraber, mutlu görmek bile unutturuyordu Sevil'e tüm acısını.

Acı.

Yanağından kulağına, oradan da başına yayılan o keskin ağrı.

Bağrışlar.

Küfürler.

Dayaklar.

Tokat ve tekmeler.

Gözde yanına gelmeden önce, aklına üşüşen tüm o naftalin kokulu anılar bir bir hücum etti zihnine yeniden. Gözleri boşluğa sabitlenmişken dürttü onu Gözde.

''Hey, Sevil!''

Daldığı boşluktan çıkıp arkadaşına döndü.

Ama Gözde, onun aklını okuyabiliyordu.

''Yine mi aynı şeyler?'' diye cevabını bildiği bir soruyu doğrulttu arkadaşına.

Sevil sırtını oturduğu sandalyesine yaslayıp gözlerini aydınlanmaya başlayan gökyüzüne çevirdi yeniden.

SESİMİ DUYAN VAR MI?Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon