X-9

405 53 6
                                    

Sevgili Bay K, size bugün okumakta geç kaldığım kitapların yalnızca birinden söz etmek istiyorum.

Yüreğim okuduklarımın etkisinden uzun bir süre çıkamıyor ve ben biraz da olsun zihnimin başka şeylerle meşgul olmasından memnuniyet duyuyorum. Fakat roman seçimlerim bile dramdan oluşuyor. Bir seferinde aşk romanı okumayı denedim. Kalbim böylesine aşkla doluyken öyle kitaplara yönelmem olası bir şeydi. Küçük görmeyi istemem, bu benim haddim değil. Fakat okuduğum romanda adamın yaşadığı acılar bana basit geldi. Ardından sevdiği kadınla kavuştular ve mutlu sonların bana göre olmadığını fark ettikten sonra bir kez daha oralarda gezinemedim.

Dün komşumuz Bayan V, bize bir ziyarette bulundu. Yanında küçük oğlunu da getirmişti. Elinde okuduklarına öfkeleniyormuş gibi sayfalarını çevirdiği bir kitap vardı. Süregelen tüm sohbetin içinde gözümü ayırmadan onu izliyordum. Sohbetin en derin yerinde aniden bağırdı.

"Daha fazla buna katlanamayacağım!"

Tüm gözlerin ona yöneldiğini görünce, içinden geçirdiği şeyleri aslında dışından söylediğinin ancak farkına varabilmişti. Bayan V, ateş püsküren gözlerini ona çevirdi. Konuşmayı seven kadınların sohbeti bir anda böylesine bölünmemeliydi!

"Bunu okumak istemiyorum."

Çocuğun sesi acı içinde çıkmıştı. Kız kardeşim yaşanacak tatsızlığı hissetmiş gibi dizlerinin üzerinde çocuğun yanına kadar ilerledi.

"Gel bakalım küçük, belki şekerlemeler keyfini yerine getirebilir."

Bayan V, gülümseyerek kız kardeşimi onayladı. Onların salondan ayrılışını izledim. Kadının gülümseyen yüzü aniden büyük bir hüzünle gölgelenmişti.

"Babası bizi terk ettiğinden beri yaptığı hiçbir şeyden keyif almıyor."

O an ansızın yeryüzünde benim gibi birini bulduğum için yüreğim mutlulukla coşmuştu. Çocuğun acısı beni mutlu edecek kadar bencilleştirmişti. Aradığım cümle tam olarak buydu; 'yaptığı hiçbir şeyden keyif almamak.'

"Bayan V, isterseniz bir süre oğlunuza arkadaşlık edebilirim."

Yaptığım bencilliği telafi edecek bir yol bulmalıydım. Belki hislerimi dışa aktarıp kimsenin kalbini kırmamıştım, ama muhakkak düşüncelerim kirli bir günahtan ibaretti. Küçücük bir çocuğun mutsuz olması beni sevindirmemeliydi. Onunla arkadaşlık edip hakkındaki düşüncelerim için ruhumu temizlemeliydim.

"Bunu sahiden yapar mısın?"

Kadının yüzü bir kez daha mutlulukla parladı. Gülümseyerek başımı salladım.

"Çocukların dilinden anlar."

Annem de beni onaylamıştı. Bayan V'nin tebessümü büyüdü. Anlaşmamız üzerine bazı günler çocuğunu birkaç saat bizim eve gönderecekti. Bunu nasıl yapacağımı bilmeden böyle bir yola çıkmıştım. Çocuğun yere fırlattığı kitabı alarak salondan ayrıldım. Kız kardeşim mutfakta bulaşık yıkarken, çocuk masada oturmuş, avucundaki şekerlemelere boş gözlerle bakıyordu. Yanına oturmak konusunda kararsızdım. Henüz on yaşında bir çocukla ne tür konuşabilirdim ki?

"Bunu ben okuyabilir miyim?"

Elimdeki kitabı görmesi için havalandırdım. Ela gözlerini bana çevirip önemsiz bir şeymişim gibi yüzüme baktı.

"İstersen."

Başka bir şey söylemedi. Bunu bir 'evet' olarak kabul ettim. Yanındaki boş sandalyeye ürkek bir şekilde oturdum. Vereceği tepkiyi kestiremediğim için gözümü üzerinden ayırmıyordum. Kız kardeşimin kahve bardaklarıyla mutfaktan ayrılması, beni biraz daha cesaretlendirmişti.

"Kitabı neden sevmedin?"

Avucundaki şekerleri bir bir masaya döktü. Gözünün altındaki büyük ben, kirpiklerinin hemen dibinde duruyordu.

"Onu okumadan benimle tartışabileceğini mi düşünüyorsun?"

Bir süre ağzım açık hâlde yüzüne bakakaldım. Bay K, bu çocuk tahminimden daha fazla beni zorlayacaktı.

"Ama sen de bitirmedin."

Yüzünden alaycı bir gülümseme geçti. Karşısında hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissediyordum. Sanki çocuk olan bendim.

"Onu kaç kez bitirdiğimi bilemezsin."

Dizinin üzerine yerleştirdiği parmaklarıyla oyun oynuyordu. Defalarca kez okuduğu bir kitabı, neden ilk kez okumuş gibi öfkelenmişti?

"Öyleyse neden sevmediğin bir kitabı defalarca kez okuyorsun?"

Gözlerini bana çevirdi. Yüzündeki ifadeyi yetişkin bir adamda bile göremezdiniz.

"Sevmediğimi söylemedim. Siz büyükler, hiç olmayan şeyleri öylesine varmış gibi gösteriyorsunuz ki... Annem de böyle."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu çocuk her şeyi fazlaca biliyordu. Fakat ilk günden pes etmeyecektim.

"Okumak istemediğini söylemiştin."

Bakışları elimdeki kitabı buldu. Alaycı tavırları bir çocukta görmeye alışık olmadığım türdendi.

"Çünkü O çok acı çekiyor."

İşaret parmağını uzatarak kitabı gösterdi. Muhtemelen içindeki karakterden söz ediyordu. Bu çocuğu her defasında aynı kitaba getiren şeyi delice merak etmiştim. Kaç defa okuduğunu bilmediğimi söylemişti, değil mi? O an bir karar verdim.

"Kitabı bu akşam bitirirsem, tartışmak için yarın bize gelir misin?"

Bir süre gözlerimin içine şüpheyle baktı. Ardından kıstığı gözlerinin parladığını gördüm. Sanki ilk kez birisi onun için bir şey yapacaktı. Sanki ilk kez bir başkası onun gözünden bir olaya bakmayı tercih edecekti.

"Gelirim."

Fısıltılı sesi beni mutlu eder olmuştu. Büyük bir anlaşma yapıyormuşuz gibi el sıkıştık. O gece odalardaki tüm ışıklar söndükten sonra benim ışığım geç saatlere kadar yanmaya devam etti. Size söylemiştim ya Bay K, aşk romanları bana göre değil. Elimde son sayfasını okuduğum turuncu kitap tam bana göreydi. Orada çocuk oldum, büyüdüm, küçük bir fidana, büyük bir adamın arkadaşlığına sahip oldum.

Yarın çocuk bize gelecek, gözyaşlarımı silmeliyim. Kitapta altı çizili cümleyi onunla defalarca kez tartışmalıyım.

"Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor."

'Bu cümlenin altını neden çizdin, çocuk' demeliyim.

İntihar Mektupları [ Tamamlandı ]Where stories live. Discover now