X-5

517 59 13
                                    

Bugün evden on beş dakika uzaklıkta bulunan koruya gittim. Temiz hava ve ormanın sessizliği ruhuma iyi geliyordu. Çimlerin üzerine uzanıp müzik kutumdan uzun zamandır dinlemediğim bir şarkıyı açtım. Bunu dinlemeyeli gerçekten çok zaman olmuştu. Güneş yüzümü okşarken yanımda bir kıpırtı hissettim. Gözlerimi araladığımda biraz ileride bir adam gördüm. Tuhaf bir tarzı vardı. Kırlaşmış sakalları öylesine uzundu ki, boğazını gizleyebiliyordu. İçinde yıpranmış beyaz bir gömlek ve üzerinde de el yapımı bir yelek vardı. Gözlerini kırpmadan beni izliyordu. Uzandığım yerden toparlanıp eteğimi düzelttim. Bakışları müzik kutusuna kaydı. Elinde bir baston olduğunu çok sonradan fark ettim.

"Bu şarkıyı bilen çok az kişi vardır."

Konuşmasında aksaklık vardı. Nefes almakta güçlük çektiği belliydi. Bir elini göğsüne bastırıp iki kez öksürdü. Beni daha önce tanıyormuş gibi aniden sohbet etmeye başlamıştı.

"Bu şarkıyı dinlerken yanında olanı değil, uzakta olanı düşünürsün."

Yaşlı adamın neyden söz ettiğini bilmiyordum. Hiç tanımadığım bu yabancı, aşk adına bir şeyler söylüyordu. Fakat ben ancak o söyledikten sonra çimlere gözlerim kapalı bir hâlde uzandığım sırada sizi düşündüğümü fark ettim.

"Çünkü aşk o'dur. Bu yüzden aşk olmuştur adı. Ve o uzaklardaki yanında olsaydı, o da olmayacaktı düşündüğün. Çünkü aşk, imkânsız olanı arzular. Yanında olmayanı..."

Ormanda yalnız başınayken istediğim son şeydi bir bilgeyle karşılaşmak. Sanki aniden akıl almam gereken birisi gökten bana yol göstermek için yeryüzüne inmişti. Fakat şu sıra buna çok ihtiyacım olduğunu bilsem de kabul etmek istemiyordum. Ölmeye karar vermişken, birisi tek cümlesiyle beni vazgeçiremezdi. Hâlâ yaşanacak güzel şeyler olduğunu hissettiremezdi. Adamın ne kadar bunlar adına şeyler söylemediğini bilsem de düşündüklerim benim cümlelerimdi.

Kulaklarımı tıkamak istercesine yerde duran kutuyu alıp ayaklandım. Sırtımı yaşlı adama dönüp ormanın çıkışına doğru yürüdüm. Attığım her adım huzursuzluğumu ikiye katlıyordu.

"Ve bunu en iyi sen biliyorsun; her gülen yüz mutluluk ifadesi değildir."

Adımlarım duraksadı. Sert bir darbe alsam, bu söz kadar canımı acıtmazdı. Aniden başımı çevirip adamın yüzünü görmek istedim ama orada değildi. Birden bire kaybolmuştu sanki. O adam da kimdi öyle? Zihnimin gözler önüne serdiği bir hayal ürünü mü yoksa bana gerçekleri göstermeye çalışan bir bilge mi?

Eve dönüş yolu epey uzadı. Yol boyunca aynı adamı düşünüp durdum. Sırayı sizden aldığını itiraf etmeliyim. Aklımı oldukça karıştırmayı başarmıştı. Bir süre sonra onun varlığını sorgulamak yerine sözlerini sorgular hâle geldim. Belki de hayatta tecrübe ettiklerini bir müzik aracılığıyla bana aktarmıştı.

Tüm insanların yaşadıkları bir yerde aynı değil midir?

Her nedense o adam aklımdakileri okumuş gibi hissediyordum. Yoksa böylesine içimdekileri gün yüzüne çıkarması mümkün olamazdı.

Tüm bunları geride bırakırsak, birkaç gün önceki karnavaldan söz etmek istiyorum. Her şey öylesine güzeldi ki, benim gibi hayattan tüm umudunu kesmiş birinin bile büyülenmemesi imkânsızdı. İnsanların maskeleri devasaydı. Yarışma henüz başlamadan bile kız kardeşim umudunu kesmişti. Ülkenin önde gelen zenginleriyle kıyas yapmak akıl kârı değildi. Zaten gerçekçi davranmak gerekirse onun kazanması mümkün değildi. Buna rağmen üzülmesi birkaç dakika sürdü. Çünkü dediğim gibi her şey çok güzeldi ve böyle bir günde üzülmeye pek vaktiniz olmuyordu. Annemin tüm gün bana koca adayı aradığını söylesem şaşırmazsınız muhtemelen. Neyse ki bu meşgalesi beni rahat bırakıyordu. Ben de bu sayede tüm insanların arasından sizi daha rahat arayabiliyordum. Herkesin yüzünde maske olması beni pek de zorlayan bir durum olmadı.

Orada olsaydınız sizi tanırdım. Tüm kalabalığın arasından sizi seçebilirdim. Orada değildiniz, Bay K. Tüm çabalarıma rağmen sizi bulamadım.

Geçen defa ki mektubumda tüm ümitsizliğime rağmen geleceğinizi düşünmüştüm. Böyle bir şeye ihtimal vermiştim. Bilemiyorum, belki de artık gönderdiğim mektupları okumayacak kadar meraksız ve ilgisizsiniz. Bu durumu daha ne kadar uzatacağımı bilmiyorum.

Bana aşık olmanızı isterken, nefretinizi kazanacak kadar güçlü değilim. Benimki sadece son bir çırpınış, son bir anlaşılma çabasıydı. Henüz hayata veda etmemişken birinin beni anladığını görmek istedim. Fakat artık önemi yok. Çünkü bu size son mektubum. Artık hiçbir şey olsun istemiyorum.

Aslında acı olan gerçeğin farkına vardım. Siz asla beni sevmeyeceksiniz. Siz, belki sadece size olan sevgimi seveceksiniz ve ben bunu istemiyorum.

İntihar Mektupları [ Tamamlandı ]Where stories live. Discover now