0.3

600 87 46
                                    

" Amerika'ya geldiğim için mutluyum. Birçok yeni insanla tanıştım. Ama en önemlisi, seninle tanıştım.- "

   Eiji mutfaktaki dağınıklığı topladı. Önlüğünü çıkarıp odasına gitti. Yatağına yattı ve tavana bakmaya başladı. Canı sıkkın, mutsuzdu. Onu unutmak istemese de, İbe'nin dediği gibi çevresindeki insanlara ve özellikle kendine zarar veriyordu. Gözlerini kapattı. "Sadece uyumaya çalış." dedi kendisine.

Gece, Saat 02:34
   Siyah saçları birbirine karışmış, yatağın bir köşesinde yastığa sarılmış biçimde uyandı Eiji. Etrafına baktı. Her taraf kapkaranlık, hiçbir şey göremiyordu. "Nerde bu telefon?" diye kendine kızdı. Telefonu ararken yataktan düştü. Bacağını, yatağının yanındaki komidine vurmuştu.

   "Kahretsin!"

   Bacağını ovaladı. Sızlıyordu. Ayağa kalkıp odanın ışığını açtı. Telefonu sarıldığı yastığın yanında görünce uzunca ofladı. Telefonun ekranı, Eiji eline alınca parladı. İbe, onu 6 defa aramıştı. Saate baktı. 02:41. "İbe-san şu an uyuyordur zaten, yarın bişeyler uydurdum." Odasından çıktı. Tuvalete gidip yüzünü güzelce yıkadı. Bu saatten sonra uyuyamayacağını bildiği için salona geçti. Işıkları açmamıştı. Ay'ın ışığı salonu aydınlatmaya yetiyordu. Koltuğa oturup aklından bir şarkı mırıldanmaya başladı. Şarkıyı bir yerlerden duymuş ama adının ne olduğunu bilmiyordu. Sadece tek bir yerini hatırlıyor, orayı tekrar edip duruyordu. Bir yandan da Ay'a bakıyordu. Beyaz ışığı yüzünü aydınlatıyordu. Sanki ilk defa bu kadar rahattı. Kafasını dolduracağı şeyler yoktu. Onu mutsuz edecek herşey bir anda yok olup gitmiş gibiydi.

   Derince aldığı nefesi dışarı verdi. Kalktı. Balkona doğru yürüdü. Demirlere dirseklerini koydu. Esen rüzgar yüzüne çarpıyor, önüne düşen saçları arkaya doğru atıyordu. Gökyüzüne baktı. Gülümsedi. Bulut yoktu. Yıldızlar o kadar net görünüyordu ki, Eiji'yi biraz daha mutlu etmişti. Küçüklüğünde her gece yıldızları görmek için balkona çıkıp gökyüzüne uzatırdı elini. Belki bulutlara dokunup onları kenara itersem yıldızlar görünür, diye. Kıkırdadı. Küçükken yaşadığı şeyleri düşündüğünde hem utanır hem de mutlu olurdu.

   "Orda nasılsın Ash? Oraya çıkıp Dünya'ya ordan bakmak nasıl bir his?...Çok güzel olmalı. Shorter ve Skip nasıl? Onları tekrar görmek senin için harika bişeydir kesin. Mutlu musun orda? Silah, tehlike ve stres olmadan yaşamayı herşeyden çok istiyordun. Tabiki de mutlusundur."

   Eiji, yıldızların en parlağına bakarak konuşuyordu. Ash onun için bir yıldızdan farksızdı. Gözlerine bakarak konuşmayı ne kadar özlediğini hatırladı. Kalbinde küçük bir acı hissetti. O turkuaz rengi gözlere bakıp orda kaybolmayı, Ash onla konuşsa da duyamamayı özlemişti. Gözleri yavaştan sulanmaya başlamıştı.

   "Orda bizi özlemedin mi? Ben seni özledim. Saçlarını, gözlerini, sesini, bana kızdığında çocukça davranışlarını... Herşeyini özledim. Sen beni öz-"

   Nefesi kesildi bir anda. Gözlerinden akan onca yaş ya pijamasını, ya da kollarını ıslatmıştı. Elleriyle gözlerini sildi. Gökyüzüne baktı tekrar. O parlak yıldızı bulamıyordu. Baktı, baktı, baktı... Ama bulamadı. Küçük bir çocuk gibi dizlerinin üstüne çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

   "Ne-neden Japonya'ya dö-döndüm ki? Onu orda ya-yalnız başına bıraktım?..."

「 太陽と月 」 ・𝓐𝓼𝓱𝓮𝓲𝓳𝓲  ✓Where stories live. Discover now