-4-ZORLU EĞİTİMLER-

En başından başla
                                    

"İnşallah seni vurmaz kız"diye yine nerden çıktığını anlamadığım iç sesime kafa göz dalasım vardı. Sonuçta herkesin başına bela olan bir iç sesi vardır değil mi?

-"SAKİN OL ASKER ŞUAN BENİM CANIM SANA EMANET " diye bağırdım.

Heyecanını yenmesi gerekiyordu. Yoksa o kurşunun bir yerime isabet etmesi olanaktı. Derin bir nefes alıp arkadaşlarının yaptığı gibi yavaşça silahları ateşlemeye başladığında banada yaklaşmaya başladı.

Şarjörler bitince değiştirip bacak arasından ateş etmeye başladı. Kurşunları saymaya başladım.

-"NOLUYOR BURDA" diye kükreyen binbaşıyla Tuğra 'nın irkilmesi ve omzuma saplanan kurşunla iç sesimi dışa vurmak zorunda kaldım refleksle.

-"ANANIN AMAAA..."

/*/*/*//*/*/*/*//*/*/*/*/*/*/

Omzuma saplanan kurşun çıkarılmış her ihtimale karşı ağrı kesici yapılmıştı. Şimdi bir elim de çay bir elim cebimde karşımda ki askerlere bakıyordum. Tuğra ise bana değil önüne bakıyor başını yerden kaldırmıyordu. Halbuki o da suçsuz olduğunu biliyordu. İzdanbut ansızın gelip öyle bağırmasaydı. Harikaydı. O yüzden arkadaşlarından farkı olmaksızın o da eğitimden geçmişti.

Nedense Tuğra 'ya baktıkça aklıma her akşam yatmadan önce düzenli bir şekilde konuştuğum ama iki gecedir ulaşamadığım Can geliyordu.

-" Bugün dinlenin yarın sabah içtimadan sonra silahlar ile ilgili bilgileri alacaksınız. " arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

Üç yıldır eğitim alıyorlardı. Bordo bereli olmak hiç kolay değildi. Aldıkları eğitimler zor , inanç , sabır ve cesaret isteyen bir meslekti. Yeri geldiğinde vatanın için aileni bile yok saymalıydın. Vazgeçmen gerekirse vazgeçmeliydi. Duygularından arınmalıydın .

Televizyonlar da söylenildiği gibi değildi burası. Aileye hasret yaşamak zorundaydın. Çoğu aile sahibi bile olmazdı. Arkadaşları kardeş komutanlarını abi ,abla bazen anne , baba yerine koyarlardı. Kıymet bilmez insanlar için canlarını ortaya koyanlardık biz. Aldıkları parayı haketmeleri lazım diyen embesil diyen insanlardan bile daha az alıyorduk belki de .

Arkamızdan şehit olursak eğer sosyal medyaya resimlerimiz konur "sizi unutmayacağız " denir iki güne adımız hatırlanmazdı. Sonuçta biz bu vatanın isimsiz kahramanlarıydık.

İki üç milletvekili kürsüye çıkar kanımızın yerde kalmayacağını söyler durur ama kanımızın hakkını şerefsizleri geberterek yine arkadaşlarımız alırdı. Kimse bilmezdi ama. Şehit ailelerine tokilerden evler hediye edilirdi. Sanki yok olan bir eşyaymış gibi.
Yada askeri lojmanda kalan eşimiz, ailemiz biz toprağa konduktan bir iki ay içinde çıkarılırdı evden. Bu muydu asker emanetine sahip çıkma şekli . Gecemiz gündüzümüz olmazdı. Dağ taş demeden vatanın bir karış toprağını korurduk. Yeri gelir devrem dediğimiz insanı kollarımızda ebediyete uğurlardık.

Bazen dost bildiklerimizin kollarında Peygamberimize (Sav.) komşu olurduk gül kokuları arasında. Bazen bir mayına basar paramparça olur tabuta konacak bir bedenimiz olmazdı. Ama kimse bunu bilmezdi. Sevdiklerimiz tabutumuzu taşır evimizin önü bizi tanıyan tanımayanla dolar. Bizim için göz yaşı dökülürdü. Ama en çok anaların yüreği yanardı. Acaba annem yaşasaydı o da asker anneleri gibi bekler miydi beni korku ve ümitle. Düşüne düşüne Atatürk büstünün önüne gelmiştim yine.

-"Dalgınsın zebani". Koluma dokunan elle kendime geldim.

"Sana dalmama mı ister misin " diyen iç sesimle bir beşlik çakıp yanıma ne zaman geldiğini fark etmediğim binbaşıya baktım aşağıdan. 1.78 olabilirdim ama adam uzun napayım . Başımı kaldırmam gerekiyor bakmak için yani.
"2 metre var mıdır acaba?" bir susmasın ve kızım.

PAYİDAR ERVAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin