0.1

1.6K 122 120
                                    

" Sevgili Ash,
İyi veya kötü olduğunu bilemediğim için
çok endişelendim- "

"Eiji..."

Kafasında yankılanan tanıdık bir ses ile bütün dünya aniden kararmıştı Eiji için. Siyah saçlarını arkaya doğru itti eliyle. Derin bir nefes aldı, çalıştığı küçük çaplı stüdyonun içinde dolaşmaya başladı. Daracık bir alandaymış gibi hissedene kadar daireler çizip durdu.

İbe, onun için endişeliydi. Ash'in ölümünün üzerinden 8 ay geçmişti fakat Eiji, unutmamakta ısrarcıydı. Ash Eiji için, Eiji de Ash için çok önemliydi. Bunu en iyi bilenlerden biri de oydu. Yapabileceği bişe yoktu. Geçmiş düzeltilemez sonuçta.

8 Ay Önce

Eiji ve İbe uçaktan inmişlerdi. Koyu kahve gözlü çocuk etrafına göz gezdirdi. Japonya'ya gelmişti yeniden. Özlediği havayı içine çekti derince. Valizlerini aldıktan sonra havaalanından çıktılar. Eiji bir o kadar heyecanlı, bir o kadar da mutsuzdu. Ash'i orda tek başına bıraktığını düşünüyordu. Ama bi o kadar da gitmesini isteyen O'ydu. Düşünmemeye çalışıyordu.

Eiji kendi evine geçmişti. Eşyalarını bırakıp duş aldı. Yemek yedikten sonra koltuğa uzandı. Eline telefonunu aldı. Galerisini açtıp fotoğraflara göz gezdirdi. Ash ile çekildiği ilk fotoğrafa dokundu. Gözleri fotoğraftaki Ash'in gözlerine odaklanmıştı.

"Gözlerin çok güzel Ash. O gözler, sen konuşmasan da, duygularını saklasan da anlatıyorlar ne olduğunu."

Eiji'nin gözlerinden akan göz yaşları yanaklarından süzülüp kafasını koyduğu yastığı ıslatmıştı. Gözlerini kapatıp nefes verdi. Toparlanması gerekiyordu. Tam elinden telefonu bırakacakken İbe'den gelen aramayı gördü.

"Bişe mi oldu İbe-san?"

"Ei-chan, lütfen fazla tepki verme tamam mı?"

"Neden, noldu?"

Eiji nefesini tutmuş, İbe'nin söyleyeceği şeyin ne olabileceğini düşünüyordu. "O kadar kötü bişe olamaz herhalde, değil mi?" diye geçirdi içinden.

"Ash-"

İsmini duyar duymaz kalbi olduğundan hızlı atmaya başlamıştı. "Buraya mı geldi? Mektuptaki bileti kullandı mı yoksa?" İçinde küçük bir umut ışığı parlamıştı. Yüzünde tebessüm oluşmuştu.

"Ash ne? Yoksa buraya mı geldi?"

"Ei-chan... Bunu sana nasıl söyleyebilirim ki?"

"Neyi İbe-san? Ash gelmedi mi yani?"

İbe, Eiji'nin sesinden küçük de olsa bir umudunun olduğunu ve Ash'in buraya geldiğini düşündüğünü çok iyi anlıyordu. "Ona nasıl söyleyeceğim ben?" Derin bir nefes aldı.

"Ei-chan, çok özür dilerim ama, Ash öldü."

"N-ne? Yalan...yalan söylüyorsun!"

"Ei-chan be-"

Eiji, elindeki telefonu duvara doğru fırlattı sertçe. Telefonun yere düşme sesi, odada yankılanmıştı. Eiji'nin içinde oluşan o küçük ışık sönüp gitmişti. Koyu kahve gözleri dolmuştu. Yere düşen damlalara baktı. Her gözlerini kırptığında daha da çoğalıyordu o damlalar.

"Yalan... Yalan... HEPSİ YALAN!"

「 太陽と月 」 ・𝓐𝓼𝓱𝓮𝓲𝓳𝓲  ✓Where stories live. Discover now