-3-KÜÇÜK HANIM MIŞŞŞ?-

Start from the beginning
                                    

-"Kızım"

-"Çiler"

-"Yüzbaşı"

Üç farklı ses bir anda konuşursa ne olur . Boktan bir uğultu ,tıpkı şuan olan gibi.

Bir süre karşımda bekleyen ve kıpırdayamayacak kadar şaşkın olan aile terimi altında bulunan ama ailem olamayan insanların yüzüne kapıyı kapatıp üstünde ki kilidi iki defa çevirdim. Sessiz ortamda yankılanan kilit sesi benim dilimde beni rahatsız etmeyin, burada olduğumu sürece ses çıkarmayın demekle eş değerdi.

Yavaşca tekrar bir zamanlar babamın bana masallar anlatarak uyuttuğu yatağa ilerledim. Geçmiş gözlerim önüne gelirken, burnum direği sızlamıştı.
Ben annemi çok özledim diye bağıra bağıra ağlamak istedim o an. Hala kapının önünde hareketsiz durduğunu bildiğim babamın yakasına yapışıp bunu nasıl yaptın demek, annemin bir zamanlar dostu olan kadını saçını başını yolmak. Ama hepsi istemekle kalıyordu içimde.

Dokunmaya değmeyecek insanlardı benim için onlar. Anneme , bana, çocukluğuma ihanet eden değersiz insanlardı gözümde.

Yavaşça yatağa uzanıp cenin pozisyonunda boş gözlerle önümde ki duvara baktım. Ben baktıkça geçmiş yakama yapıştı. Sonra ben öldüm. Gözlerimde kendimi astım, babamı astım, o kadını astım. Ama nefes aldım , öldüğüm halde nefes aldım.

Perdenin arasından odaya sızan güneş ışığından sabah olmaya başladığı belliydi. Kendimi geçmişe o kadar kaptırmıştım ki kapının önünden gittiler mi duymamıştım bile. Sırt üstü uzanıp vücudumu esnettim biraz, boş boş bir kaç dakika tavana baktıktan sonra hala komidinin üzerine çerçevede duran annemle fotoğrafımızı yerinden çıkarıp cebime koydum. Kolumda ki saate baktığımda 07.25 geçtiğini gördüm. Odanın içindeki banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp aynada bir ölüden farksız duran yansımama baktım.

Biraz daha durursam daha da kötü olacağıma kanaat getirip üstüme başıma hızla çeki düzen verip kendimi odaya geri attım. Bişey bıraktım mı diye hızlı bir göz taramasından geçirdiğim odaya son kez bakıp kilidi çevirdim.

Kapıyı açmamla karşı duvara sırtını vermiş babamı görmem bir oldu. Bütün gece böyle oturmuş olamazdı değil mi?
Üstünü değiştirmemişti. Takımı hala üstündeydi sadece kravatını çıkarmış ve üsten iki düğmesini açmıştı. Gözleri kapalı olan ilk aşkıma, kahramanıma , herşeyime baktım özlemle yeniden. Ne çok isterdim şuan kolları arasına girmeyi,doya doya kokusunu içime çekmeyi, saçlarımı okşamasını. Ama olmazdı, kırgındı içimde ki küçük kız ona. Benim içim sırtını dönmüştü babama.

Yıllar küçük detaylar hariç ondan pek bişey almamış gibiydi ,benim aksime.
Saçlarına ara ara ak düşmüş, göz kenarları kırışmıştı hafif. Hala fit bir vücuda vardı. Sporu bırakmamış demek ki onun haricinde benim tanıdığım ARAL POYRAZ'dı. Annemin ilk ve tek aşkı. Son nefesinde bile aşkla baktığı adam. Babam.

Gözlerimi ondan çekmem ile koridorun sağında ki küçük oğlan çocuğuna ilişti gözlerim. Uykulu gözlerle bir babama bir de bana bakıyordu. Bir eli gözünde gözünü ovuyor uyku mahmurluğuyla yalpalayarak bize doğru yaklaşıyordu.

Kıpırdamadan bize daha doğrusu bana doğru yaklaşan çocuğa diktim gözlerimi. Ne yapacağını dikkatle izlerken önümde durmasıyla küçük kollarını belime dolaması bir oldu.

-"ABLA" dört harf, iki hece , bir kelime bir insanın içine oturur muydu? Oturmuştu hem de öyle bir oturmuştu ki. Nefesim kesilmişti. Bir süre hareketsiz durmayı başardım. Bir nevi şoktaydım. Yemeyip içmeyip birde benden mi bahsetmişlerdi.

Yavaşça ellerim Küçük kolları çözmek isterken daha sıkı sarıldı belime.

-"Abla gitme lütfen gitme." Oğlunun sesini duyan babam yavaşça kıpırdanmaya başladı. En sonunda gözlerini açtığında benim kadar şaşkın olması içimi tuzla buz etti. Beklemiyordu oğlunun bana sarılmasını belkide. Yada gözlerini açtığı an böyle bir tablo görmek tuhaf gelmişti.

PAYİDAR ERVAHWhere stories live. Discover now