1. Bölüm

181 20 818
                                    

Jeon Jungkook

Elimdeki valizi peşimden sürüklerken bir yandan da başhekim ile hararetli bir ikna konuşması içindeydim.
"Elbette Bay Mond, yarın sabah Washington'a varmış olurum. Ameliyatın ertelenmesi gibi bir durum söz konusu olmayacak ve o plağı saat 14.00'teki ameliyatımda takacağım. Vanessa bir gün daha dayanamayabilir. Hayır merak etmeyin elbette yetişeceğim. Uçağımın kalkmasına az kaldı, bileti alıp bindikten sonra size yine bilgilendirme yaparım. Durumu stabil tutun. İyi günler."

Jungkook, biletini almak için sıraya girmiş fakat daha çok büyük bir kargaşanın içine girmiş gibiydi. Bağıra çağıra sırayı terk eden insanlara tuhaf bakışlarını bırakırken sıra ona gelince kibarca konuşmaya başladı.
"Ah merhaba, yarım saat sonra kalkacak olan Washington uçağı için ayırttığım bileti almak istiyorum."

Karşısındaki çalışan birazdan  muhtemelen devamındaki onlarca kişiye de kuracağı benzer cümleleri sıralamadan önce derin bir nefes aldı.
"Ne yazık ki olumsuz hava koşullarından dolayı uçuşların tamamı iptal edildi efendim. Fırtına bekleniyor ve tüm gece devam edecek. Dilerseniz size yarın akşam saatleri için başka bir bilet ayır-"

Jungkook anında paniklemişti. Ne olursa olsun o ameliyata yetişmek zorundaydı.
" Bakın anlıyorum fakat benim yarın bir ameliyatım var ve hastamın hayati tehlikesi var. Ne olursa olsun yarın Washington'da olmalıyım. Diğer havaalanlarına da bakar mısınız ?"

"Maalesef hiçbir havaalanında bahsettiğiniz saatlerde uçuş yok."

Jungkook ne yapacağını bilemez bir şekilde sıradan çıkmıştı. Etrafındaki uçuş iptallerine tepkiden dolayı oluşan uğultu onu daha da geriyordu. Kulaklığını takmış ve öylesine bir parça açıp sakince kendi kendine ne yapacağını düşünmeye başlamıştı.

Park Jimin

Heyecanlı adımlarını biletini almak için sıraya doğru atan Jimin bir yandan da nişanlısı Leo ile telefonda konuşuyordu.
"Sıraya doğru gidiyorum Leo. Elbette yetişeceğim. Hey, kim kendi düğününe yetişemez ki? Evet sevgilim sabah Washington'da olacağım. Hayır gelmene gerek yok. Ben de seni seviyorum."
Önündeki kendisine yakın yaşlarda bir adamın ameliyatım var diye bağırması ile kaşlarını çatmıştı. Bir sorun vardı. Etrafındaki karmaşa bunu gayet de açıklıyordu. Önündeki adam çalışana hastasının hayati tehlikesi olduğunu anlatmaya çalışmış ve bir süre sonra da sıradan çıkıp kulaklığını takmıştı. Saçlarını ellerinin arasında dağıtarak yeri izliyordu.
"Ah, galiba kapatmam lazım Leo. Görüşürüz."
Bıkkın çalışanla göz göze geldiğinde konuşmaya başlamıştı.
" Merhaba, 20 dakika sonra kalkacak olan Washington uçağı için biletimi almaya gelmiştim."
"Fırtına dolayısıyla tüm uçak seferleri iptal edildi efendim. Siz sormadan söyleyeyim diğer havaalanları da aynı durumda ve en erken yarın akşam için bilet alabilirsiniz."
Jimin şok içinde karşısında umursamazca cümleleri sıralayan kadına baktı. Onun yarın katılması gereken bir düğünü vardı, kendi düğünü !
"Aktarma da olur ! Bakın benim yarın yetişmem gereken bir düğün var. Kendi düğünüm !"
Kadın acıyarak karşısındaki genç adama bakmış ve yapacağı bir şey olmadığını söylemişti. Jimin şimdi önündeki genç adamın neden öyle konuştuğunu anlamıştı.
Ne yapacağını bilemez bir şekilde elini telefonuna götürmüş ve aklına gelen en mantıklı kişiyi aramıştı.
"Sam, bak beni iyi dinle. Düğüne yetişemeyebilirim. Tüm uçak seferleri fırtına olduğu için durdurulmuş. Bana yardım et. Tanrım bildiğin uçan herhangi bir şeye sahip biri yok mu ?"

"Min, sakin ol. Eğer fırtına varsa uçak bulsak da bu pek güvenli olmayabilir. Düğünü bir gün erteleyebilirsiniz. Leo bunu asla sıkıntı etmez, biliyorsun. Elinde olan bir şey değil sonuçta."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 12, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

THE MOUNTAINWhere stories live. Discover now