-2-UZAKLAŞTIRMA-

Start from the beginning
                                    

Kapının önünde nöbet tutan asker kapıyı açınca yavaşca içeri süzüldüm, görünen o ki yarbay dahil gelmeyen bir iki kişi daha vardı. Herkes yerini almış yarbayı bekliyordu. Hızla yerime geçtiğimde askerlerim bana bakarken güven vermek istercesine gözlerinin içine bakıp önüme döndüm. Gözlerinin üstümde olduğunu bilmek iç çekmeme neden oldu. İç çekmek... İç çekmekle bir ömürden kaç yıl gidiyordu.

En sonunda yarbay'ın odaya girmesiyle ben dahil tüm askerler esas duruşa geçmiş yarbaydan gelecek komutu bekler olmuştuk. Fazla beklemenize gerek kalmadan oturmamızı söyleyip kendinde baş köşeye oturdu. Sıkıntılıydı. Haklıydı da nasıl diyecekti bu kadar adama çıktığımız görev sizi ölmüne sevdiğiniz mesleğinizden süresiz uzaklaştırdı diye. Düşüncesi bile komik lan ama acı olan gerçek olması.

Bir kaç derin nefesin ardından gözlerini tüm askerin üzerinde dolaştırıp gözlerimde durdu.

-"Görev sonrası hiç iyi haberler almadık beyler" yarbay bile zorlanırken biz bu adamlara nasıl şu odadan çıkınca anlaşılır bir açıklama yapacaktık acaba.

-"Ve bu haberler sizin de canınızı çok sıkacak maalesef , ama en kısa sürede halledilmesini sağlayacağız hiç kuşkunuz olmasın".

Gözlerini odada dolaştırıp tekrar gözlerime baktı. Derin bir iç çekip ayağa kalktı.

-" Bir süreliğine askıya alındınız beyler göreve çıkan tüm askerler komutanlarınız dahil askıya alındınız".

Çüş ama dümdük denir mi hiç komutanım. Herkes şok olmuştu. Birbirlerine anlayamayan gözlerle bakan askerlerime bakamıyor olmam da benim çaresizliğimdi.

-"Üsteğmen CAN DEMİR BARTU sen derhal görev yerine dönüyorsun aslanım. Bahar yüzbaşı aşağıda seni bekliyor."

What dedin gülüm?? Bahar ne alaka şimdi. Benim görev yerime o niye gidiyor. Onu geçtim noluyor lan burada?

Kaşlarımı çatıp yarbay bakmaya başladığım da onunda benden pek bir farkı yoktu. Gözlerini üstüme sabitlemiş tüm askerlere birşeyler söylüyordu. Ama ben andan soyutlanmış , sadece bir kaç dakika önce söylediklerine odaklanmıştım. Süresiz uzaklaştırma diyen Tuğgeneraldi. Şimdi ne olmuştu da askerlere farklı şeyler söyleniyordu. Neler dönüyordu burada.

Gözlerimi yavaşca yarbay'dan çekip odada dolaştırdığımda benim gibi olan iki üç kişi daha olduğunu görmek en azından yalnız olmadığımı anlamama yetmişti. Tabi birde Can'ın bana anlamayarak bakması vardı. Yavru kedi gibi bakıyordu o bana bana mı öyle geliyordu. Anlamıştı uzaklaştırma aldığımı , ağlamayacaktı değil mi??
Ağlar mıydı lan yoksa?

Hay ben böyle işin. Yarbay'ın odadan çıkmasıyla askerlerin çenesinin düşmesi bir oldu. Can dibim de bitmiş ne olduğunu açıklamamı bekleyen gözlerle yüzümü inceliyordu. Tıpkı bişey söylemeyeceğimi bildiği gibi.

-"Hadi aslanım gidip yeni komutanınla tanışalım ". Dedim elimi omzuna koyarken. Yüzü sertleşmiş, gözleri dolmuştu. Kıyamam ki ben sana şapşal çocuk yapma böyle. Tâbi içimden dedim yüzüne dersem arsızlalacak başımdan inmeyecek sonra. Biliyorum malımı yani...

Önüme çıkan askerler beni görüp esas duruşa geçerken aldırmadan hızla kapıya çıktık. Kaputa yaslanmış sivil bir şekilde Can'ı bekleyen Bahar'a baktım bir süre. Beni görmesiyle yüzünde küçük bir tebessüm oluşurken yaslandığı yerden doğruldu.

-"ela gözlüm".

-"Bahar'ım". derken sesim düz sağ kaşım kalkmıştı.

-"Hayırlı olsun mu demeliyim askerlerimin başına verilmişsin?"Beş yılımı geçirdiğim askerlerimi çocukluk arkadaşıma teslim etmek sıkıntı değildi, Bahar benim kadar iyi bakardı onlara . Sıkıntı nedensiz bir şekilde mesleğimden uzaklaştırıldığımın söylenmesiydi.

PAYİDAR ERVAHWhere stories live. Discover now