Bölüm 4

1.1K 93 180
                                    

gözlerini duyduğu adım sesleri ile aralamış, karanlığa alışmasını beklemeye başlamıştı. melezin dün gece açık bıraktığı kapı yüzünden içerisi buz gibiydi ve bedeni kaskatı kesilmişti. derin bir nefes alıp sahibini göremediği adımların onu geçip arkasına gelmesiyle ne yaptığını anlamak istercesine kafasını çevirmek adına bir harekette bulunmuş ancak başarısız olup kafasını geri eğmişti. hemen ardından omzuna dökülen kumaş parçası ile istemsizce titremişti. "üzgünüm sevgilim... dün gece kapıyı kilitlemeyi unuttum. soğuk olmuş olmalı." yeşillinin üzerine bıraktığı örtüyü iyice omuzlarına yerleştirip önüne çektiği tabureye oturdu. Birkaç saniye sevdiğinin narin ve pürüzsüz yüzünü inceledi. Onun yeşil gözleri de kendininkilere kenetlenince yüzüne yayılan masum gülümseme ile gözlerini kıstı. uykusuzluktan morarmış olan gözaltları ve titreyen bedenini seyretmişti bir süre.

"iyi uyuyabildin mi?" yeşilli cevap vermek yerine yorgun olduğunu belli edercesine kafasını yere doğru eğdi. onu izlemeyi sürdüren melezin bakışları bedeninde dolaşırken birden aklına gelen şey ile hızla parmaklarını yeşillinin ince ve onunkine göre bir hayli küçük olan elinin üstüne koydu. Ardından sıkı olan ipin altından zorla da olsa bileğini ters çevirdi ve kesiklere baktı. "çok kıpırdanıyorsun sevgilim. bileklerin çok kötü olmuş." ardından yavaşça sağ bileğindeki ipi gevşetti ve elini o aradan çıkardı. çilli çocuk anlam veremeyen bakışlarla izlerken bileği uzun zaman sonra rahatlamıştı. derin bir nefes verdi ve melezin yüzünü izlemeyi sürdürdü.

"çok acıyor mu?" işaret parmağını kesiklerden birinin üstüne bastırınca daha kapanmamış yaradan akmaya başlayan kanlar ile yüzünü ekşitti. "ah güzel gözlüm niye yapıyorsun bunu kendine. ben diyorum sana fazla oynatma diye. tamam... tamam şhhh ağlama." yeşilli farkına dahi varmadan gözyaşlarına boğulmuştu bedeninde hissettiği acı yüzünden. derin derin soluklar aldı melez öbür eliyle yanaklarından akan yaşları silerken. "tamam bak..." yavaşça bileğini havaya kaldırarak dudaklarıyla birleştirdi. bastırmamaya özen gösterdiği dudaklarını hiç ayırmadan uzun bir süre öyle kaldı ve öbür elini yeşillinin yanaklarında narince gezdirmeyi sürdürdü. "gördün mü? bak geçti. birazdan içeriden sana ilk yardım çantası getireceğim yaralarını güzelce sarınca herşey daha iyi olacak. ben burdayım." yavaşça bileğindeki dudağını çekti ve hüzünlü gözlerle yeşilliyi seyretmeyi sürdürdü.

bir süre bakıştıktan sonra çilli çocuk hafifçe kıkırdadı ve onu aşk dolu bakışlarla izleyen çocuktan kaçırdı gözlerini. hemen ardından gülüşü küçük bir kahkahaya dönüştü ve gözlerini kapattı. bunu gören todoroki ilk başta anlamamış olsa da ilk defa onu güldürebilmiş olmanın sevinci ile izliyordu sevdiğinin yüzünü. yeşilli bir süre gülmeyi sürdürdükten sonra sessizleşmiş, yüzündeki hafif tebessüm ile işaret parmağıyla melezin suratını göstermişti. "yüzün." melezin eli hızla dudaklarına doğru giderken yeşilli hala onu izliyordu. çillinin bileğini öptüğü sırada yüzüne bulaşmış olan kanı fark edince bir süre elindeki kırmızılığı seyretti. Hemen ardından gözlerini kısıp hafifçe gülümsemişti onun yüzüne yanşırken. "o kadar mı komik." yavaşça dudaklarını hafifçe onunkilere bastırmış, ardından hızla ayrılmıştı. yüzündeki gülümsemeyi silmeden nazik bir ses tonuyla konuşmaya devam etmişti.

"artık ikimizin de yüzü kırmızı." bunu duymasıyla kızarmaya başlayan yeşilli kafasını eğdi ve titreyen dudaklarıyla gülümsedi. "öyle mi dersin." melez onun yüzündeki huzur dolu ifadeyi görmesiyle içinde hareketlenen kelebekler ile kafasını boynuna gömmüş, salakça gülmeye başlamıştı. "bana öyle bakma. tanrım. beni mahvediyorsun." ardından yavaşça yüzünü kaldırmış, alnını onunkine yaslamıştı. "fazla güzelsin..." bir süre o pozisyonda kaldıktan sonra midoriya utançla kafasını yan tarafa çevirmiş, ardından dudaklarını ısırmıştı ne yapması gerektiğini düşünürken. todoroki bunu fark etmesiyle cebinden çıkardığı peçeteyi nazikçe sevdiğinin dudaklarında gezdirmiş, yüzüne bulaşan kanı temizlemişti. bir süre sonra yüzü eski haline geri dönünce gülümsemiş, gözünün önünü kapatan saçlarını kulağının arkasına ittirmişti. onun bu hareketlerini sesini dahi çıkarmadan izlemişti midoriya. nazik dokunuşları sırayla tüm yüzünü dolaşmış, sonra tekrar dudağının üstünde durmuştu. ardından yeşilli genç utançla bakışlarını kaçırmış, titreyen ses tonuyla konuşmuştu. "bence pekte hoş bir durumda değilim. ama teşekkür ederim."

"neden öyle diyorsun? bence gayet hoş görünüyorsun."

"beni buraya getirdiğinden beri banyo yapmadım ve ne kadar zamanda geçtiğini bile söyleyemiyorum."

"neden bunun için güzel olmadığını düşünüyorsun ki? bence gayet hoş görünüyorsun. ne halde olursan ol." yeşilli genç duyduğu şeyler ile utançla kafasını çevirdi ve yeri izlemeye başladı. "teşekkür ederim..." melez genç onun bedenini ve yorgun bakışlarını bir süre seyrettikten sonra parmakları arasındaki kanlı bileği yavaşça sandalyenin koluna geri bıraktı, hemen ardından ise bağlamak yerine eli bağlı olan öbür koluna yöneldi. nazik hareketler ile açmaya başladığı ipleri midoriya anlamdıramadığı bakışlarla seyretmiş, hemen ardından merakla sormuştu. "ne yapıyorsun?"

"yaralarına ilaç süreceğim. o yüzden uslu bir çocuk ol ki seni taşırken canını acıtmayayım. tamam mı?"

"nereye?"

"buradan dışarıya." iplerden tamamen kurtulduktan sonra tekrar ayağı kalkmış, mahçup bir ifadeyle sevdiğinin yüzüne bakmıştı. "ama lütfen saçma birşey yapma. öyle bir durumda canı acıyacak kişi sen olursun ve ben seni daha fazla incitmek istemiyorum." midoriya ne diyeceğini şaşırmış gözlerle uyuşuk ve yorgun bedenini hafifçe kıpırdatmaya çalışmıştı. ancak başarısız olunca kafasını sallamakla yetinmiş, parmaklarını bileklerine dolamıştı. melez onu bu halde görünce masumca gülümsedi. sevdiği adamı böyle görmeyi seviyordu. İlk defa onun yanında bu kadar huzur dolu ve rahattı.

dudaklarında ki gülümseme hafifçe tüm yüzüne yayılırken bedenini ona yanaştırmıştı. kollarını nazikçe tüm bedenine dolamış, belinden kavrayıp havaya kaldırmıştı. "b-ben kendim de yürüyebilirim."

"bu halinle izin vereceğimi düşünmüyorsun değil mi? ayağın çok kötü halde."

"ve bu kimin suçu?" todoroki hafifçe gülümsemiş, sevdiğinin büyük ihtimalle hala tam ilacın etkisinden çıkamadığı için yorgun olan bedenini göğüsüne yaslayışını seyretmişti. tüm bedenini saran huzur ile yavaş adımlarla borumun kapısına yürümüştü...

...

spark- tododekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin