10. Bölüm

949 121 91
                                    

Karşımda ki koca eve baktım şaşkın şaşkın. Öylesine büyüktü ki buraya, bu kesime ait olmadığımı iliklerime kadar hissettiriyordu. Hoş, zaten şu an oturduğum evede ait değildim aslında. Bir sığıntı gibi geçiriyordum hayatımı işte.

"Gelmeyecek misin?"gözlerimi kırpıp saçma düşüncelerimi hemen üstümden silkeledim ve bakışlarımı kapı eşiğinde ellerini cebine sokarak beni izleyen bedene indirdim.

"Dalmışım."mırıldanıp hızlı adımlarla yanına gittim. İçeri girer girmez kapıyı kapatıp ışıkları açtı ve üzerinde ki siyah ince ceketinden kurtulup askılığa astı.

Bu seferde merakla evi incelemeye başladım. İlk dikkatimi çeken evin yüksek tavanlı olmasıydı. Perdeleri kalın, koyu gri kumaştandı ve büyük, boydan pencerelerinin hepsini kapıyordu. Koltuklarıda rahatsız edici siyah deri koltuklardandı, televizyonunun olmadığını fark ettiğimde küçük bir şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Evde sıfır yaşanmışlık seziyordum. Sanki sadece uyumak için kullanılıyor gibi bir havası vardı. Dışına göre içerisi oldukça kasvetliydi. Bir sanatçı olmasına rağmen boğucu, soluk renkleri tercih etmiş olması garibime gitmişti başta ama biraz düşününce söz konusu kişinin Kageyama Tobio olması bunu normalleştiriyordu.

"Yeterince incelediysen beni takip et."ikinci kere yakalandığım için utanarak sırtı dönük bedene baktım.

Merdivenlere doğru ilerliyordu onu üst kata kadar sessizce takip ettim.

"Evin çok sıkıcı."dudaklarımı birbirine bastırıp beni terslemesini bekledim, kendi tutamamıştım ne yapayım?

"Biliyorum."beni onaylamasından gaz alıp merakımı gizlemeden devam ettim.

"Sen düzenlemedin mi?"

Bıkkın bir nefes verip "Bu gece yeterince yorucuydu sorularını yarına saklasan?"diyip önünde durduğumuz siyah kapıyı açtı. Burası yatak odasıydı bu yüzden  yürümeyi kesip girişinde bekmeye başladım ta ki arkasına dönüp girmem için izin verene kadar.

Odası da salonunda farksız kasvetliydi. Koca bir giysi dolabı, çift kişilik yatak ve duvarını boyadan boya kaplayan büyük bir kitaplıktan başka fazla eşyası yoktu. Minimalliği seviyordur desem evin devasa oluşu fikirlerimin hemen önüne geçiyordu.

"Üzerindekiler rahatsızdır,"durup kısaca kıyafetlerime göz attı. "Kendiminkilerden bir şeyler ayarlayacağım, yan oda misafir odası, duşu kullanabilirsin. İstediğin başka bir şey yoksa,"dolabından rastgele bir şeyler çıkarıp uzattı. "çıkabilirsin."

Nazikçe git artık diyordu, evini bana açtığı ve kıyafetlerini paylaştığı için ayıp olmasın diye ses etmedim ve isteksiz bir teşekkür mırıldanıp bahsettiği misafir odasına girdim.

Ve yanlız kalır kalmaz ilk yaptığım üzerinde durmak için zorladığım bacaklarımı sonunda özgür bırakıp yere düşmek oldu.

Son bir saattir bana eşlik eden heyecan, öfke, şaşkınlık... gibi tüm duygu karmaşasını verdiğim derin nefesle gidermeyi umdum birkaç saniye ama hiçbiri gitmiyordu içimden. Daralmıştım ne yapacağımı, nasıl davranmam gerektiğimi, neyle uğraştığımı yeni yeni idrak ediyordum.

Yeniden zorlukla ayağa kalkıp söylediği gibi duşa ilerledim. Bir taraftan da aklımda sürekli aynı sahne dönüp duruyordu. Beni öpmüştü, hayır beni kıskançlık malzemesi gibi kullanmıştı yine de o dudaklardan etkilenmem tam bir acizlikti. Kendime kızdım ama yine de içimden söküp atamıyordum bu garip duyguyu.

Duş başlığını açıp ılımasını beklemeden buz gibi suyun altına girdim kendime gelmek için. Gözlerimi kapamak zorunda olduğum için her şeyi daha net hatırlamak fazlasıyla sinirimi bozmuş olacak ki duşu olabildiğince kısa kesip bana verdiklerini giydim.
Gecelik o kadar büyük gelmişti ki belimden düşmesine dayanamayıp sadece üstünü giydim. Yarın odadan çıkmadan önce kendi kıyafetlerimi giyersem bu halimi görmezdi sonuçta diyerek kendimi yatağa attım.

nü model [kagehina]Where stories live. Discover now