Bölüm 2 - Kahrolası Ateş

90 5 2
                                    

        Yaşadığım şoku atlattıktan sonra nereye gideceğimi düşünmeye başladım. Basit bir mantık ile nereye gideceğime karar vermiştim. Güney tarafı daha sıcak olduğu için Güney'e doğru gitme ve yerleşim yeri bulma fikri kulağıma hoş gelmişti evet, içimden bir ses güneye gitmemi söylüyordu. Uçağın enkazını iyice bir gezdikten sonra 2 adet antibiyotik, 1 adet bandaj ve 2 adette ağrı kesici bulmuştum. Yiyeceklerden eser yoktu ve ben kurt gibi açtım. Bu arada “kurt” demişken, bu soğukta kurtlarda yiyecek et ararlar. Eğer bir an önce kurtulamazsam veya sığınacak yer bulamazsam kurtlara yem olacağımı çok iyi biliyordum. Kar kalınlığı botlarıma kadar geliyordu haliyle daha zor adım atıyordum. Bana tek iyi gelen şey o manzaranın güzelliğiydi, tam aradığım bir manzaraydı. Ağaçların yeşil dallarını kaplamış, yere sofra gibi yayılmış kar taneleri.. İnsanın bu harika manzaraya hayran kalmaması olası bile değildi. Güney tarafına doğru yaklaşık 1 saat ilerledikten sonra buz tutmuş bir göl ve etrafında balıkçı kulübeleri gördüm. O an hayata tekrar doğmuş gibiydim. Açlığı, susuzluğu, yorgunluğu unutup koşarak en yakın olan kulübeye girdim. Girmeden önce etrafta kimseyi görememiştim ve sanırım kulübenin içinde de kimse yoktu. Çat pat bildiğim İngilizceyle seslenmeyi denediysemde kulübede birilerinin olmaması buranın terk edilmiş olma olasılığını güçlendirmişti. O an bütün umutlarım suya düşmüştü. Evin iç ve dış dizaynı beni gerçekten çok etkilemişti. Kulübeden ziyade dublex ev gibiydi. İçeri girdiğimde sol tarafımdaki genişçe bir mutfağı, sağ tarafımda ise şömine ve oturma masalarını görebiliyordum. Daha üst kata çıkmamıştım. Mutfağın bütün dolaplarını, kilerlerini her şeyini didik didik aramıştım. Fakat bulduğum 2 - 3 atıştırmalık tatlıydı, ve bir de yarım litre su. Su bulduğuma sevinmiştim. Aslında evet o kadar aç ve susuz olmama rağmen onları bulduğum için iyi olmam lazımdı fakat koskoca mutfaktan o kadar az şeyin çıkması beni üzmüştü. Şansımı bir de 2.katta denemeye karar vermiştim. 2.kat merdivenlerini çıkarken gördüğüm manzara ile irkildim ve geri adım atmaya başladım. Resmen önümde donmuş bir ceset görüyordum! Hayır hayır bu bir katilin işi değildi bu ya soğuktan yada açlıktan susuzluktan ölmüş şanssız biriydi. Hem korkarak, hem de cesaretimi toplamaya çalışarak yaklaştım ve üstünü aramaya karar verdim. Üzerinde yiyecek olarak hiçbir şey yoktu fakat giydiği montu işimi görebilirdi. Benim montumdan daha iyiydi. Çünkü Kanadalılar soğuğa karşı dirençli giyinirler her zaman. Kanadalı olduğunu adamın cüzdanından anlamıştım.

         Üst kattaki odalarda kibrit ve birkaç odun bulmuştum. Bunlar benim kesinlikle işime yarayabilirdi. Hemen aşağıya indim ve şömineyi yakmak için kibritimi çıkardım. Önce odunları şöminenin içine attım ve kibrit ile yakmaya çalıştım. Ama ne yazık ki yaktığım kibrit bile işlemiyordu. Hava çok soğuktu. Ateşin harlaması ve kesin yanması için benzin, özel yağ, kağıt gibi nesnelere ihtiyacım vardı. Bende ki şansa da bak, evin hiçbir yerinde ne bir kağıt vardı nede başka bir şey! Camdan baktığımda havayı tahmin edebilme olasılığım oldu. Hava sisliydi biraz fakat ben yinede tahmin edebilmiştim. Saat daha 18:06’ydı. Hava çok daha fazla kararmadan ateşi yakabilmek için birkaç kağıt parçası bulmam gerekiyordu. Gölün ortasında balık tutmak için yapılmış özel küçük kulübecikler vardı. Bana en yakın olanına koştum. Yeşil renkli ve sevimli bir şekli vardı. Dikdörtgeni andırıyordu. İstemsizce gülmüştüm. Hemen koşabildiğim kadar hızlı koşup içeri girdim. Bildiğin lavabo kadar küçük bir yerdi. İçerisinde ufak bir sobası ve birkaç odun ile olta vardı. Alt dolabı açtığımda ise ateşi yakmaya yarayan özel bir yağ ile karşılaştım. Yazılar İngilizceydi. Az çok İngilizce bildiğimden onun ateş için işe yarayacağını anlamıştım. Oltayı da alıp balık tutup açlığımı giderebilirdim. Her kulübenin içinde yuvarlak bir şekilde delikler vardı. Sanırım orada yaşamış olanlar zamanında oradan balık tutuyordu. Artık beni kimin ne yaptığı ilgilendirmiyordu, tek isteğim vardı o da eve gidebilmek. Yoğun sis başlamıştı ve ben Allah’tan yolu yön olarak hatırlıyordum. 10 dakika kadar nereye gittiğimi bilmeden yürümüştüm ve sonunda evi görmüştüm. Evi gördüm görmesine de ondan önce ki gördüğüm şey ise beni resmen maymuna çevirmişti.

         O an hiçbir şey düşünemiyordum, sadece o belirtiden gelen sesleri rahatsız edici bir şekilde duyabiliyordum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 27, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kanada FaciasıWhere stories live. Discover now