0.0 « bienvenido al juego de la muerte »

25.8K 1.4K 1.7K
                                    

Planımda olmadığı halde saptığım ara sokağın çıkmaz sokak olduğunu gördüğümde yutkundum. Öne doğru eğilip ellerimi dizlerime dayadım ve nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Elimin tersiyle patlayan dudağımdan akan kanı sildim. Faydasızdı, burnumdan akan kanla birleşip zemine damlıyordu. Lanet olası Jung Hoseok, yine geç kalmıştı ve onun aylaklığının bedelini yine ben ödüyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve ardından doğruldum. Kris'in grubunun gürültüsünü duyabiliyordum. Yarım kalan işlerini bitirmek için geliyorlardı. Birazdan canıma okuyacaklardı. Sesleri giderek yaklaşırken son bir ümitle kaçabileceğim bir yer olup olmadığına bakıyordum. Aniden aklıma gelen fikirle gülümsedim. Duvarın kenarındaki çöp konteynerını korkudan fark edememiştim. Koşarak üstüne çıktım ve kalan son gücümü kullanarak duvara tırmandım. Son kez arkama baktığımda Kris'in bana doğru koştuğunu gördüm.

"Hey! Nereye kadar kaçacaksın Kim?!"

Umursamadan duvardan atladım ve koşmaya devam ettim. Ciğerlerim patlayacakmış gibi hissediyordum. Her adımımda ayaklarımın altında ezilen kaldırımın sesi kulaklarımda uğulduyordu. Arkama bakmaya cesaretim yoktu. İçimden tekrar ve tekrar 'bu sefer yakalanmayacağım' deyip kendimi motive ediyordum. İnsanlara çarparak ilerlemeye devam ettim. Evime yaklaştığımda az da olsa rahatlamıştım.

Ben Kim Taehyung. Sıradan bir günüm bu şekilde okulun zorbalarından kaçarak geçiyor. Tabir-i caizse ben şu ezik olan tiplerdenim. Genelde parasını almak için dövülenlerden ve geriye kalan günlerde ise Hoseok'nun geç kaldığı anlaşmalar yüzünden dövülürüm. Kısaca hayatım dayak yemekten ibaret. Jung Hoseok ise sahip olduğum tek arkadaşım. O benim aksime daha güçlü ve daha çetin ceviz. Neden benimle takıldığına gelecek olursak... Onun yerine dayak yediğim için olabilir.

Evin kapısını hızla açıp içeri girdim ve tekrar aynı hızla kapıyı kapattım. Bacaklarım deli gibi titriyordu. Kapıya yaslanıp yavaşça yere doğru çöktüm. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Evde tek başıma kalıyor olmam işin en can sıkıcı olan tarafıydı. Birisi haneye tecavüz etmek istese gayet müsait bir ortamdı. Tüm ağırlığımı kapıya vererek ayağa kalktım ve küçük ecza dolabıma doğru ilerledim. Her zaman dayak yiyorsanız bunlardan bir tanesine gerçekten ihtiyacınız oluyor.

Yüzüme ve ellerime bulaşan kanı temizleyip açık olan yaraları kapattığımda odama çıktım. Etrafı kan ve toprak olan çamaşırlarımı çıkartıp bir köşeye fırlattım. Temiz pijamalarımı giyip yatakta konumlandığımda elime Laptop'ımı aldım ve biraz sosyal medya hesaplarımda gezindim. Asosyal bir çocuk olarak beklediğim pek bir şey yoktu. Bu yüzden her şey sıkıcıydı. Tüm sekmeleri kapatıp kafamı yatağın başlığına yasladım. Elim hala Laptop'ın üzerindeyken gözlerimi kapattım.

Kısa bir süre o şekilde durdum. Damarlarımda öfke vardı ama bu öfkeyi dışarı çıkarabilecek cesaretim yoktu. Bir anda aklıma gelen fikirle gözlerimi açtım. Önce saate baktım.

12.35

Yeni bir sekme açıp arama butonuna "İşkence ve Cinayet Oyunları" yazdım. Çıkan sonuçların arasından rastgele birine tıkladım. Bir sürü oyun karşımda belirmişti. Hepsinin tatsız ve dikkat çekmeyen bir ismi vardı. Bir tanesi hariç. Gözüm ona takılmıştı. Diğerlerine nazaran daha değişik bir ismi vardı.

Orcus.

Merakla oyuna tıkladım. Önce simsiyah bir ekran belirmişti. Uzun bir süre bekledim. Yavaş yavaş ekran aydınlanmaya ve koyu kırmızı renkle yazılmış harfler belirmeye başladı. Harfler tek tek ortaya çıktı. Bilmediğim bir dille yazılmıştı ve ne yazdığını umursamadım.

Bienvenido al juego de la Muerte.

Gözlerimi devirdim. Bir süre sonra harfler aynı yavaşlıkta silinerek kayboldu ve ekran tekrar siyahlaştı. Artık sıkılmaya başlamıştım. Tam kapatacağım sırada ekran birden aydınlandı. Taş duvarlarla bezenmiş mahzeni andıran bir yer çıkmıştı karşıma. Daha çok labirente benziyordu. Gözlerimi kısıp ekrana odaklandım. Bir komut belirmişti ama yine ne yazdığını anlamamıştım.

Orcus | BTS |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin