0.6 « el punto clave » transición parte 1

9.1K 990 798
                                    

Turnuva Öncesi 3. Gün

Kulak zarımı acıtan melodiyi susturmak için bin bir zorlukla uzandığım telefonu açıp kulağıma götürdüm. Normal bir insan için alçak fakat uykudan yeni uyanmış birisi için oldukça gürültülü bir ses beynimde yankılandı. Ellerimi suratımdan kaydırarak saçlarımın arasından geçirdim ve üzerimdeki sersemlikten kurtulmaya çalıştım.

"Hey, hey, hey. Bu kadar çok uyumamalısın."

Namelerin karşıdan ninni söyler gibi melodik bir şekilde gelmesi ve tane tane konuşan Orcus'un sesi kendime gelmem için yeterli olmuştu. Boşta kalan kolumu yataktaki boşluğa uzatıp vücudumu gerdim.

"Sanırım, kötü bir gece geçirdim."

"Sanat için yorulmaya değer."

Doğrulmaya çalışırken anlamsız cümlesini beynimde tartmaya başladım. Elimden kayan telefonu son anda yakalayıp yatağın başlığına yaslandım.

"Sanat adı altında sakladığın intikam."

Derin bir iç çekişin ardından konuşmamıza uzun bir sessizlik hakim oldu. Telefonu kapatacağım sırada "Sana bir şey mi söyledi?" diyerek beklediğim soruyu yöneltti.

"Sadece tahmin yürüttüm ki doğru bir tahmin yürüttüğümü sorunla kanıtladın. Teşekkür ederim."

Nefes alış verişleri o kadar derindendi ki, telefonun diğer ucundan duyabiliyordum. Canıma susamış gibi konuşmam canını sıkıyor olmalıydı. Kafamı başlığa çarptım ve kapanan gözlerimi o tekrar konuşana kadar açmadım. Beynimde 'Aptalsın, aptal.' cümlesi yankılanıyordu. İçimdeki melekle şeytanın kavgasına bizzat şahit oluyordum.

"H-hiçbir şey bilmiyorsun, T-a-e."

Cümlenin başında kesilen nefesi ve adımı harf harf hecelemesi içime bir kıvılcımın düşmesine neden olmuştu. Telefondan gelen can sıkıcı sesle konuşmada artık tek başıma kaldığımı anlamıştım. Elimden kayan telefon ağır ağır yatağa düştü. Çok mu ileri gitmiştim? Nasıl bir belanın içinde sürükleniyordum? Bu kadar yakınımda olmasına rağmen bana bu kadar yabancı olan adam kimdi? İçinde ne tür fırtınalar kopuyordu da, hiçbirini durduramıyordum... Her bir soruda içimdeki kıvılcım adım adım alev alıyordu. Göz kapaklarım kapandığında yanağımı ıslatan yaşlar utanmama sebep oluyordu. Bu kadar güçsüz olmayı hak etmiyordum. Bu kadar güçsüzken güçlü görünmeye çalışmak haddime değildi ve hiçbir zaman tanıyamayacağım bir adama kafa tutmak benim neyimeydi? En son ne zaman adam gibi düşündüğümü bilmeden bir anda o kadar çok düşünmeye başlamıştım ki, içimdeki acı büyüyordu. Kanı elime bulaşan her insanın acısı sanki bedenimle bütünleşiyor ve içimde katlanıyordu. Hangisi benim hatamdı, hangi hataya karşılık böyle bir cezayla başbaşa kalmıştım? Uyumak için gözlerimi kapattığımda, çığlıklar duymak zorunda bırakılmıştım. Karanlığın hükmettiği her yerde içimi tarif edemediğim bir korku kaplıyordu ve artık yattığım her uykudan Orcus'a doğrulttuğum silahın tetiğini çekmemle uyanıyordum. Gün ışığı odama girene kadar uykuya kendimi teslim edemez olmuştum. Gündüz vakti uyuyabiliyor ve geç saatlerde uyanabiliyordum. Bahsedilen sanatla uğraşmak istemiyordum. Kimsenin intikamı benim intikamım değildi ve eğer tüm bunlara son verebilecek bir şansım olursa onu hemen kullanacağıma dair ant içmiştim. Hayatım bir sanat eseri değildi. İlla ki hayatımı bir şeyle bağdaştırmak istiyorsam satranç ile bağdaştırırdım ve kendi hayatımda mat çekebilecek tek bir şah var.

O da benim.

Yanaklarımdaki ıslaklığı elimin tersiyle silip toparlandım. Bir an önce bu lanet yerden çıkmalıydım. Özellikle de polisler kapıya dayanmadan önce... Oda da benim olan her şeyi aceleyle toparladım. Orcus'un bedenimi tam bilmediği için dar aldığı gömleği aşağı doğru çekiştirirken bir yandan da saçlarımı düzeltiyordum. Poşetin akşamdan kalan kirli, kanlı, kıyafetleri gizlediğinden emin olduktan sonra telefonumu aldım ve odadan ayrıldım. Dün gece zamanım artsın diye kullandığım merdivenler yerine asansöre yöneldim. Kısa bir bekleyişin ardından açılan kapıdan kutuya benzettiğim yere girdim. İstediğim katı tuşladıktan sonra düşüncelerimden arınmak için bir şarkı mırıldanmaya başladım.

Orcus | BTS |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin