1.4 « historia » transición parte 2

6.4K 935 867
                                    


Ne söylemem gerektiğini kestiremediğim için bir süre sessizce onu izledim. Nefes almıyormuş gibi görünüyordu. Kımıldamadan ve çıt çıkarmadan sadece tepki vermemi bekliyordu. Fakat ben içinde bulunduğum denizin dibinden yüzeye nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Sessizliğim, gözlerinin içine derin bir acının yerleşmesine sebep olmuştu. Boğazı tırmalanıyormuş gibi sert bir şekilde yutkundu. Üzerimize çöken sessizliğe bu hareketiyle derin kesikler atmıştı. Bir şey söylemem için adeta çırpınıyordu, bunu dışa yansıtmamasının bir önemi yoktu.


Yaşadığım travma ve hayal kırıklığının bir miktarda olsa yüzüme yansıdığından emindim. Bu canını yakıyor olmalıydı. Konuşmuyor olmamın her saniye ona cehennem azabı yaşattığının da farkındaydım.


Ama konuşamıyordum işte...


Tüm kelimeler kafamda uçuşuyor, cümleler boğazıma diziliyordu. Kalbimin ritmi bozulmuştu. Ağzımdan çıkacak olan her kelimenin şuan çok değerli olduğunun farkında olmak daha fazla dibe batmama neden oluyordu.


Kaşları yukarı doğru kıvrıldı ve gözlerini kırptığında iki taraftan da bir damla yaş çenesine doğru süzüldü.


Maskenin altından onun çıkmasından çok şuan ağlıyor olması canımı acıtmıştı. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordum. Ne olursa olsun ona susarak cevap vermeye hakkım yoktu. Ve o dakikalarda dudaklarımdan sessiz bir çığlık gibi "Neden?" sorusu döküldü.


Arabanın koltuğuna amaçsızca düşmüş olan elime doğru korkarak elini uzattı. Benden destek alarak sorumu cevaplamak istediğini anlamıştım. Buna izin vermeye niyetim yoktu. Parmaklarının altından hızla çektiğim elimi bacağımın üzerinde sabitledim. Canının daha fazla yandığını kafasını eğmesinden anlamıştım. Suratıma bakamıyordu ve bakamayacaktı da...

"B-Ben söylemiştim. Sadece... Yakınında olmaya çalışıyordum."


Hafızamda "Beni neden rahat bırakmıyorsun?" soruma verdiği cevap yankılanmıştı.

"Yakınında olmaya çalışıyorum."


Yeniden bir sessizliğin ortasında kalmıştık. Bu sefer daha derin ve karanlıktı sanki... Ciğerlerimdeki havanın dahi vücudumu yaktığını hissediyordum.

Araba durduğunda yavaşça kafasını kaldırdı ve camdan dışarı baktı.

"Benimle gelir misin Taehyung? Sana uzun bir açıklama borçluyum..."


Kafasını bana doğru çevirip gözlerimin içine baktı "Ve bir de özür..." diye devam etti. Kafamı sallamakla yetindim. Sonunda sorularım cevap bulmaya başlamıştı ve böyle bir şeyi geri tepemezdim.

Arabadan aynı anda indik ve o önde ben arkada yürümeye başladık.


Beni daha önce sürüklediği evin önündeydik ve buradan en son iki cesetle birlikte ayrıldığımızı düşündüğümde kendimi titremekten alıkoyamamıştım. Yine de sesimi çıkarmadan onu izledim. Bu sefer kapıyı çalmamıştı. Açan kişiye herhangi bir şey söylememişti. Sıradan bir şekilde cebinden anahtarını çıkarmış ve kapıyı açmıştı. Ardından arkasını dönüp bana elini uzatmıştı.


İçerisinin karanlık olduğunu ve daha önce korktuğum için bunu yaptığını biliyordum. Fakat elini tutmak istemiyordum. Uzattığı el beklediğini alamayınca yavaşça bacağının kenarına doğru düşmeye başlamıştı. Aynı doğrultuda gözleri de gözlerimden ayrılarak yere odaklanmıştı.


İkimizin de beklemediği bir şey yaparak hızla elini kavradım.


Yaşadığı şokla bir süre avucunun içinde kalan elime baktı. Daha sonra elimi sıktı ve içeri girdi.

Orcus | BTS |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin