"Simay!" Toprak'ın sesiyle dikkatim dağıldığında başımı ona çevirdim. "Polisler birkaç soru sormak istiyor, gelir misin?" dediğinde başımı sallayarak oturduğum yerden kalktım. Maskeyi bulan Toprak'tı fakat onun yanında ben de vardım. Toprak'ın düşmüş omzunu sıkarak yanından geçtim. Hâlâ kötü görünüyordu.

Yönetim bölümünde, masa ve iki sandalye barındıran küçük bir odaya geçtiğimizde kırklı yaşlardaki kirli sakallı polis bana hafifçe gülümsedi. "Gerilmene gerek yok. Sadece birkaç soru sorup gitmene izin vereceğiz."

Aslında gerilmemiştim ama bir şey demedim.

"Partide Hakan'ı hiç gördün mü?"

Başımı salladım. "Evet, bir kez. Arkadaş grubuyla birlikte önümden geçmişti ama daha sonra hiç görmedim."

"Yanında kimler vardı?" diye sorduğunda hatırlayabildiğim kadarıyla gördüğüm kişileri saydım.

"Hakan'ın maskesini kim buldu?"

"Toprak. Arkadaşımı aramak için dışarı çıkacağım sırada onu merdivenlerin başında elinde maskeyle gördüm. Yerde düğmeler ve koyu bir leke vardı." derken yüzümü buruşturdum. "Sanırım kandı."

"Toprak'ın yüz ifadesi nasıldı?"

"Şoka girmiş gibiydi. Hakan onun yakın arkadaşı. Uzun bir süre elindeki maskeye bakıp durdu." dedim.

"Arkadaşımı aramak için dışarı çıktım demiştin. Arkadaşın neredeydi?" diye sordu.

"Onu arka tarafta korunun girişinde okuldan biriyle birlikte otururken buldum. Hava almak için çıkmış."

"Sana herhangi bir şey söyledi mi? Hakan'ı ya da başka birini gördüğünü mesela?" diye sordu. Gözlerinde hafif bir şüphe gördüğümde gerilsem de sakince başımı iki yana salladım. "Hayır. Hiçbir şey görmemiş."

"Arkadaşının adını söyler misin?" diye sordu. Büyük ihtimalle onu da sorgulayacaklardı.

"Pelin. Pelin Günay."

"Son olarak, bu akşam dikkatini çeken farklı bir şey oldu mu?" diye sorduğunda düşünmeye başladım. Bu akşam yaşanan pek çok şey ilginçti fakat bunların hiçbirisinin Hakan'ın kaybolmasıyla bir alakası olduğunu sanmıyordum.

"Hayır, dikkatimi çeken bir şey olmadı."

Polis derin bir nefes verdi. "Peki, teşekkürler Simay. Eve gidebilirsin." dediğinde kalktım ve 'kolay gelsin' diyerek küçük odadan ayrıldım.

Kafe bölümüne geri döndüğümde kapıdan babam girmiş endişeyle içeriyi tarıyordu. Boğazıma oturan yumruyu görmezden gelmeye çalıştım. Şimdi bunun sırası değildi.

"Baba." diye seslenirken yanına yaklaşmıştım. Babamın bakışları hızla bana döndüğünde yanıma gelip sıkıca sarıldı.

"İyi misin kızım?" diye sorduğunda gözlerine bakmamaya çalışarak "Evet, iyiyim." diye cevap verdim.

"Hadi, gidelim." diyerek elini sırtıma koydu fakat yerimde durdum.

"Pelin de sorguya alınacaktı. Onu beklesem de sonra gitsek?"

"Ailesi burada, merak etme." diyerek eliyle cam kenarını işaret etti. Annesi ve babası gergince bekliyorlardı. Bakışlarımız kesiştiğinde annesi gülümseyerek elini kaldırırken babası başını eğerek selam verdi.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now