Pelin "Annenle babana haber-" diye başladığında gözlerimi büyüterek "vermediniz değil mi?" diye sordum. Lütfen hayır desin.

"Verelim mi diyecektim? Sen niye bu kadar telaşlandın ki?" diye sordu Pelin. Ne kadar pimpirikli olduklarını biliyordu aslında.

"Sence neden? İkisi de birbirinden takıntılı. Birini iyi olduğuma ikna etsem diğeri takmaya devam eder. Hiç uğraşamam." diye cevap verdim.

Egehan yüzündeki endişeli ifadeyle "Bunu konuşmak için çok geç kalmış olabilirsiniz. Hemşire sanırım çoktan annenle babana haber verdi." dediğinde ellerimle yüzümü kapadım. İşte şimdi yanmıştım.

Kapı hızla açıldığında ellerimi yüzümden çektim ve bir adet telaşlı anne gördüm. "Simay ne oldu? İyi misin? Niye bayıldın? Sabah da kötüydün, göndermeseydim keşke. Bir de gitmişsin depoda bayılmışsın. Ne işin var kızım senin orada?" diye sıralanan sorulardan dolayı araya girmeyi başaramamıştım.

"Anne bir dur. İyiyim. Biraz fazla yorgun hissediyorum sadece, onun dışında bir şeyim yok." dedim ama annem tabii ki inanmamıştı.

"Seni hemen hastaneye götürüyorum ve test yaptırıyoruz. Babana da haber verdim, bizi orada bekliyor. İyi olana kadar ve test sonuçların çıkana kadar okula gitmezsin. İyice dinlenip kendini toparlarsın." diyen anneme baygın bakışlar attım. Sonra o bakışlarımı içeri yeni giren hemşireye de attım. Beni nasıl bir ateşin içine attığından haberi yoktu.

Toprak sırıtarak "Geçmiş olsun Simay." dedi ve odadan çıktı. Ardından Egehan da ayrıldığında annem hemen Pelin'i yakaladı.

"Pelin sen söyle. Ne işi varmış orada? Niye bayılmış? Siz birlikte değil miydiniz?"

Pelin hafif bir korkuyla sinerek "Ben Beden Eğitimi dersine girmiştim Ayça Teyze. Simay biraz uyumak için kütüphaneye gideceğini söylemişti ama o depoya nasıl girdi hiçbir fikrim yok. Yemin ederim." diye cevap verdi. Sesi içine kaçmıştı ve bu sadece annemin ve Egehan'ın karşısındayken gerçekleşiyordu.

Annem bir süre Pelin'i süzdükten sonra başını salladı ve yanıma gelerek kalkmama yardımcı oldu. Sonra ikisi de koluma girip beni sürüklemeye başladılar. Okuldan çıkarken önce bana garip bir sevinçle bakan Eris'i sonra da ifadesizce bakan Alkın'ı gördüm. Beni odaya tıkan Eris'ti ama çıkaran Alkın'dı ve ikisi yakın arkadaştı. Birbirlerinin yaptıklarından haberleri var mıydı acaba?

Arabaya bindiğimde Pelin'e halsizce el salladım. Pelin bu sefer gerçekten endişeli görünüyordu. Neler olduğunu bilmiyordu tabii. Hiç kimse bilmiyordu; bu yolda tek başımaydım.

Hastaneye vardığımızda babamın endişeyle yanımıza geldiğini görerek sıkıntılı bir nefes aldım. Şimdi o da başlardı söylenmeye.

"Simay, iyi misin kızım? Ne oldu?" diye sorarken bakışlarını anneme çevirdi.

Annem olanları hızlıca özetlerken ben de beynim uçmuş bir şekilde çevreme bakıyordum. Burası küçükken bana çok ilginç gelirdi. Sürekli koridorlarda koşturup sonra azar yerdim. Bakışlarımı annemle babama çevirdiğimde babamın bana bakarak çenesini kastığını gördüm.

Kolundaki saate bakıp "Benim acil bir ameliyatım var ama her şeyi hazırladım. Gerekli testleri yaptırın, ben ameliyattan çıkınca hemen yanınıza geleceğim." dedikten sonra koşarak yanımızdan ayrıldı. O da böyleydi işte. İlgili olmasına mesleği izin vermiyordu.

Yaklaşık iki saatin sonunda test ve kontroller bittiğinde annem beni eve götürmüştü. Babamın ameliyatı uzadığı için yanımıza gelememişti, ben de daha fazla beklemek istemediğimi söylemiştim.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now