62.BÖLÜM

25.6K 1.8K 844
                                    

00.01


62.BÖLÜM.

Sabah uyandığımda ilk başta elimi yüzümü yıkadım ardından içeriye girdim. Rüzgar'ın koltukta iki büklüm uyuduğunu görünce üzülmedim değildi çünkü dün mesajların hepsini okuduğumda aslında Rüzgar'ın onunla arkadaşca konuştuğunu okumuştum.

Sadece neden beline laf söylediğini hâlâ anlamamıştım.

Yine de yüreğim Rüzgar'ın o şekilde yatmasına üzülmüştü bu yüzden yatak odasındaki yorganı içeriye getirip üstüne örtmüştüm.

Kıyamam ki ben sana...

Azıcık kıyarım.

Bugün günümüzü Beris'de öldürecektik. Heyecanlıydım biraz ama şu an hava soğuk olduğu için fazla bir şey yapamayacağımızı biliyordum. Bunu Rüzgar'a söylesem, evde de zaman geçirebiliriz, derdi. Ben malımı biliyorum.

Yorganı yavaşça üstüne örterken usulca gözlerini açıp bana baktı. Gözleri kızarmıştı. Sanırım uyuyamamıştı. Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı eğdim. Ya of Milena. Bir şeyin de bokunu çıkarma! Bak ne hale gelmiş...

Aslında dün, o kız yanlış bir zamanda aradığı için ben de kızmıştım ve sinirimi Rüzgar'dan almıştım. "Ne oldu, Milena?" Dedi uyku akan sesiyle.

"Gözlerin neden böyle?"  Gözlerini kırpırıştırıp derin bir nefes. Nedenini biliyorsun zaten, Milena! Neden soruyorsun?

Rüzgar üstüne örttüğüm yorganı kaldırıp biraz kaydı. "Gel." Koltuk geniş olduğu için ikimiz de rahatça yatabilirdik. Pijamamın üstüne giydiğim ceketi çıkarıp halıya bıraktım ve Rüzgar'ın yanına uzandım.

Başım onunla aynı yastığa düşünce kaldırdığı yorganı sırtıma örtüp bana sıkı sıkı sarıldı. "Aklın başına geldi mi, hanımefendi?" 

Başımı salladım.

Gülümseyip alnını alnıma yasladı. "Güzel," Rüzgar eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırınca hiçbir yapmadım. Sadece gözlerimi kapatıp başımı dik tutmaya çalıştım. Rüzgar, benim ona karşılık vermeyeceğimi anladı ama yine dudaklarımı bırakmadı.

Bir insanın yanında nasıl koşulsuzca güven kırıntılarını hissedersiniz? Nasıl bu kadar güvenirsiniz? Sonunda ölüm olsa bile el ele tutup yürürsünüz? Rüzgar benim için oydu işte. Onun yanında güven, huzur, aşk vardı.

Dudaklarımı geri çekmeye çalıştım ama beni bırakmadı. Başımı yastıktan kaydırdıkça o da bana doğru kayıp beni kendine daha çok bastırdı. Sanırım öpücüğü, möpücüğü unut derken beni ciddiye almıştı. 

Dudaklarını geri çekip gözlerini açınca dudaklarına bakıp sustum. "Yanağındaki iz hâlâ geçmemiş." Dedi Rüzgar direkt.

O kadar sert vurdu ki, ömür boyu geçeceğini sanmıyorum...

Sıcak ellerini kaldırıp yanağıma koydu ve yavaşça yanağımı okşadı. "Ama üzüntü demek; gece gündüz, uykuda olsun, uyanık olsun, vücuduna saplanmış bir oku taşımak demek."

Franz Kafka.

Yanağımı okşarken gözlerimi kapattım.

"Çekilir şey değil bu, Milena; acısını unutsam fısılda bana." Gözlerim doldu. Rüzgar çok güzel seviyordu. Çok çok çok güzel. Kollarımı boynuna dolayıp ona sıkı sıkı sarıldım.

00.01 | TextingWhere stories live. Discover now