55.BÖLÜM.

25.2K 2K 872
                                    

00.01


55.BÖLÜM.

Perdeyi yavaşça açıp en tepeden İstanbul'u izledim. Rüzgar beni evine götürmek yerine lüks bir rezidansa getirmişti. Bir müddet burada kalacakmışız çünkü burada kalırsak yerimizi bulamazlarmış.

Rüzgar yol boyu babama sövüp durmuştu. Ben de uslu bir kız olup sadece onu dinlemiştim, kemerimi heyecandan sıkarak. Arada elini tutuyordum ama o hâlâ bazı şeyleri sindirememişti. Babamın bana tokat atmasını.

Ben de sindiremedim.

Şimdi banyo yapıyordu, ben de yatak odasın da İstanbul manzarasını izliyordum. Yatak camın hemen yanında olduğu için yatağa oturup ayağımızın altında kalan İstanbul'u izledim.

Eve dönemezdim artık.

Bir kere kapıyı kapatıp gitmiştim. Babam umurumda değildi ama annem çok üzülecekti. Zaten babam her gün evde olamıyordu, şimdi ben de olmayınca annem yalnız kalacaktı.

Başımı eğip büzülen dudaklarımı ısırdım. Ağlamamalıydım. Ama şu an annem ağlıyordur. Üzülmemeliydim. Ama annen şu an üzülüyordur.

"Milena?" Başımı kaldırıp odaya giren Rüzgar'a baktım. Gri bir eşofman giymişti, üstüne de rahat bir tişört. Saçları ıslaktı ve Rüzgâr saçlarını kurutmayı asla sevmezdi. Yanıma oturunca babamın acımasızca vurduğu yanağımı tutup baş parmağı ile okşadı. "İyi misin?"

Başımı salladım.

"Karnın aç mı?"

Başımı sağa sola salladım.

"Dokununca." Dedi göz göze gelirken. "Canını yakıyor muyum?" Başımı ilk başta yere eğdim, ardından sağa sola sallayıp kollarımı boynuna doladım ve ona sarıldım.

"Neden beni seçtin ki sanki..." diye fısıldadım ona sıkı sıkı sarılırken. "Senin sevginin yarısını bile sana veremiyorum ama sen beni seçtin. Çevrende benden daha güzel kızlar varken."

Gülümsedi. Ben gülümseyemedim bile. Benden yavaşça ayrılıp büyük elleriyle yüzümü avuçladı. "Kime göre, neye göre? Bence sen, güzelliğinle bahsettiğin kızları ikiye katlarsın."

Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. "Rüzgar ya..." omzuna vurup bana aşkla bakan gözlerine hayran hayran baktım. Bakışlarıyla beni süzüyordu ve bu bakışları garibime gitti. Sanki bir şey düşünüyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

Tek kaşını kaldırıp beni tekrar süzdü ve başını kaldırıp bana baktı. "Birkaç gün sonra davetim var. Şirket buluşmaları gibi bir şey. Seni de götürsem mi? Ne kadar güzel olup, tüm gözleri kendine çekersin, onu düşünüyorum?"

Şirket daveti mi?

Ciddi bir ortama yani...

Bilemedim şimdi.

Ben ciddi olabilir miydim ki?

Herkesin sustuğu an kahkaha falan atardım...

Ben gelmeyeyim en iyisi ya...

Hey! Ya başka kızlar varsa ve benim sevgilime yürürse?

Tamam, geliyorum. Bu konu burada kapandı.

"Peki, geliyorum. Teklif etmedin ama olsun." Bir bacağımı kalçamın altına alıp ona doğru dönerken bana bön bön baktığını gördüm. "Davet burada değil ama. Beris'de."

Ha? Ne?

Ağzım bir karış açıldı. Beris mi? Bizim Beris? Yani hiçbir zaman gidemediğim ama deli gibi merak ettiğim, teknoloji şehri! Koca koca binaları olan, ışık cenneti?

"Çocukluğumun şehri! Tabii ki de gelirim." Rüzgar heyecanıma karşılık sırıttı. "Ne zaman gideceğiz?"

"İki gün sonra... iki saatlik bir davet zaten. Beris'in ileri gelen holdingiyle anlaşma yapacaklarmış Karabahis holding. Onun kutlaması gibi, ayrıca ilk kez resmi imzalar atılacağı için benim de imzam gerekiyor, anlaşmayı onaylamak için."

Rüzgar on dokuz yaşındaydı. Tabii ki de imza hakkı vardı şirkette. "Kökdemir holdingle büyük bir anlaşma yapacakmış babam. Çok heyecanlı. Önü parlak bir holdingmiş, bizim geleceğimiz için önmli bir adımmış. Vik vik işte..."

Son hareketi beni güldürdü. Sanırım gitmek istemiyordu ama zorundaydı. Elimin tersiyle ağzına vurunca dışarıya bakan gözlerini bana çevirdi ve kocaman gözlerle bana baktı. "Bana mı vurdun sen?"

Başımı salladım. Şaşırmıştı ama bunu yapmak içimden gelmişti çok komikti... özellikle vik vik derken gözlerini devirmesi. Beni bir anda kucaklayınca düşmemek için kollarımı boynuna doladım ve kahkaha atıp beni odadan çıkarmasına izin verdim.

"Benim ani hareketlerime alışman lazım, Milena hanım. Artık benimlesin..."

Doğru.

Mutfak amerikan mutfak olduğu için oturma odası ile mutfak iç içeydi. Oturma odası ile mutfağı ayıran tezgaha beni oturtup ellerini bacaklarımın iki yanına koyunca ben de ellerimi onun ıslak saçlarına çıkarıp saçlarını yavaşça çektim. Bu onun hoşuna gidiyordu.

"Birlikte yaşayacağız yan-"

"Annemi sorun ediyorsan hemen çocuk yapabiliriz." Dedi benim aklımın ucuna gelmeyen şeyi bana hatırlatarak. Sanırım bir müddet Rüzgar annesine yalan söylemeliydi.

Çok utanıyordum. Rüzgar benim yüzünden annesine neler demişti, belki de çeşitli yalanlar söylemişti. Yaren haklı olabilirdi, ben ailesi ile arasına giriyor olabilirdim ama bunları ben istememiştim. Annesi beni sebepsizce istemiyordu.

"Doğru söylüyorsun. Annen var..."

"Hemen çocuk yapabiliriz!" Papağan gibi tekrar ederken. Terbiyesizliği yüzünden omzuna vurup, "Ciddi olur musun? Annenin tepkisini düşünüyorum burada..." diye hayıflandım.

"Hamile olduğunu duyduğu anki tepkisi mi? Sorun etme, doğuma 2 gün kala söyleriz." Bu sefer gerçekten ağzının ortasına vurdum. Ne terbiyesizdi bu çocuk yaa! Ahlaksız! Aa!

"Benim ev kurallarım var ama..." dedim konuyu değiştirmek amaçlı. "Boş beleş geçinemeyiz... iş dağılımı yapacağız." Uslu bir çocuk gibi başını sallayınca bacaklarımı beline dolayıp onu kendime çektim. "Bak şimdi. Ben karnımızı doyuracağım, sen de eve gerekenleri alacaksın! Temizliği de ikimiz yapacağı-"

"Temizlik için çalışan tutarız."

Pekala, zengin oğlan!

Saçlarımı kulağımın arkasına itip başımı salladım. "Peki, ben bir kız olduğum için bazı özel şeylerim olacak bu yüzden bazı kurallar getireceğim eve."

Rüzgar işaret parmağını 0kaldırıp beni durdurdu. "Bir dakika, hanımefendi. Benim de beş tane kuralım olacak."

Merakla, "Neler?" Diye sordum. İlk başta baş parmağını, sonra işaret parmağını sırayla kaldırıp saymaya başladı.

"Her gece benimle uyuyacaksın,"

"Benimle her gece uyuyacaksın,"

"Uyuyacaksın her gece benimle."

"Her gece uyuyacaksın benimle."

"Benimle uyuyacaksın her gece."

Rüzgar... Rüzgar... Rüzgar...

Benim güzel sevgilim. Ben seni hak edecek ne yaptım?

55.Bölüm sonu
00.01

00.01 | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin