Okuldan içeriye girdiğimde tüm gözler bendeydi, motorumu usta bir manevrayla park edip durdum. Kaskımı çıkarıp elimin de yardımıyla biraz dağıtarak düzelttim saçlarımı. Etraftaki fısıldaşmalar başlamıştı bile birazcık imajımı yenilemiş olabilirdim biraz da bakım yapmıştım. Kendimden emin adımlarla yürürken bakışlarım Arez'i arıyordu. Onu her an görecek olma ihtimaline karşın içimde bu sebeple cirit atan kelebeklerin haddi hesabı yoktu. Tam okul binasına girecekken duyduğum keskin acı fren sesiyle arkamı döndüm. Arabanın içini görmesem de onun Arez olduğunu anlamak hiç de zor değildi benim için. Arabasından indiğinde resmen kızların salyaları atacaktı.
Hadi ama!
Arabasının kapısını kapattığında sanki burada olduğumu biliyormuşcasına ilk bakışta gözlerini gözlerime kilitledi. Bana doğru yürürken bir yandan da beni baştan aşağı süzüyordu. Keyifle gülümserken yanıma vardığında durdu.
"Beğendim." dedi sadece. Ben de onun gibi gülümsedim. Bir adım daha atıp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdim. Yüzümü yüzüne yaklarıştırırken her bir hareketimi dikkatle izliyordu. Yüzüne bir süre baktıktan sonra kulağına yaklaştım ve fısıldar şekilde konuştum.
"Sözünü tuttun." dedim. Geri çekildiğimde hala beni izliyordu, gözlerinde bir anlam vardı ama ne olduğunu anlayamıyordum.
Sadece beni başıyla onayladı. Etraftakilere fazlasıyla konuşmalık malzeme vermiştik daha fazlasına gerek yoktu. Arkamı dönüp içeri girdim."Çıkışta spor salonunda görüşürüz." dedikten sonra hızla sınıfa ilerledim bir şey demesine fırsat vermeden. Sınıfa çıktığımda hemen hemen herkes sınıftaydı, dersin başlamasına 5-10 dakika vardı. Deniz'e doğru ilerlerken Arez gibi beni süzdü ve ıslık çaldı.
"Bu yeni kız öğrenci de kim?" Kendince geyik yapıyordu. Göz devirip güldüm.
"Abartma Deniz. Alt tarafımı biraz kendime çeki düzen verdim." Ellerini havaya kaldırarak teslim oluyormuş gibi yaptı. Sınıftakilerde bana kaçamak bakışlar atıyordu. Tekrar göz devirmek istesemde bir gün gözlerim öyle kalacak diye korkuyordum bu yüzden sadece başımı olumsuz anlamda sallamakla yetindim. Deniz'in yanına geçip oturduğumda telefonuma bildirim geldi.
Gönderen Yekta: Bir şey dememe fırsat vermeden kaçtın ama teknoloji çok ilerledi Laris.
Biliyorum ama yine de öyle yapınca daha eğlenceli oluyormuş bunu tatmış olmuştum.
Gönderilen Yekta: Bayadır dövüşmüyorum çıkışta bir maçımız olsa fena mı olurdu?
Gönderen Yekta: Hay hay, büyük bir zevkle.
Görüldü atmakla yetindim zaten hoca da sınıfa girmişti. Arez hala Yekta diye kayıtlıydı çünkü Deniz'e aslında Yekta'nın Arez olduğunu ve diğer şeyleri anlatmamayı tercih etmiştim. Bu yüzden Yekta olarak kalması daha mantıklıydı. Telefonumu kapatıp derse odakladım kendimi.
*
Şöyle böyle geçen derslerin ardından en sevdiğim vakitlerden biri olan saate gelmiştik. Tabi ki bu öğle arası zamanı oluyordu.
"Hadi kantine inelim açlıktan ölüyorum!" Deniz beni ciddiye almazken ayaklandı.
"Ne zaman doydun ki sen?" bu bir sorudan çok imaydı ama taktım mı? Tabi ki de hayır.
"Benim yaradılışım bu. Ne yapayım?" Beraber sınıftan çıktık. Deniz telefonuyla instagramda gezerken ben de bir telefonuma baktım bildirim var mı diye. Gereksiz bildirimleri silip Arez'e yazdım.
"Yemek yemeğe kantine iniyoruz sen de bize katıl." Ufak bir mesaj atıp telefonu tekrardan cebime koydum. Ben boş bir masaya geçip oturduğumda Deniz her zamanki gibi göz devirip sıraya giderken ardından seslendim.
DU LIEST GERADE
KIRMIZI ODA
Jugendliteratur*Laris adında bir kız tesadüf sonucu yanlış girdiği linkle oyuna benzeyen bir siteye girer. Normal bir oyundan farklı görünmeyen bu siteyi araştırdığında çok daha farklı şeylerle karşılaşır. Kırmızı Oda diye adlandırılan bir yer var buraya herkes ko...