00.00

3.4K 357 355
                                    

Bölüm sonu konuşmam biraz uzun oldu ama önemli şeyler yazdım o yüzden  okumadan geçmeyin tatlılarımm♡

Dikkatim dağınık bir şekilde okula doğru yürürken kafamın içindeki sesleri durdurması için son ses açtığım müzik pek bir işe yaramıyordu çünkü hala duyabiliyordum seslerini. Notu okuduğum günün üzerinden tam olarak bir hafta geçmişti ve ben hala ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Ne aramaya cesaret edebilmiştim ne de Deniz'e bundan bahsedebilmiştim. Elimden geldiğince görmezden gelmeye çalışsam da kafamın içindeki sesleri bastıramıyordum. Okul görüş açıma girdiğinde sıkıntılı bir nefes verdim. Böyle bir durumdayken okulda olmak zordu. Beynim bile yerinde değilken vücudumu burada tutmak sadece yorucu bir işten ibaretti. Doğrusu vücudumu yormayı şu sıra görev edinmiş gibiydim sanki fiziksel yorgunluğumun sesleri bastırmaya bir etkisi olacakmış gibi. Okuldaki her türlü etkinliğe katılıyordum. Voleybol takımındaydım. Dövüş sanatları özel dersi almak bir yana aynı zamandaki okuldaki dövüş ve savunma kursuna da katılmıştım. Yaşadıklarımdan dolayı kendimi savunmasız ve güçsüz hissediyordum bu yüzden bu eğitimleri özellikle alıyordum. Ayrıyeten dans ediyordum ve daha bir çok şey... Bazen bu yorucu tempoya ayak uyduramayıp okulu asıyor, tüm gün evde uyuyordum. Okula girdiğim sırada son anda dibimde biten arabayla düşlerimden soyutlanarak gerçeğe döndüm. Kalbim anın etkisiyle gümbür gümbür atarken penceresini açmakta olan araba sahibini çekemeyeceğimi anlayıp hiç uğraşmamak adına sırtımı dönüp okul binasına ilerlemeye devam ettim. Etraftaki dikkatlerin üzerimde olması bile zerre umurumda değildi. Sırama gidip kafamı sırama gömmek istiyordum. Sınıfa gittiğimde Deniz'in çoktan geldiğini ve sırada oturduğunu gördüm. Müziği kapatıp kulaklığımı cebime attım.

"Oo Laris Hanım siz okulun yollarını bilir miydiniz?" göz devirip yanına oturdum.

"Sana da günaydın Deniz." Deniz çenemden tutup ona bakmamı sağladığında kaşlarını çattı.

"Yokluğunda keş olmaya mı başladın, bu gözler ne?"  gözlerimin etrafındaki kırmızı mor halkaları kapatmayı unuttuğum aklıma geldiğinde içimden ufak bir küfür savurdum. Amaan gibisinden elimi sallayıp onu geçiştirmek istesem de daha başından başaramayacağımı biliyordum.

"Laris!"  hafif tondaki vurgulu söyleyişi fırtına öncesi sessizliği andırırken aklıma ilk gelen yalanı söyledim.

"İlaçların dozunu azalttılar bunun sonucunda uyku dengem darmadağan oldu. Kimi zaman çok uykum olurken kimi zaman uykusuzum. Haliyle bu da bana kötü yansıdı."  dediğimde kısık gözlerle baksa da üzerime gelmeyi bıraktı ben de sıraya başımı koydum ve uyumaya başladım. Neredeyse uyumakla geçen bir okul gününde öğle yemeğine gelmiştik. Uyanıp Deniz'e saati sorduğumda öğle tenefüsüne girdiğimizi söylemişti yaklaşık beş dakika önce.

"Hadi kantine inelim."  dediğimde ayağa kalkmıştı.

"Ama önce sen in bir yer tut benim lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamam gerek." kafasını olumlu anlamda sallayıp gitmeye başladığında sıkıntıyla bir nefes alıp verdim. Notu aldığımdan beri tuhaf davranıyordum. Özellikle de Deniz'e karşı soğuk bir tutum sergiliyordum istemsizce ve onu kırıyordum. En kısa zamanda onun gönlünü almayı aklıma not edip lavaboya ilerledim. Lavaboya girdiğimde pek dolu olmaması beni şaşırtsa da üzerinde durmadım. Aynada kendime baktığımda neredeyse bitik bir Laris görüyordum. Sanki şarjım bitti bitecekti ve bedenim de özellikle gözlerim, kırmızı uyarı alarmı veriyordu.

Bir an önce silkelenip kendime gelmem gerekiyordu.

Soğuk suyu yüzüme çarptığımda çok daha iyi ve enerjik hissetmiştim. Lavaboda geçirdiğim kısa zamanın ardından Deniz'i daha fazla bekletmemek adına hızlı adımlarla aşağı iniyordum. Atladığım ikişer merdiven basamaklarında hızımı alamayıp düşeceğim sırada bir çift kol beni son anda yeri öpmekten kurtarmıştı.

KIRMIZI ODAWhere stories live. Discover now