we have

12.9K 1.4K 3.1K
                                    

Araba en sonunda karakolun önüne varmıştı, şu an içerideki dört kişi o adamlardan gelecek olan telefon aramasını bekliyordu.

On dakika geçti, yirmi dakika geçti, kırkıncı dakikaya yaklaşırken artık pes eden Hyunjin kendini tutamadığı için sessizce ağlamaya başlamıştı. Ne olup bittiğini tamamen anlayamayan Jeongin ise yapması gerekeni bilmiyordu.

Yanında oturan çocuğa ve ön koltuktaki ebeveynlerine baktı.

"Anne, baba siz içeriyi bir kontrol edip gelebilir misiniz? Belki de hatlarda sorun falan vardır. Polislere sorun."

Anne ve babası birbirine bakıp bu olası durum karşısında onları beklemelerini söylediler ve arabadan ayrıldılar, Jeongin ise hiç beklemeden kafasını tam önündeki koltuğun üstüne yaslayıp sessizce ağlayan çocuğa yaklaştı. Bir şey demekte zorlanıyordu, bu yüzden kollarını yanındaki bedene sardı ve bir süre o şekilde durdu. Karşılık alamadığı için kendini kötü hissetmişti, tam geri çekileceği sırada Hyunjin ona doğru dönmüş ve kafasını siyah saçlı çocuğun boynuna gömerek ağlamaya devam etmişti. Jeongin daha önce hiç böyle bir olay yaşamamıştı doğal olarak, yaşamış olan tanıdığı da yoktu bir bakıma. O yüzden empati kurmakta biraz zorlandığı çocuğun bedenine daha sıkı sarıldı ve ellerinden birisini yukarıya çıkararak hafifçe dağılmış olan saçlarını okşadı.

Bir insanın nasıl sakinleştirileceğine dair Jeongin'in zerre fikri yoktu, eğer eve erken dönebilirlerse üstüne uzun süre düşünecekti.

Ağlaması az önce daha da şiddetlenmiş Hyunjin'in sesi şimdi kesilmişti, arada bir kısık sesle hıçkırıp sarıldığı oğlanın kazağını sıkıyordu. Pek fazla zaman geçmeden Jeongin yavaşça Hyunjin'i kendisinden ayırdı, yaptığı şey işe yaramış gibiydi.

Tam karşısında olan yüze bakıyordu şimdi, yüzünde yüzü yara bere içinde olan birinin asla böylesine güzel olabileceğini tahmin etmemişti daha önce. Sarışın çocuğun gözlerinin altındaki yaşları sildi ve görüş açısını kapatan saçlarını kulağının arkasına itti, şimdi yüzü daha belirgin görünüyordu. Hyunjin öylece durup ona dimdik bakıyordu sadece, her an yeniden ağlamaya başlayacakmış gibi bir hâli vardı. Bunu hisseden Jeongin kafasını sağa sola salladı ve ileriye doğru kayarak savunmasız görünen çocuğun burnunun ucuna küçük bir öpücük kondurdu.

"Az kaldı, en kısa sürede bitecek. Bugün aramazlarsa yarın ararlar." Dedi usulca.

Hyunjin başını aşağı yukarı salladı ve Jeongin'in ellerini tutarak yüzüne bakmadan konuştu.

"Yardım etmeye çalıştığın için teşekkür ederim, daha doğru düzgün tanımıyordun bile beni. Yerinde olsaydım bunu yapmazdım, gerçekten çok teşekkür ederim."

Jeongin kafası öne eğik olanın sesinin her zamankinden daha buruk ve üzgün çıktığını duymuştu, Hyunjin de kendini pişman olmuş gibi hissediyordu. Her ne kadar tanışmaları ve ilerleyen ilişkileri fazlasıyla anormal olmuş olsa da Jeongin ona yardım ettiği için pişman değildi, olmazdı da. Konuşmadıkları iki ay boyunca düşünüp durmuştu onu, neden kaçtığını ve bir daha asla yazmadığını. Garipti ama bu sefer inkar etmeden özlemişti Hyunjin'i.

Minho biliyordu yaşadıklarını, geçmişi hatırladıkça ve ikisinin davranışlarını birleştirdikçe kaçtığı kişinin Jeongin değil o olduğunu kavrıyordu artık siyah saçlı. Eline geçtiği gibi boğarak öldürecekti onu.

"Hiçbir zaman gitmek istememiştim." Dedi Hyunjin sözüne devam ederek.

"Sorun değil, baştan tanışırız. Hem annemle babam da biliyor artık seni, yakın arkadaşım olursun."

cyber sex : hyunin ✓Where stories live. Discover now