all of the things i'd do

24.8K 1.8K 4.3K
                                    

Jeongin arkadaşlarıyla olan dünkü konuşmasından sonra güzelce bir uyku çekmişti, ne de olsa bugün canlı dersi yoktu.

Geç saatlere kadar uyuyan genç annesi tarafından zar zor uyandırılmıştı akşamüzeri. Duş almak için lavaboya gitti ve kısa sürede duşunu alıp kendine geldi, aşağıya günün ilk yemeğini yemek için indiği sırada ise havanın yavaştan kararmaya başladığını gördü. Acele acele tabağındaki yemeği yedi ve koşarak odasına çıktı.

Woomin'e geleceğini söylediğinden dolayı hemen eline bilgisayarını aldı ve sağ alt köşede inilmiş olarak duran uygulamaya tıkladı, açılan pencerede ilk olarak kullanıcı adını değiştirdi. Sanal ortamda büründüğü Minsoo kimliğini de araya sıkıştırmayı unutmamıştı, bu işlemleri yaptıktan sonra arkadaşlarının bulunduğu bölümüne tıkladı ve çevrim içi gözüken kullanıcıya baktı. Woomin'in kullanıcı adıydı, normal bir arkadaşlığı varsayarak arama yapmak için heyecanlanan Jeongin tam Woomin'i arayacaktı ki açılan yeni pencere ile onun kendisini aradığını gördü, buna karşılık gülümsedi ve onayla butonuna bastı.

Ancak Jeongin'in hesaba katmadığı bir şey vardı, duşunu aldıktan rahat etmek için üst bedenine bir şeyler geçirmemişti.

İkisinin de kamerasının açılmasıyla Woomin yalnızca ekranına bakıyordu, bunu fark eden Jeongin sordu.

"Ne oldu?"

"Çıplaksın."

Jeongin direkt kendi üstüne bakmış ve herhangi bir şey giymediğini fark edince sapık durumuna düştüğünü düşünerek mahçup olmuştu. Durumu uzatmadan konuşmaya başlayıp hareketlenmişti, çoktan bilgisayarı yatağının üzerine bırakmış ve ayağa kalkıp dolabından bir şeyler çıkarmaya başlamıştı bile.

"Kusura bakma farkında değildim, farkında olsaydım giyerdim. Aklımdan çıkmış, gerçekten bir sapık gibi göründüğüme inanamıyorum amacım bu değildi." Sıraladı cümlelerini.

Jeongin'in sözünü bilgisayardan yükselen Woomin'in kalın ama bir o kadar da tatlı olan sesi bölmüştü.

"sorun değil Minsoo, böyle kal."

Bilgisayarın ekranından arkası dönük dolabıyla uğraşan Jeongin'i, daha doğrusu Minsoo'yu izliyordu o sırada Woomin. Gencin bedeni yaşına göre oldukça estetik ve çekiciydi, baktıkça bakası geliyordu insanın. Jeongin onun söylediklerini duyduktan sonra yanlış anlaşılmamanın verdiği rahatlamayla gülmüş ve kıyafetlerini karıştırmayı durdurarak tekrardan bilgisayarın başına oturmuştu.

"Pekâlâ o zaman, bu şekilde kalayım."

"Eşitlenmek ister misin?" Woomin'in hızlıca söylediği şeyi Jeongin tam olarak anlayamamıştı.

"Nasıl yani?"

Woomin kıkırdamış ve ellerini bu sefer giydiği mor renkli gömleğin düğmelerine atmıştı, Jeongin bu konuşmanın henüz nerelere gideceğini bilmiyordu ama karşısındaki oğlanın bunu bile isteye yaptığının farkına varmıştı. Aniden gelişen olayın ardından Woomin gömleğini tamamen çıkarmış, bir kenara atmış ve tekrardan konuşmuştu.

"Bak, artık ödeştik."

Jeongin karşısında gördüğü görüntüye gergince bakarken garipsemeden edemiyordu bu durumu. Çocuğun bedeni tamamen pürüzsüz ve bembeyazdı, ayrıca kameradan minnacık da olsa belli olan kasları Jeongin'in dikkatini yavaş yavaş çekiyordu şu an. Kısa süre sonra Jeongin bu durumdan bir an önce kurtulmak adına gözlerini kendi odasının içinde gezdirdi. Nedenini anlayamamasına rağmen hâlâ garip hissediyordu, fakat bu kötü bir gariplik değildi. Tekrar baktı ekrandaki çocuğa, iyice gezdirdi gözlerini.

"Ödeşmiş olmamıza sevindim."

"Ben de."

"Eee, neler yaptın bugün?" Diyerek konuşma başlattı Jeongin. Woomin gününü anlatıyor olmasına rağmen düşünceleri yüzünden pek duyduğu söylenemezdi. Yanlıştı, gözlerini çekmek istedikçe daha da çok sabit kalıyordu. Kendine basit bir ergen olmadığını, bu tür şeylere kapılmaması gerektiğini yaklaşık ellinci defa tekrarlıyordu şu an içinden.

"...daha sonra duş aldım ve buraya geldim, sen?" Dedi Woomin.

"Uyudum ve yemek yedim."

"Gerçekten bu kadar mı?" Dedi Woomin meraklıca.

"Evet bu kadar."

"Fazla üşengeç olmalısın."

"Konuya göre değişiyor." kısa cevaplar vermeye devam ediyordu Jeongin.

"Mesela hangi konu?"

"Bilmem, sen tahmin et."

"Beni dikizleme konusu?" Woomin bunu gülerek söylemişti, Jeongin ise kollarını önünde bağlayarak cevap vermişti.

"Ben seni dikizlemiyordum."

"Merak etme bundan sonra kamerayı hep bu şekilde açarım, alışırsın."

Jeongin duydukları ile kaşlarını havaya kaldırmıştı, farklı bir yönden bakınca karşısındaki çocuğun bedeninin onu bu kadar etkileyici kılması haksızlıktı. Bunca düşünce ve özenilmeden verilen cevaplardan sonra şimdi tuvalette kendi başına uğraşması gereken bir sorunu olduğunu tescillemişti.

Jeongin konuşmadan önce Woomin kendini biraz geriye atmış ve uzun olan saçlarını karıştırarak gözlerinin önünü kapatmıştı, kollarını ayırdı ve gergince parmaklarını oynatmaya başladı Jeongin. Anlık olarak gelen isteğini inkar eden düşünceleri şimdi gittikçe daha çirkin bir hal almaya başlıyordu.

"Biz buradan hep görüntülü mü konuşacağız böyle?" Dedi anlık atılmayla. Huzursuz ve etkilenmiş olduğunun belli olmasını istemiyordu, arkadaşıyla normal bir şekilde konuşuyormuş gibi olsun istiyordu. Utanmıştı kendinden iki günlük çocuk hakkında düşlediği şeyler için.

"Bilmem, istersen sana numaramı verebilirim." Woomin de gözlerini ekrandaki Jeongin'den çekmeden söylemişti bunu.

"Bana uyar aslında, ama buradan da konuşmayı kesmeyelim." Dedi Jeongin.

"Tabii ki de kesmeyeceğiz Minsoo, ancak numaramı sana vermemi istiyorsan benim isteğim bir şeyi yapman gerekli."

"Nedir o istediğin şey?" Jeongin meraklı gözlerle sormuştu.

"Kendine dokunman."

"Ne?"

cyber sex : hyunin ✓Where stories live. Discover now