"Trough The Dark." Chapter 2

957 92 19
                                    

"Arabanın plakasını biliyorlar, kimliğinide biliyorlar. Taylor Alison Swift, değil mi?" Tüfeğin ucuyla omzuna sertçe vurdum. Lanet olsun bu aptal yüzünden ölecektim.

"Sorun olduğunu biliyordum!"

*

Tüfeği omzuma takıp arabadan atladım ve arkama baktım. Nerede olduğumu bile bilmiyorken nereye kaçabilirdimki? Derin bir nefes alıp ormandan bir an önce çıkmak için koşmaya başladım. Siktir. Telefonumu unutmuştum. Tam almak için geri dönerken birine tosladım. Korkuyla geri çekildiğimde Harry'yle karşılaştım.

"Telefonumu getir."

"Yanında telefonunun olması daha tehlikeli." Haklıydı. Lanet olsun ki haklıydı. Tekrar dönüp koşmaya başladım ve tüm gücümü kullandığıma emindim. Bu ormanın büyüklüğü ne kadardı ki? Koşmaya devam ettiğimde sabah sabah aç olduğum için her zamankine göre kısa sürede yorulmaya başlamıştım. Normaldede sabah antremanlarımız oluyordu ama aç olmuyorduk. Kesin ormana gelmişlerdir. Lanet olsun ölümüm böyle mi olacaktı? Ben yetimhanedeki çocuklar bana teşekkür ederken ölürüm sanmıştım. Şu an peşimde LBM'den adamlar var ve benim düşündüğüm şeye bak!

Bacaklarımdaki güç tükenirken ormanın içinde resmen kaybolmuştum. Beni burada elbet bulurlardı ama biraz zamanlarını alabilirdi. O zamandada ben biraz dinlenirdim. Durup sırtımı bir ağca yasladım ve soluklanmaya başladım. O sırada arkamdan nefes sesleri geliyordu. Tüfeğime sarılıp arkamı döndüğümde terden alnına yapışmış kıvırcıklarıyla Harry'yi gördüm. Buraya kadar beni takip mi etmişti?

"Ne işin var burada!?" Nefeslerini düzene sokmaya çalıştı.

"Daha önce maraton koştun mu? Eğer koşmadıysan denemelisin."

"Ne işin var burada gerizekâlı!? Senin yüzünden burayıda bulacaklar!" Bağırmamla birlikte Harry gözlerini kapattı.

"Merak etme, bana yardım ettiğin için bir teşekkür olarak düşün. Seni yalnız bırakmak istemedim." Gözlerimi devirdim.

"Senin yüzünden buradayım ben! Şimdide senin yüzünden öleceğim!" Bunları söyledikten sonra o'nunda LBM'den olduğu aklıma geldi ve tüfeğimi geriye atarak belimden tabancamı çıkardım. Harry'yi ağaca doğru ittirdiğimde sırtı ağacın gövdesiyle çarpıştı. Tabancayı alnına dayayıp bastırmaya başladım. "Beni bulmalarını kolaylaştırmak için geldin değil mi!? Ama emin ol benden önce sen öleceksin!" Tetiğe basarken gülümsediğimde gözlerini irileştirip eliyle bileğimi tuttu.

"Ya, saçmalama yardıma geldim! Telefonumuda arabada bıraktım yani bizi bulamazlar." Alt dudağımı ısırıp tabancayı geri çektim ve belime soktum. Normalde her şeyini kontrol ederdim ama bu gerizekâlıya ilginç bir şekilde güvenmiştim. "Bu arada silahımı alabilir miyim? Mâlum, ormandayız falan." İki elimle belimi kontrol ettim. O'nun tabancasıda bendeydi.

"Sana güvenmiyorum." Dudaklarını şişirdi.

"Bizi burada bulacaklardır." Gülümsedim.

"Ben gideceğim, sen kalacaksın. Sorundan başka bir şey değilsin." Arkamı döndüğümde kolumdan tutup durdurdu.

"Erkek gücüne ihtiyacın olabilir ama." Kaşlarımı çatıp karşımdaki 'erkeğin' vücudunu süzdüm. Oha. Bacaklara bak. Benimkilerden güzel. Ve bir anda o duygu belirdi. Hani şey var ya.. Kıskançlık işte! Sırıttım.

"Hangi erkekten?" Gözlerini kıstı.

"Hadi ama, seninle gelmek istiyorum. Sen beni oradayken aldın."

"Ve hayatımın en büyük hatasını yaptım." Gözlerini devirdi.

"Lütfen, söz veriyorum sana yardımcı olacağım."

Safe & Sound ~Haylor [Tamamlandı]Where stories live. Discover now