"Wildest Dreams" Chapter 7/ Part 2

366 43 14
                                    

Evdeki seslerin kesildiğine emin olduğumda küçük bi tekme atıp dolaptan çıktım. Buraya bakmamış olmaları büyük şanstı. Zaten büyük kuruluşlar hep basit hatalar yüzünden kaybederlerdi. Yani LBM pek kaybedecek gibi değildi ama, kazanmayacaktı da. Üstüme düşen kıyafetleri alıp dolaptan tamamen çıktım ve her ihtimale karşı odadaki komidinin çekmecesinden bir silah alıp etrafa tutarak ilerlemeye başladım. Sinsi olduğunu sanan birkaç ajan aşağıda sessizce bekliyor olabilirdi. Parmak uçlarımda mümkün olduğunca az ses çıkarmaya çalışarak odadan çıktım ve aşağı inmek için merdivwnlere yöneldiğimde duyduğum parke çıtırtısıyla olduğum yerde kaldım. Evde depo gibi kullandığımız yeşil kapılı odanın içinden gelmişti ve kapı hafifçe aralıktı. Kalp atışlarımı ağzımda hissederken kapıya ilerledim ve sessiz ama derince bir nefes alarak boşta olan elimi yavaşça kapının kulbuna yerleştirdim.

Bunu yapmalı mıydım gerçekten? Şu an evden kaçıp gidebilirdim ya da bir tüfekle kapıyı tarayabilirdim, içerdeki her kimse hiç şansı olmazdı. Ama içimde bir yerlerde, Harry olma ihtimalini göz ardı edemiyordum. Kendi ellerimle öldürmek istemezdim.

Yani, pek umarumda olmazdı, sonuçta benim bir şeyim değil ama suçluluk duyardım belki. Belki.

Kulbu aniden çekip kapıyı açtığımda silahımı da içeri doğrulttum. Ama bana doğrultulan silahı tutan kişiyi gördüğümde, nedensizce rahatladım. Harry. Yüzündeki kaslar gayet ciddiydi ama beni fark ettiğinde yüzünde belirgin bir rahatlama olmuştu.

Silahlarımızı indirdik.

Harry aniden beni kucakladığında, ben daha ne olduğunu anlayamadan ayaklarım yerden kesilmişti ve dönmeye başlamıştım.

"Tanrıya şükür, tanrıya şükür. Öldüğünü sandım." Söyledikleri yüzümde hafif bir gülümsemeye yol açarken omuzlarını yumrukladım.

"Senden kurtulmuş olurdum. Bırak beni!" Harry kahkaha atmaya başladı. Kaşlarım çatılırken, kahkahaları daha da güçleniyordu. Hızla döndüğümüz için midem bulanmaya başlamıştı ve bunun sonu kesinlikle iyi bitmeyecekti. "İndir beni seni aptal!" İçinde bulunduğumuz duruma göre gereksiz şiddetli kahkahalarına devam ediyordu.

Ah, harika. Deli bir Styles.

"Bırakmazsam ne olur?" Dönmemizin şiddeti arttığında, içimdeki tüm yemeklerin, midemle birlikte yukarı çıktığını hissettim.

Artık bunu engelleyemezdim.
*

"Sana beni bırakmanı söylemiştim." Harry üstüne yeni bir tişört giyerken söylediklerim karşısında yüzünü buruşturdu.

"İstediğin zaman on adamı üst üste bindirip dövebiliyorsun ama kollarımdan kurtulamıyorsun?" Yeni yıkadığı için ıslak saçlarını geriye attı ve muzipçe sırıttı. "Bahse varım bana aşıksın." Kaşlarımı çatıp dudaklarımı iğrenir bir ifadeyle gerdim.

"Bahse varım bir aptalsın." Sonra aklıma yeni gelmiş gibi kaşlarımı kaldırdım. "Ah pardon, nesnel yargılar için bahis açamam, doğru ya." Harry gözlerini kısıp üstüme dikti.

"Ah pardon, nesnel yargılar için bahis açamam, doğru ya" deyişimi sesini incelterek taklit ettiğinde gözlerimi devirdim.

Lanet olası ilk okul çocukları gibi atışmaktan ne zaman vazgeçecektik?

"Gidecek miyiz?" Sorusuyla omuz silktim.

"Burayı boş sanıyorlar artık givenli." Cevabımla şaşırdığını aralanan ağzından anlayabiliyordum.

"Bu şehirden tamamen gitmek istiyorum artık." Omuz silkip kendimi kanepeye attım.

"Git."

"Gerçekten burada durabilecek misin?" Sesi hafifçe yükselmişti. Duvardaki kurşun deliklerini gösterdi. "Burada yaşayabilecek misin?" Tekrar umursamazca omuz silktim.

"Hiçbirimiz şatolara layık değiliz."
*
Gözlerimi araladığımda kanepenin üstünde uyuyakaldığımı anlamıştım. Işık açık kalmıştı ve bu sayede karşımdaki tekli koltukta uyuyakalmış Harry'yi görebiliyordum. Kafamı yastığa biraz daha bastırıp Harry'yi incelemeye başladım. Ben git dedikten sonra gitmeyeceğine dair bir şey söylememişti. Sanırım gidecekti ve böylesi benim için çok daha iyiydi. Ama o şans istedikten ve ben de verdikten sonra gitmesi... Sanırım kırıcı olurdu. Yani başka biri olsaydı kırılırdı ama benim umrumda değildi. Tabii ki değildi.

Ama çok şey yaşamıştık, kısa zamanda hem de. Aklıma şarkı uydurmalarımız gelince hafifçe gülümsedim.

"He said let's get out of this town
O bu kasabadan çıkalım dedi
Drive out of the city
Şehrin dışına sürdü
Away from the crowds
Kalabalıktan uzakta
I thought heaven can't help me now
Cennet şimdi bana yardımcı olamaz sanıyordum
Nothing lasts forever
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez"

Derin bir nefes aldım ve devam ettim.

"But this is gonna take me down
Ama bu beni üzüyor
He's so tall, and handsome as hell
O çok uzun, ve cehennem gibi yakışıklı"

Son kısmı söyledikten sonra durdum ve keni kendime "ne!?" Diye sordum. Ama Harry'nin sesi bir siktir çekmemi sağladı ve beni susturdu.

"He's so bad but he does it so well
O çok kötü ama o bunu çok iyi yapar "

Zümrüt yeşili gözleri benimkilerle buluştuğumda yanaklarıma hücum eden ısıyla beraber arkamı döndüm ve yüzümü yastığa bastırdım.

Lanet olsun.

Safe & Sound ~Haylor [Tamamlandı]Where stories live. Discover now