› ufak temaslar

Zacznij od początku
                                    

Yanına yaklaştığımda dağınık bıraktığı saçlarını geriye atarak "Hayırdır kaptan?" diye sordu. Yutkunup evde hazırladığım bahaneyi duraklamadan söyledim, iyi ki de hazırladım diye düşünmüştüm o an. Çünkü ışığın etkisiyle parıldayan gözlerine bakarken duraklamam mümkündü.

"Antrenman günlerini karıştırdım, yolda aklıma geldi. Ben de bari kendim antrenman yapayım diye geldim."

Gözlerin anlık bir farkındalıkla aydınlanırken başıyla onayladı beni. Ayakta kalmayı kesip yanına oturduğumda bana sorgularcasına bir bakış attı. "Çok yoruldum. Rahatsız olmazsanız oturayım biraz?" dedim soru hâlinde. Kısa bir an yüzümü süzse de umursamaz bir biçimde elindeki dosyaya geri döndü.

Birkaç dakika sessizlikle geçti. Biraz daha sessiz sessiz oturursam gerçekten antrenman yapacağım gerçeğiyle harekete geçmeye karar verdim. Elimi bacağımın yanında yumruk yaparken gece verdiğim tüm kararların cesaretiyle çaktırmadan yaklaştım ona.

Bakışlarım önündeki dosyaya giderken meraklı bir tutumda "Ne dosyası bu, bakmamın sakıncası var mı?" diye sordum. Bakışları bana dönerken cevabını beklemeyip dosyaya doğru eğildim. Ona yaklaşmış olmamın da verdiği yakınlıkla omuzlarımız, bacaklarımız ve kollarımız birbirine değiyordu. Aynı zamanda benim kafam onun göğsüne yaslanmış gibiydi, sarhoş eden kokusunu yine solumuştum. Bu sefer ben de normalde özensizce sıktığım parfümümü iki kat fazla sıkmıştım.

Önümdeki dosyayı okuyor gibi gözlerimi hareket ettirirken aslında aklım tamamen başka bir yerdeydi. Ona böylesine yakın olmak tüm dikkatimi dağıtmış, uyuşturmuştu beni. Yine de son saniyeye kadar planıma sadık kaldım, ardından yavaşça doğrulup "Siz hep evrak işleri ile mi uğraşırsınız?" diye sordum. Ne zaman onu tek yakalasam evraklarla uğraşıyordu çünkü.

Bankta biraz geriye yaslandı ve "Bunlar önemli işler. Benden başkası benim kadar dikkatli olmayacağı için kendim yapıyorum." dedi. Başını sağ omzuna yaslamıştı hafifçe, öyle bakıyordu bana. "Her konuda dikkatli misinizdir?" diye sordum. Dudağının çok hafif kıvrılırken gözleri gözlerimi özenle buldu, "Evet, her konuda dikkatliyimdir." dedi. Boğazımı temizleyip "Ben pek dikkatli bir insan değilim." diye mırıldandım. Kaşları havaya kalkarken "Futbol oynarken öylesin." diye yanıt verdi.

İçimden seninle oynarken değil, diye geçirsem de dışımdan sadece "Önemli olan da odur belki. Futbol hayatımın büyük bir kısmını kaplıyor." dedim.

"Kalan kısmı ne kaplıyor kaptan?"

Ağzımı açıp kapattım bir anlığına. Güzel bir soruydu, bu kadar umursamazca ve meraksız sormasaydı daha güzel de olabilirdi. Yine de geri durmayarak "Arkadaşlarım, annem, eğitimim..." diye mırıldandım. Belki bir de sen, diye ekledim aklımdan.

Daha sonra "Sizin hayatınızı ne kaplıyor?" diye sordum merakla. Onun aksine gerçekten merak ediyordum bu sorunun cevabını. Dudağının kenarını kaşıyıp "Spor." diye genel bir yanıt verdi. Kaşlarım kalkarken "Futboldan başka bir spor yapıyor musunuz?" diye sordum. Şu siz ekinin canı da cehenneme.

Bana bir bakış atıp "Sekiz daldan linsansım var." dedi muzip bir sesle. Sanki "Sence uğraşmıyor muyum?" der gibi. Kaşlarım hayretle yukarı kalkarken ağzımın içinde belli belirsiz bir küfür mırıldandım. En son beşti! Bu adam kesinlikle bana birkaç birkaç beden büyüktü.

"Yarın buluşalım." Dediği şeyle anında gözlerine bakarken kalbim hızlanmıştı. Nefesimi kontrol altına almaya çalışırken "Hı?" diye bir tepki koymuştum ortaya.

Güneş'in tam gözlerine gelmesine şikayetçi bir tavırda yüzünü buruşturdu ve elini alnına yerleştirdi bundan korunmak için. Ardından tekrar bana dönüp "Takımı topla, yeni strateji için yarın bir yerde buluşacağız. Kafe olabilir." dedi baskın bir tonda.

Omuzlarım bir anda düşerken anladığımı belirten bir mırıltı bıraktım ortaya. Planımın ikinci kısmını uygulamanın zamanının geldiğini anladığımda ayağa kalktım ve "Ben antrenman yapayım. Size kolay gelsin." dedim. Hemen ardından üstümdeki tişörtü eteklerinden tutup çıkarttım.

Ortaya çıkan biçimli üst bedenime bir bakış atıp sorgularcasına gözlerime baktı. Rahat bir tutumda "Hava sıcak, zorlanmamak için çıkartırım bazen." dedim. Utanan bir insan değildim neyse ki, diye düşünmüştüm o an. Beni başıyla onaylayıp önündeki dosyaya çevirdi gözlerini.

Kenarda bulunan top yığınından birisini almak için ilerledim. Tam da istediğim gibi kilitli olduğunu gördüğümde başımı bankta oturan adama çevirip "Koç, bir bakar mısın?" diye seslendim. Başını kaldırdığında elimle topları gösterdim. Ne istediğimi anlayıp dosyayı kenara bıraktı ve yanıma doğru gelmeye başladı.

Cebinden bir yığın anahtar çıkarttı ve bir tanesini seçip deliğe soktu. Yüksek demirlerden oluşan kafesin kilidi açıldığında bana döndü. Kafes onun arkasında kaldığı için yaklaşıp elimi arkaya attım. Çıplak üst bedenim onun gömleğine değerken yüzüm boyun ve omzunun arasında kalmıştı. Sarılıyor gibiydik ama sadece bedenlerimiz temas ediyordu ve bu kesinlikle tuhaf veya özellikle yapılmış gözükmüyordu.

Belli etmeden oyalanıp birkaç topu elledim. Daha sonra son hamle olarak geçen gün bilmeyerek de olsa bana yaptığı gibi bacağımı hafifçe ona sürterek en kenardaki topu elime aldım. Sanki hiçbir şeyden haberim yokmuşçasına elimdeki topu iyice sıktım ve "Teşekkür ederim." dedim gülümseyip. Gözlerine bakamamıştım ama yutkunduğunu görebilmiştim. Bunu hızla gizleyip onayladı ve arkasını dönüp tekrar kilitledi kafesi.

Sahanın ortasına gidip çalışmaya başlarken, dikkat çekmemek için saatlerce çalışmam gerektiğini biliyordum. Ama değmişti, çünkü senelerin ardından tekrar hislerimden tamamen emin olmuştum.

Ben, bu sert antrenörden deli gibi etkileniyordum.

28.10.20 | Linda Lewis

Antrenör [b×b]Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz