Chapter Fifteen

1.4K 120 390
                                    

EMMA

"Çıktım şimdi Joe, geliyorum. Söylenmeyi kes."

Bir yandan telefonda susmak bilmeyen Joe'ya laf yetiştiriyor, öte yandan arabaya binmeye çalışıyordum. Sarah'nın doğum gününü onların evinde, kendi aramızda kutlayacaktık.

Joe bugün izinliydi ve bütün iş ona kalmıştı. Charlie ve Nate'in iki saat önce orada olmaları gerekiyordu ama muhtemelen işten kaytarmışlardı.

Josie de çalıştığı için gerçekten tek başına kalmıştı ve telaşını anlıyordum fakat bu şekilde söylenerek benim de elimi ayağıma dolaştırıyordu.

"Tamam ama çabuk ol. Ağlamak üzereyim gerçekten, balon şişirmekten kafayı buldum galiba."

Sevimli haline gülüp kapatmasını söyledim. Elim alışkanlıktan albüm almak için torpidoya gitti ama açmadan durup yumruk yaptım.

Geçen çarşambadan beri ne Harry'yi ne de başka bir arkadaşımı görmüştüm. Sadece bir kez Joe ile buluşmuş, içimi dökmüştüm ona. Sonrasında torpidodaki albümleri kolilemiş, evin bir köşesine tıkmıştım. Aslında genel olarak ufak çaplı bir Harry temizliği yapmıştım olduğu kadar.

O gün hayatımın nereye gittiğini, bu bitmek bilmeyen fırtınaların beni nereye götürdüğünü düşünerek bir süre boş boş yollarda dolandıktan sonra kendimi evimde bulmuştum.

Fakat bir müddet kıpırdayamamış, arabamdan inip evime çıkamamıştım. Gözüm sürekli dikiz aynasına gidiyor ve o andan sonra birbiri ardına değişen görüntülerle süslenmesine rağmen zihnim oraya Harry'nin tek başına, yıkılmış bir şekilde kaldırımdaki görüntüsünü yerleştiriyordu.

Beni hayatımda kimsenin kırmadığı gibi kırmıştı. Hiç kimseye böylesine değer verip sonrasında terk edilmemiştim. Ona güvenmiş, evimi, hayatımı, kalbimi açmıştım. Ama o gitmişti, durmadan aynı şeyleri düşündüğümün, kendimi tekrar ettiğimin de farkındaydım. Yine de elimde değildi işte çünkü durmadan bir türlü azalmayan bu acıyı yaşıyordum.

Evet beni terk etmesi, bir neden vermeden terk etmesi, yanlıştı. Ben dinlemek istediğimde ağzını sıkı sıkıya kapatmış, bir önemi olmadığını, bunun bir şeyi değiştirmeyeceğini söyleyip durmuştu.

Ve belki şimdi ben de en az onun kadar yanlıştım. Belki onu dinlemeliydim ama zaten öldükten sonraki tedavi ne fayda ederdi ki? O anı atlatmıştım. Çoktan kırılmıştım, parçalarım tuzla buz olmuştu, en ufak bir meltemde benden uzağa gidiyor ve sağlam kalan tek parçayla, acı ile beni baş başa bırakıyorlardı.

Ona ihtiyacım olduğunda, konuşmasıyla yaralarımı sarabileceği zamanda susmuştu. Ve şimdi ben onun yüzüne bakarken bile acı çekiyordum. Sesi iyi olmayan bir şekilde tüylerimi diken diken ediyordu. Orada onunla bir dakika daha duramazdım, üstelik sadece aynı şeyleri geveleyip duruyordu. Emma ve lütfen kelimeleri diline pelesenk olmuş, başka bir şey söylemiyordu.

Belki de geç kalmıştı. Geç kalmıştık.

Joe ve Josie'nin paylaştığı eve gelince bulduğum ilk yere park ettim ve hediyemle birlikte arabadan indim. Sarah hediye seçmesi zor biriydi, ben de kolaya kaçmış, birlikte alışverişe çıktığımız zaman güzelmiş dediği bir kazağı almıştım. Diğerlerinin hediyeleri hakkında bir fikrim yoktu.

Eve çıktığımda Joe kapıyı açar açmaz bana sarıldı. "Emma, ne olursun yardım et." Diye sızlandığında o bana sarılmaya devam ederken içeriye adımladım. Etrafta renk renk balonlar vardı, salondaki masanın üzerinde bardaklar, kağıt tabaklar yerleştirilmişti. Masayı incelediğimi görünce "Pasta dolapta, gelirken Charlie de içecek bir şeyler getirecek. Pizza da söyleriz diye düşündüm. Sen Jim'i çağırdın mı? Geliyor mu?"

Separation Parade | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin