Derin bir iç çektim. Ellerim saçlarıma götürdüm. Babamın saçlarıma dokunuşlarını hissetmek için.

Aras ada tezgaha yaslanmış küçük bir gülümsemeyle beni dinliyordu. Babam hakkında konuşmak bana huzur veriyordu. İlk kez kızlar dışında birine bunları anlatıyordum.

"Babamla annem aynı mahallenin sakinleriymiş. Annemin tarafı babamlara göre daha varlıklı insanlarmış. Annemin babası milletvekiliymiş. Babamın ailesi ise daha orta düzey insanlarmış. Babamın babası ise öğretmenmiş. Tabii bu iki zıt aile yapısı birbirine aşık olan bu çifte iyi bakmamış. Karşı olmuşlar. Annemin babası annemi yurt dışına zorla yollamış ama annem havaalanında babamla birlikte kaçmış. Aşkları o kadar büyükmüş ki ne babaları engel olabilmiş ne de başkaları. Kimse engel olamamış. Tabii durum böyle olunca iki ailede evlatlarını silmiş."

"Sen annenin tarafını ya da babanın tarafını hiç görmedin mi?",

Aras'ın sorusu üzerine ona acı bir gülümseme bahşettim.

"Ben hiç görmedim iki tarafıda. Annemler evlendikten iki yıl sonra ben olmuşum, annemin kaçarken ki tek eşyası inci kolyesiymiş, o da büyük büyük annesinin hediyesiymiş. İnci satıldığında çok fazla para etmeyen bir mücevherdir. O yüzden ona rağmen satmak zorunda kalmışlar. Sonra nasıl olduysa sattıkları inciyi ben doğduğum zaman gelen hediyeler arasında bulmuşlar. O gönderilen hediye paketinin sahibini hiç bir zaman bulamamışlar. O yüzden benim adımı İnci koymuşlar. Annem sürekli bu hikayeyi ben uyumadan önce masal diye anlatırdı. Önceleri bunun gerçekten masal olduğunu sansamda sonradan benim ismimin hikayesi olduğunu anladım."

Dediğimde elim boynumda yavrulamış inciye gitti. Kaç yıllık olduğunu bilmesemde aile yadigarı olması kadar önemli bir şey yoktu.

"Ben doğduktan sonra ailelerine benim bebeklik fotoğrafımı gönderip haber vermişler. Sonra bir kaç kerede evlerine gitmişler ama kimse yüzlerine bakmamışlar. Beni de torundan saymamışlar. Oysaki ikisi aileninde tek torunu bendim. Tek evlatlarının tek çocuğuydum. Buna rağmen kazadan sonra kimse beni karakoldan almadı. Başak ve ailesi bana sahip çıktı."

Dediğimde gözümden bir damla yaş akıp gitti. En çok bunu kaldıramıyordum işte. Benim bir suçum olmamasına rağmen beni insan yerine koyup sahip bile çıkmamışlardı. Yoldan geçen bir ailenin sahip çıkması kadar acı bir şey yoktu.

Aras beni kollarının arasına alıp saçlarımı okşadı. Dudaklarını alnıma bastırdığında kendimi güvenli bir sığınaktaymışım gibi hissetmiştim.

"Ben senin yanımdayım. Her ne olursa olsun seni asla bırakmayacağım.",

Dediğinde geri çekilip dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Aras benim her şeyimdi. Ailemdi, sevgilimdi, arkadaşımdı, dostumdu, kocamdı. O benim her şeyim olmuştu.

Birlikte el ele mutfaktan çıktığımızda ikimiz içinde günün yoğunluğundan dolayı yorgunluk vardı. O yüzden merdivenleri çıkmaya başladığımda Aras beni durdurmuştu.

"Eve girerken olmadı bari yatak odamıza girerken olsun.",

Dediği şeyden bir şey anlamadığım için kaşlarımı çattığım sırada Aras beni kollarının arasına alıp kucaklamıştı. Bunu hiç beklemediğim için ufak bir çığlık dudaklarımdan kaçmıştı.

"Aras dur düşeceğiz.",

"Düşmeyiz, ben bu kasları boşuna yapmadım. Hepsi bu günler içindi.",

Dediğinde kahkaha attım. Bir anda modumun böyle değişmesinin tek sebebi Aras'tı. Çocuk gibi bir adamla evlenmiştim.

Aras merdivenleri çıkarken kıkırdamama devam ettim. Kollarının arasında olmak istemsizce mutlu etmişti. Bir de beni bu kadar rahat taşıyor olmasıda şaşırtmıştı.

Aras odamıza girdiğinden buranın dizaynına bayılmıştım. Oldukça dinginlik veren ve modern bir tasarımı vardı.

Aras beni yavaşça yere bıraktığında etrafı daha rahat inceleyebilmiştim.

"Evin gerçekten çok güzel.",

Boydan pencerenin bize sunduğu manzara bu odanın dizaynıyla bir bütündü.

"Evimiz.",

Dediğinde gülümsedim. Bundan sonra her şeyimizin ortak olacak olması gerçeğini unutmuştum.

"Aras...",

Bakışlarımı manzaran alıp Aras'a çevirdim.

"Ben diyorum ki Aslı'yı da yanımıza alalım.",

Dediğimde kaşlarını çattı. Sonuç olarak biz evliydik ve burası yuvamızdı. O zaman benim isteğimde olabilirdi.

"Bu nerden çıktı?",

Aras'ın birden bu konunun ortaya çıkma nededini sorgulayışını çok iyi anlıyordum ama bu sabahtan beridir düşündüğüm şeylerden biriydi. Ayrıca o malikanede huzur yoktu.

"Aslı çok yalnız kalıyor. Bizimle yaşayabilir.",

"İncim, bunu bende isterdim ama dedemle birlikte kalmakta ısrarcı. Defalarca teklif ettim, dedemin annemler tarafından üzülmemesi için orada kalmak istedi.",

Dediğinde yüzümü düşürdüm. Aslı'nın kendini düşünmeyip dedesini düşünmesi kalbimi ısıtmıştı. Ne kadar yürekli bir insandı.

"O zaman Süleyman dede de gelsin.",

Dediğimde Aras ufak bir kahkaha attı.

"Ben de çok isterim güzelim ama dedem o evi kolay kolay terketmez. Babaannemin hatıralarıyla dolu evde yaşamayı tercih ediyor.",

Dediğinde kafamı anlarmış gibi salladım. Gerçi ben de böyle durumda olsaydım ben de Aras'ın anılarıyla dolu bir evde yaşamayı tercih ederim.

Aras'ı kaybetme düşüncesiyle kalbim sızladı. Düşüncesi bile mahvediyordu. Onsuz olmaktansa ölmeyi tercih ederim.

"Ama istersen biz taşınabiliriz.",

Dediğinde kaşlarımı çattım. Malikaneye taşınma fikrini daha önce düşünmemiştim. Gerçi evlenmeyi de düşünmüyordum ama şu an evliydim.

"Biz mi?",

"Evet. Hem dedemi hem de Aslı'yı yalnız bırakmamış oluruz.",

Dediğinde bir şey demedim. Haklı olabilirdi. Bu durumda herkesin istediği olurdu ama Hande hanım ve Yavuz beyi düşündükçe geriliyordum.

"Hande hanım...?",

Aras sözümü kesip konuşmasına devam etti,

"Sen annemle babamı merak etme. Mirastan men olmamak için sana tek kelime dahil edemezler artık emin ol.",

Dediğinde gülümseyerek yüzüne baktım. Annesinden ve babasından iğreniyor gibiydi. Onların davranışları yüzünden kendini kötü hissetmesini istemiyordum. Kollarımı beline dolayıp başımı göğüsüne yasladım.

"Eğer Süleyman dede isterse neden olmasın. Hem bahçesi Kal için çokta uygun ve geniş.",

Dediğimde Aras güldü. Sanırım orada yaşamak en başta Aras'a iyi gelecekti.

• • •

CEVHERİ (+18)Where stories live. Discover now