XII

154 18 9
                                    


"Haklısın." Dediğimde gülümseyen bir ifadeyle yüzüme bakıyordu.

Ormanlı bir yolun henüz başlangıcında beraber konuşarak yürüyor ve kuşların sesini dinleyerek manzaramızı seyretmeyi ihmal etmiyorduk.

Cliff'in varlığını hissediyordum.

"Bu fırsatı değerlendireceğiniz için heyecanlıyım." Diye bir itirafta bulundu, gülümsedim.

"Eğer sen olmasaydın değerlendirmeyi bile düşünmezdim, Cliff. Sayende buna karar verdim." Dedim.

Gerçekten de öyleydi. Robert'ı hatırlamak bana acı veren sayılı şeylerdendi, yazmış olduğum kitabın tamamen onunla ilgili olması canımı yakıyordu. Önüme sunulan teklifse, böyle bir kitabın gözlerimin önüne serilmesi demek oluyordu.

Yine de Cliff, bir şekilde bana merhemdi.

Sözlerini duymak, yanımda olduğunu bilmek içimi rahatlatıyordu. Zehrime panzehirdi.

"Seni yıllardır tanımıyorum ama bunu çok isterdim." Dedim gözlerinin içine bakarak.

Gözlerimiz birbirlerine kenetlenmiş gibiydi.

"Bu kadar geç kaldığım için üzgünüm, Bay Ronald." Dedi ve gülümsedi.

"Endişelenme, varmış olman bile bir mucize." Diyerek cevap verdim.

Yolumuzdaki toprak her zamanki gibi nemliydi, iklimi pek değişmeyen bu ülkede hayatımı sürdürmek ise hoşuma gitmiyor değildi.

Yokuşu çıktığımızda karşımıza sonu olmayan bir mavilik göründü, yürümeye devam ettik ve gözlerimizi ufuktan ayırmadık.

''Kocaman bir hücre, Bay Ronald. İçerisinde ne olduğunu bilmediğimiz yaratıklarla dolu yabancı, kalabalık bir yuva.'' Dedi.

Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı,

''Yukarısına göre epey huzurlu olmalı. İnsanların orada barınamaması onların şansı.'' Dedim. Dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm, bu bir şeyi atladığımı düşünmeme sebep olmuştu.

''İnsanlar barınamadığı yerleri bile lekeleyebiliyor, Efendim. Belki şimdi değil ama gelecekte, mutlaka.'' Bu durumdan aşırı rahatsız olmuş gibi bir hali vardı.

O haklıydı, insanlar daha birbirleriyle bile geçinemiyorlardı. Ne acı.

Kısık gözlerini yere çevirdi. Düşünüyordu.

''Gezegenler arası tren yolculuğu olsaydı iki bilet için her şeyimi verebilirdim.'' Dedim, kaşlarını kaldırdı.

''Diğer bilet kim için, Efendim?'' Elimi cebime atıp sigaramı çıkardım. Ardından kolumun hâlâ sargıda oluşunu fark ettim ve omuzlarımı düşürdüm.

''Yardım edebilir misin?'' Diye sorduğumda Cliff hiç duraksamadan kibritimi aldı ve onu yaktı.

Ateşi sigaranın ucuna tuttu, sessizce yanmasını bekledi. Bu sırada ise ben, onun odaklanmış halini izliyordum.

''Senin için, elbette.'' Dediğimde yüzündeki ifade görülmeye değerdi.

Şaşırmıştı.

Gülümsedim, kibriti kendi paltosunun cebine koyarken dumanlar arasından ona bakıyordum, yüzü gerilmiş, ciddi bir hali vardı.

Sigara paketimi cebime sıkıştırıp dudaklarımın arasındakini parmaklarıma aldım.

''Yanında yalnız hissetmediğim iki insan oldu,'' diyerek devam ettim, ''Biri Robert'tı.'' Gözlerinde merak vardı.

Görebiliyordum.

''Diğeri ise sensin.'' Sigaramı dudaklarımın arasına geri koydum ve derin bir nefes aldım.

''İtiraf etmek gerekirse, ilk başta seni kabul etmek istememiştim.'' Denize doğru baktım.

''Bana yabancıydın ve zarar vereceğinden, alışamayacağından çok korkmuş ayrıca birine daha ihtiyacım olmadığını çünkü kendi kendime yettiğimi düşünmüştüm, Cliff.''

''Yetmediğimi anladığımda hayatımı kocaman bir ego ile geçirdiğimi, aslında yeniliklere açık olmadığım için hiç yaşamadığımı fark etmiştim. Bu benim için korkunç bir andı, son on yılıma baktığımda özellikle hatırlayabildiğim bir anımın olmaması yaşamadığıma işaret ediyordu.'' Kuruyan dudaklarımı ıslattım.

''Ama sen geldikten sonraki hiçbir günümü hatırlamakta sıkıntı çekmiyorum.'' Dedim.

Bana dolmuş gözleriyle bakıyordu, ben ise ona sıcak bir gülümseme gönderiyordum.

''O yüzden, Cliff. Bana yaşadığımı hatırlattığın için, asıl ben sana minnettarım.''

1928 BxBWhere stories live. Discover now