IX

148 18 15
                                    

Gözlerimi hafifçe araladım, vücudumun her yeri ağrı ve sızı içerisindeydi.

Yorgun bakışlarımı tavandan çektim, etrafıma bakındım. Odamdaydım.

Daha öncekilerin aksine kırık bir kolla.

Kaşlarım hafif çatılırken sol elimi yavaşça alnıma attım ve ovuşturdum. Neler olduğunu az çok anımsarken yüzümü buruşturma isteğiyle dolup taştım.

Attan düşmüştüm.

Ardından da bayılmış olmalıydım.

Alnımı ovuşturduğum elimle kafama vurmaya başladım; nasıl attan düşebilirdim ki?

Yanımda duran doldurulmuş bir bardak suya gözlerimi çevirdim, hiç içilmemişti.

Oturur pozisyona ağır bir hareketle geçtim ve kapının yavaşça açılışını izledim. Gelen kişi Cliff'ti, elinde yemek dolusu tepsiyle bana mahçup bakışlar atıyordu.

"Uyanmışsınız." Dedi kapıyı ardından kapatırken...

Ona doğru baktığımda aslında her şeyin bulanık olduğunu da fark etmiştim.

"Gözlüğüm..." Dedim anlık şaşkınlığımla.

Cliff ekindeki tepsiyi masamın üzerine koyarak ellerini önünde birleştirdi ve bir anda eğildi.

"Bay Ronald, size hızlanalım diye ısrar ettiğim için gerçekten çok üzgünüm... Bütün bu olanların hepsi benim suçum, size daha dikkat etmeliydim ama bunu bile beceremedim, eğer beni ailemin yanına tekrar göndermek isterseniz sizi cidden anlayışla karşılarım, Efendim. Sizden gerçekten çok özür dilerim..." Dedi.

Yüzüme bakmıyordu, kaşlarımı kaldırarak onu süzdüm.

"Saçmalamayı bıraktığında daha mutlu olacağım, önümde de bir daha eğilmeni istemiyorum." Dedim, sert bir üslupla.

Hemen duruşunu dikleştirdi ve bana bakmayı sürdürdü.

"O zaman en azından lütfen siz iyileşene kadar size bakmama izin verin, olanları telafi etmezsem kendimi çok kötü hissedeceğim." Dedi.

Derin bir nefes verdim.

Başımı salladığımda ise sevinmişe benziyordu.

Tepsiyi bıraktığı yerden alarak yatağımın baş ucuna koydu ve sandalyeyi yatağa yaklaştırdı.

Yaptığı çorbadan bir kaşık aldı ve elini kaşığın altına koyarak dökülmesini engelledi.

Bana uzattı.

Ona şaşkınlıkla baktım, bana yemek mi yedirecekti? Kendi elleriyle?

Yüzümdeki ifadeyi fark etmiş olmalıydı ki durdu, elindeki kaşığı yavaşça indirdi.

Gözleri sorular soruyordu.

"Sadece, çok uzun zamandır yalnız olduğumdan dolayı hasta olduğumda bana bakan başka biri olmamıştı. Şu an önemli ve umursanmış hissettim, sayende." Dedim.

Gülümsedim. Hüzünlü hüzünlü bakıyordu, hiçbir şey demedi.

"Ayrıca ebeveyni tarafından beslenen yavru bir kuş gibi de hissettim." Dediğimde buruk bir gülümseme gönderdi.

Ben ise gülerek bana uzattığı kaşıktan çorbamı içiyordum.

Derin bir nefes vererek beni beslemesine izin vermeye devam ettim; sürekli benimle ilgilenmesini, evi temizlemesini ve kenara geçip kitap okuyuşunu izledim.

Şu an ise duyduğum tek ses saatimin tik tak sesleriydi.

Sol elimi çeneme atıp Cliff'e bakmayı sürdürdüm.

Asla yorulmuyor gibiydi, sabahtan beri bana kendimi rahat hissettirmeye çalışıyordu ama kendisine asla şans tanımıyordu.

Biraz dinlenmeliydi.

"Cliff." Dedim, gözlerini kitaptan çekerek bana odaklandı.

"Yanıma gelebilir misin?" Dediğimde kaşlarını kaldırdı, yine de herhangi bir soru sormayıp kitabı yanındaki masaya koydu ve yatağımın köşesine oturarak gözlerini gözlerime kenetledi.

Ona doğru eğilip sol elimi saçlarına attım, hafifçe karıştırdım.

"Benim için bir iyilik yapmanı isteyeceğim." Dedim, "Evet?" Dedi sabırsız sesiyle.

"Biraz uyu."

Gözlerini kırpıştırdı, etrafına bakındı ve yorulduğunu yeni fark etmişçesine elini saçına attı.

Başını sallamasıyla ona gülümseyerek baktım.

"Burada uyuyabilirsin." Dedim, omuzları düşmüş ve bana o yorgun bakışlarından birini atmıştı; bunu o da istiyor gibi bir hali vardı.

Yerinden kalktığında ne yaptığını anlayamamıştım, odadan çıktı ve ekstra bir yastıkla odama geri döndü.

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken elindeki yastığı koydu ve kendisi de bana arkasını dönük bir şekilde oturdu.

"Yorulduğumu siz bana söyleyene kadar hissetmemiştim." Dedi.

"O zaman söylediğim iyi oldu, yoksa hasta olacaktın." Dedim.

Başını çevirip bana gülümseyen bir ifadeyle baktı.

"Teşekkür ederim Bay Ronald." Dedi.

Ardından kafasını yastığa gömüp beni izlemeye başladı.

Gözlerimi yavaşça kapatıp ben de kafamı yastığıma gömdüm.

Gözlerimi açarsam gözleriyle karşılaşacağımı biliyordum.

1928 BxBDove le storie prendono vita. Scoprilo ora