V

183 22 11
                                    

Ellerimdeki sebze ve meyveler aşırı ağır olduğu için daha önce hiç düzenli alış veriş yapmayışıma kızdım.

Hep her şeyi son ana bırakmak gibi bir huyum vardı, bundan artık vazgeçmeliydim.

Yağmur bir yandan beni sırılsıklam yaparken elimde duran şemsiyeyi dahi açacak durumda değildim. En azından keşke almasaydım.

"Merhaba Bayım! Size yardımcı olmamı ister misiniz?" Islak kıvırcık saçlarım yüzüme yapışması görmemi biraz engellese dahi arkamdan seslenen gence dönüp kendisini görebildim.

"Ah, çok sevinirim; eğer işin yoksa, genç adam." Dedim.

Elimdeki yüklerin hafiflemesinin verdiği o anki mutluluğu sizlere tarif edemezdim.

"Bu taraftan değil mi?" Elindeki şemsiyeyi bir yandan zaten sırılsıklam olmuş bana tutuyor diğer yandan beni çaresizce takip ediyordu.

"Evet." Gülümsedim, "Adın nedir? Sana içecek bir şeyler hazırlayayım, zahmet verdim zaten..." Dediğimde güldü.

"Hiç sorun değil, size yardım etmiş olmak beni mutlu etti. Adım Cliff Matthew." Dediğinde duraksadım.

Ben aniden durunca o da bekledi.

"Annen, Margaret Matthew olabilir mi acaba?" Diye sorduğumda kaşlarını kaldırdı ve başını salladıktan sonra beni iyice süzdü, "Sanırım siz de Ronald Anthony olmalısınız." Dedi.

"Evet," Dedim, "Hoş geldin, Cliff." Gülümsediğimde o da başını yere eğerek güldü.

"Sizinle tanıştığıma memnun oldum Bay Ronald."

Ellerimiz dolu olduğu için el sıkışamamıştık ama eve vardığımız için rahatça konuşabileceğimizi düşünüyordum.

"Ben de seninle tanıştığıma memnun oldum, Cliff." Dediğim sırada kapıyı açmıştık, eşyaları hemen soğutucuya yerleştirmiş ve ona üzerindekileri askıya asabileceğini söylemiştim.

Ben de kabanımı, şapkamı astıktan sonra koltukta oturan Cliff'e kısa bir bakış attım.

Uzun, neredeyse zayıf diyebileceğim bir vücut yapısı vardı.

Saçları hafif ıslanmıştı ve dalgalıydı, gözleri ise su yeşiliydi. Uslu bir gence benziyordu, bana sorun çıkaracağını düşünmüyordum.

Ellerimi havluya sildikten sonra yüzümü de sildim, hızlıca odama çıktım, üzerimi değiştirip geri indim.

"Sütlü çay ister misin?" Diye sordum.

"Eğer varsa siyah çayınızdan koyabilir misiniz?" Dediğinde gülümsedim. "Tabii ki."

Suyu olabildiğince ısıttığımda yavaş bir şekilde siyah çay yapraklarının üzerine gezdirerek döktüm.

Ve yeniden beklemeye başladım.

"Aç değilsin değil mi, Cliff?" Dedim, "Hayır efendim, gelirken yemek yemiştim." Gülümsedim, "Sevindim."

Mutfak sandalyesini çekip oturdu. Bir şeylerden rahatsız olmuş gibiydi ama söylemeye çekiniyordu, sanırım.

"Bir sorun yok değil mi?" Diye sordum, başını kaldırdı, bana doğru baktı.

"Oh, hayır efendim. Yok, endişelenmeyin."

Üstümde uzun süredir insanlarla konuşmamanın verdiği bir paslanmışlık vardı ve Cliff'in vermiş olduğu cevaplar o kadar düz ve tek düzeydi ki; hiç yardımcı olmuyordu.

Gerilmiştim.

Neyse ki beni, olduğunu düşündüğüm çay kurtarmıştı.

Çayı süzgeç üzerinden bardağa döktüm, suyla doldurduktan sonra önüne koydum.

"Afiyet olsun." Teşekkür eder etmez yudumladı sımsıcak çayı, üşümüş müydü acaba? Islak kıyafetlerine göz gezdirdim...

"Cliff, üzerini değiştirmek istersen yukarıda fazladan bir odam var; orayı kullanabilirsin."

Başıyla beni onayladı.

"Bay Ronald, ne zamandan beri tek başınıza yaşıyorsunuz?" Ani sorusuna karşılık bir anlık duraksadım.

Derin bir iç çekerek, "9-10 yıldır." Dedim, kaşlarını kaldırıp fincanını tabağına geri koydu.

"Bunca senedir tek başınıza bu evde miydiniz?" Dediğinde etrafa bakınma gereksinimi duydum.

Kötü mü bulmuştu yaşadığım yeri?

"Evet." Dedim, başını salladı. "Hangi üniversiteye başvuru yapmak istiyorsun?" Diye sordum konuyu değiştirmek adına.

Gözlerinin içi parladı.

"Oxford." Dedi.

Onu başımla onayladım, bir süre yine aramıza sessizlik girdi.

"Kitaplarınızın bazılarını okudum." Dedi,

"Yıldız Diyarı ve On Altı'yı..." Elleriyle oynuyordu. Daha sonra bana baktı.

"En çok hoşuma giden On Altı oldu." Dediğinde başımı yere eğdim, savaş öncesi ve sürecinde devam eden Robert ile arkadaşlığımızı anlatıyordu.

"Yazdıklarımı beğenmiş olmana sevindim, On Altı benim için değerli bir kitap." Dedim, çayını dikip bitirdi.

"Çay için ve yazdıklarınız için teşekkür ederim Bay Ronald, müsaadenizle ben odaya çıkayım." Dedi.

Başımı salladım.

Masada bıraktığı çayıyla kendi çayımı alıp tezgâha koyarken, "İyi dinlenmeler." Diye cevap verdim.

1928 BxBWhere stories live. Discover now