8.Kağan Türkşad

1.8K 145 80
                                    

Nasıl bir gecenin içerisindeydim böyle yıldızlara yağmur bulutları eşlik ediyordu sanki. Yıldızları başka gözler görebilirdi belki ama yağmur bulutları yalnızca bana görünüyor gibiydiler. Sol kolumun ara sıra değerek yıldızları hatırlatıyor olmasına göz ucuyla bakıyordum ve ruh borcunun nasıl ödeneceğini düşünüyordum. Otobüsteydik. Yanımda duran ak sakalın koluna değiyordum otobüsün dengesiz ilerlemesinden ötürü ve her değdiğimde daha derin düşünmeye başlıyordum. Can borcunu duymuştum ama ruh borcuna ilk defa denk geldiğim için şaşkındım. Bu gece çok başka bitebilirdi çünkü. Fiziksel olarak yaşamaya devam ederken ruhuma veda etmiş olabilirdim ama yanımda duran bu sarı ruh, veda etmeme izin vermemişti. Leş niyetli o adamdan kurtarmıştı beni ve ömür yolculuğuma eksik devam etmeyecektim.

Mahallenin ismi yankılandığında düğmeye bastı. Göz ucuyla baktığımda açılan kapıya yanaşmamı istediğini fark ettim ve minik adımlarla kapıya yanaştım. Otobüsten indikten sonra ellerini cebine attı. Sokak lambalarının altında pek bir sevimli görünen sokağa çevirmişti gözlerini ve "Bu taraf mı?" diye sordu. Yukarı aşağı salladım başımı, "ilerideki üç arabanın önünde durduğu ev"

Tıpkı otobüsteki gibi yakın durmaya gayret ediyordum yürürken de ve koluna değdikçe başımı o tarafa çeviriyordum. Ne yaptığının farkında mıydı bilmiyorum. Belki de şaşırmamam gereken bir davranıştı sarı ruhunda gördüğüm. Türkşad ailesinin erkekleri de koruma iç güdüleri ile hareket eder, her daim güven duvarları ile çevrelendiğimizi hissettirirlerdi. Fakat kan bağından ötürü korumacı yönlerine hayranlık beslemezdim, böyle olması gerekir zaten diye açıklardım kendime. Şimdi ise kan bağı falan göremiyordum. Göz ucuyla baktığım sarı yüzlü çocuk oldukça yabancı biriydi ama ona asla ödeyemeyeceğim bir şeyi borçluydum artık.

Evden çıkarken başıma geçirmiş olduğum siyah şapkam sarı saçlarının üzerinde duruyordu. Adımlarım yavaşlayınca şapkayı çıkartmıştı ve yavaşça saçlarımın üzerine bırakıp, "Buradan sonrası sende" dedi.

Dikkatli biri mi duruyordu karşımda yoksa duygusal bir gece geçirdiğim için farklı mı algılıyordum bilmiyorum. Ailemden bahsetmemiştim belki ama salonda kapalı kaldığımız gün birkaç ipucu vermiş olabilirdim. Duvarı boyadığım gece de babaanneme dair bazı ipuçları vermiştim ve ak sakal bu detayları kafasında tamamlamışa benziyordu.

Şapkayı geri uzattığımda hafifçe çatmıştı kaşlarını ama eline almadı. Sokağı kontrol ettikten sonra parmak uçlarıma yükseldim ve şakayı kısacık olan sarı saçlarının üzerine bıraktım. Ruh borcu basit bir şapkayla ödenmezdi biliyorum. Ona ne verirsem vereyim bir ruh kadar kıymetli olmazdı ama bir yerden başlamak istiyordum. Şapkalarla arası iyiydi, gözlemlerimde yanılmamışsam seviyordu şapka takmayı bu yüzden siyah şapkamın onda kalmasını istedim ve "Hemen gidecek misin?" diye mırıldandım. Bir yandan da dede dostları buralarda mı diye etrafı kolluyordum.

Şapkanın duruşunu düzelterek o da ileriye bakmıştı şimdi ve "İçeri girince gideceğim" diye karşılık verdi.

Emin değildim hala ama dikkatli biriyle karşı karşıya olduğuma dair inancım bir tık daha artmıştı. Birbirine kenetlemişim parmaklarım, hala ince ince titriyor oluşum ve ürkek bakışlarım gecenin leş rüzgârını atlatamadığımın kanıtıydı, ak sakalın gözleri de bu kanıtların üzerindeydi ve korkmamamı tembihlercesine bakarak "Bok gibiydi ama bitti. Tamam? Hadi koş şimdi, burdayım ben" dedi.

Narin'in gizli yerine doğru koşarken kaç defa yavaşlamıştım ve arkama bakmıştım bilmiyorum. Beklediğinden şüphe etmiyordum ama bakmaktan da vazgeçemiyordum bir türlü. Bok gibi kısmını eksik bulmuştum. Bir taraf bu tanıma uyuyordu belki ama diğer tarafı dolduramaya yetmiyordu kesinlikle. Bu gece asla unutmayacaklarımın zirvesinde duracaktı ve hissedebiliyordum, ürkekliği atlattıktan sonra sadece yıldızları ile hatırlayacağım bir gece olacaktı.

ALACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin