11. Kolumu Bırak

1.2K 131 269
                                    

Öhöm selamlar eeeee yazacağım pek bişi yok iyi okumalar
* * * * * * * * * * * * * * * *

Botların yere basarak çıkarttığı o gürültü koridorlar boyunca... Her adımda metalin metale değince çıkan o tiz ve güçlü ses yankılanmaya başlamıştı. Ve de bu sesler arasına karışan o sözler tüm hapishaneyi doldurmuştu.
"Herkes kalksın! Kalkın!!"

Sabahın en erken saatlerinde tüm gardiyanlar hücrelerdeki insanları büyük bir gürültü çıkartarak uyandırmaya çalışıyordu.

Herkes bu sesten doyayı uyanmıştı tabiki uyanmayan olmasa bile başlarına kötü bir şey geleceğini anlayan arkadaşları onları uyandırıyordu.

Atsushi gözlerini ovuşturarak yatakta doğruldu. Akutagawa ve Tanizaki'nin hücre kapısından sinirle baktıklarını görünce oda hızlıca kalkmaya çalışmıştı. Akutagawa'nın yanına koşarak gitti ve ne olduğunu soracaktıki önünde 4 gardiyanın sırıtarak baktıklarını görünce, onların baktıkları yere bakmaktan kendini alamadı.

Doğrudan Chuuya'ya bakıyorlardı.

Akutagawa yine sinirle ellerini sıkmaya başlıyordu, en sonunda gardiyanların diğerlerine göre biraz daha zayıf olan bir adam konuşmaya başlamıştı, saçları şapkadan çıkarak genç bir görünümü olmasını sağlamıştı. Her ne kadar genç görünsede sesi en az 40 yaşındaki birine aitti ve kalın sesiyle söyledi;

"Gerçekten bir köpeğe benziyorsun, onun söylediği herkesi koruyorsun he? Hahaha seni çok iyi evcilleştirmiş olmalı."
Aniden Akutagawa'nın boğazına yapıştı ve havaya kaldırdı, Akutagawa bu ani hareketle kendini savunamamıştı, aslında saldırı planlı olsa bile savunacak gücü tabikide yoktu, onu bırak konuşmaya başlarsa bile öksüreceğini biliyordu. Bu yüzden onun boğazını sıkıca tutan ellere sadece lanet etmekle yetinebildi.
"Ama sen kimsinki hahaha size dokunulmayacağını mı düşündünüz!! Sizi apt-"

Cümlesi ani bir şekilde kesilmişti cümlenin ardından sadece bir 'Ah' diyebildi, acı bir ah. Elini gevşetti ve Akutagawa'nın yere düşmesinin ardından kendide yere diz çöktü.

Atsushi elindeki sert cisimle gardiyanın başında duruyordu.

Diğer gardiyanlar bunu görünce Atsushi'ye saldırmaya hazırlanıyorduki aniden durup hücredeki herkesi zorla sürüklemeye başlamışlardı, bahçeye.

Sabahın neredeyse 5'iydi ve sonbaharın en soğuk günü gibiydi. Ve hepsi yeni uyanmıştı üstüne sadece uyudukları pjama vardı üstlerinde, ne kadar üşüdükleri hayal bile edilemezdi, titriyordu bahçedeki herkes ve neredeyse tüm hapishane bahçeye dolmuştu. Atsushi gardiyanlar onu bırakınca koşarak Akutagawa'nın yanına gitti, ve ona sıkıca sarıldı. Akutagawa bu ani hareketle şaşırmış olsada bu anı sorgulayacak durumda değildi başını omzuna gömdü.

Etrafta koşuşturarak kızıl saçlıyı arayan biri vardı. Neredeyse tüm bir bahçeyi dolaşmış olmasına rağmen özlemle yanıp tutuştuğu mavi gözlerin sahibini bulamıyordu. En sonunda titreyen suçluların sesi kesilmişti çünkü bahçenin her tarafından görülen bir yere bir adam çıkmıştı.

Dazai ise sinirden köpürüyordu çünkü adamın yanında biri daha vardı, Chuuya.

Adam önce boğazını temizledi ve girdi söze;
"Öncelikle bu kadar erken kalkmak yararlı olduğu için uyandınız" sırıttı ve devam etti,
"Buugün kilit sistemi devreye sokulacaktı evet ama vazgeçtim ve ilk önce hücrelerin karışmasını istiyorum, vee nedenmi?...keyfim öyle istedi, ha itirazı olan varmı?"

Herkes susla pus olmuştu. Adamın utanmaz tavrı ve alaylı konuşması herkesi sinirlendirmişti ama kim cesaret edebilirdiki adamın karşısına çıkmasına. En sonunda adam güldü, kahkaha attı ve Chuuya'nın omzundan tutup öne çıkardı.

"Size onu tanıtayım, eminim hepiniz biliyorsunuzdur Nakahara Chuuya. Aslında onu hapishaneye yollayan bendim. Hapishanenin içindeki olayları anlatması için bir casus olarak yolladım."

"Ne diyor bu adam?" Akutagawa sinirli ama şaşkın bir biçimde sordu. Chuuya'nın yüz ifadesini göremiyordu. Ama en çok istediği şey Chuuya'nın öne çıkarak sesini duyurmasıydı, jer zaman güç aldığı o sesi duymak istiyordu ama onun yerine hala saçmalayan bir sesi duyuyordu.

Dazai ise... Sadece bakıyordu Chuuya'ya, Chuuya'nın gözü bir kez olsun kahvelerle buluşmamıştı ama Dazai sadece şunu düşünüyordu.
'Hey Chuuya eğer bana bakarsan casus olmadığını anlayacağım sadece bana bak, eğer bakmassan eğer bakmassan seni nasıl savunabilirim, Chuuya lütfen bak. Aptal cüce sadece casus olmadığını söylemen yeterli bu adamın hala saçmalamasına izin mi veriyorsun!? Chuuya lütfen...'
Ama ağzından hiç bir kelime çıkmadı. Sadece ümitsizce mavi gözleri arıyordu.

Herkes susuyordu hala ve adam bir süre sustuktan sonra Chuuya'yıda yanına alırak yüksek yerden aşağı indi. Ve onlara şaşkınca bakan insanların arasından geçtiler, herkes yolu açarken Chuuya'nın yanından geçtiği biri tuttu kolunu ve kolunu çekerek bağırmaya başladı.

"Chuuya-san!! Ne demek bu ne casusu açıkla lütfen!!?"

Konuşan Atsushiydi. Evet gerçektende herkesin dili tutulduğu zamanda öne çıkarak bağırıyordu. Atsushi bu yönünü ilk defa gösteriyordu doğal olarak herkes şaşırmıştı.

Chuuya bakmadı, gözlerini bir an bile Atsushi'ye çevirmedi ve hala önündeki adama bakarak ölü sesiyle konuştu.

"...kolumu bırak."

En çok şaşıran Atsushiden çok Akutagawa'ydı, sesini duymak istediği adamın bu sözleri söylemesi sevdiği çocuğa,onu yıkmıştı. Yere çöktü siyahlı genç, önünde her zamankinden farklı giyinmiş kızıl saçlı Atsushi kolunu bıraktığı an yürümeye devam etmişti.

2 çift ayak durdu, insanların en sonunda öylece duran adamın önünde. Adam kolunu Chuuya'nın omzuna attı ve onu kendine çekti ardından dudaklarını dudaklarına bastırdı. Önündeki bu sahneyle çıldırdığını hissetti Dazai, en çokda sinirlendiği şey Chuuya'nın onu ittirmemesi ve ya onu istemediğini söyleyen herhangi bir hareketti aksine onu kabul etmişe benziyordu.
Adam dudaklarını kızılın dudaklarından çekti ve onlara çıldırmış gibi bakan kahve gözlerin sahibine gülümseyerek sordu;

"Sevgilime zorla sahip olmaya çalışan sen misin?"

Sevgili mi? Ne... Ne demekti bu, gerçek miydi bu an? Sadece bir rüya olamazmıydı.

Ve sesini özlediği adam konuştu;
"Sence vurmaya değer mi? Bırak zaten sonsuza kadar çürümeyecek mi burda?"

Dışarıdan izleyen biri Dazai'yi korur zannederdi ama orda olan herkes biliyorduki Chuuya'nın sesi nefret ve tiksinti doluydu. Dazai dayanamayacağını hissediyordu her zamanki güçlü eğlenceli halinden hiçbir eser kalmamıştı. Dizleri titriyordu ama yere çökmeye hali bile yoktu, işte o an anladı Chuuya'yı ne kadar sevdiğini o an da bile ona ihtiyacı vardı. Ne kadar parçalansa bile Chuuya'nın onu toparlayacağını düşünüyordu ve onu parçalayan Chuuya olsa bile...

Dazai ağzını açmıştı son kalan gücüyle bir şey söylemek isterken bu isteği karnına gelen bir acıyla kesildi. Ona tekme atmıştı önündeki kızıl saçlı. Zaten kendini ölü hisseden Dazai karnına gelen bu darbeyle yere düştü ve sadece karnını tutabildi.

Hareket edemezken sonunda kahveleri karşılaştı okyanusla. Yakındı çok yakın ve ona bakıyordu. Dazai bulunduğu pozisyonu umursamadan sadece maviye bakıyordu o hasret olduğu gözlere...
Ve en sonunda kahve saçından tutulmuş eller sıklaştı, ellerin sahibi ise çok geçmeden konuştu;

"Üzgünüm...yanlış kişiye bulaştın Osamu..."

Osamu bastırılarak söylenmişti ve en çokta buna üzüldü Dazai,ona her zamanki gibi bandaj israfı ve ya Dazai diye sinirlenmesi bekliyordu. Ama ondan eser yoktu sadece yabancı birinin sözleri gibiydi, ama Dazai bunun karşısında kıkırdadı. Ve şu kelimeler çıktı;

"Ben bir aptalım değil mi?"

Chuuya bunu beklemiyordu ama cevapsızda kalmadı kahve saçları bıraktı ve ayağa kalktı ama hala Dazai ile bakışıyordu ve bu cümlenin ardından farklı bir ses tonuyla konuştu;

"En büyük aptal sensin."

Dazai gülümsedi ve Chuuya ardına bakmadan diğer adamın arkasından gitti.


* * * * * * * * * * * * * * * * *



Freedom | Soukoku | ✅Where stories live. Discover now