25. Sadece Bir Cümle

377 46 29
                                    

"Bir şişe daha! Beni duymuyor musun!?"

Bir barda gecenin bir yarısı masada oturmuş emirler yağdıran turuncu saçlıya barmenin korkudan bir şişe daha getirmesi uzun sürmemişti.

Onun anlamsız sayıklamaları etrafı geriyordu. Koskoca barı sadece bir kişinin germesi herkese tuhaf gelsede kim ona karşı çıkmaya cesaret edebilirdi? Herkesin dili tutulmuş onu izliyordu elbette.

Chuuya dibine kadar içtiği içkilerin boş şişelerini yere atıyordu. Camlar tuzla buz olurken bardaki insanlar yavaş yavaş orayı terk etmeye başlıyordu. Kim canının yanacağını bildiği bir yerde kalmak ister? Diğer tarafta ise bir şişeye dayanamayan biri tüm masayı dolduran boş şişelerle bilincini çoktan kaybetmiş gibiydi.

"LANET OLSUN!!" Neredeyse boş barın içinde yankılanan bu sesten sonra bir şişenin kırılma sesi daha geldi. Kimse yanına yaklaşamadığı gibi seste çıkaramıyordu. Hem adamın hareketlerinden hem de mavi gözlerinden korkunç bir aura yayılıyordu.

"Her şeyyyy CEHENNEMEE!!!"

"...gitsin..."

Geçmişte biri onun bu halini görseydi, gördüğü için korkudan susar ve tek kelime edemezdi. Oysa şimdi bu görüntüyü gören insanlar ona sadece acıyordu.

'Bu hale gelmek için ne yaptı acaba?' 'Çok yazık hala çok genç' 'Kimse almaya gelmeyecek mi?' 'Çok sinir bozucu' 'Onun için üzülüyorum'

Belki Chuuya bu konuşmaları duysaydı ortalığı daha da yıkardı. Ama yıkabilir miydi? Eski Chuuya olsaydı binayı sökeceğine herkes emin olabilirdi ama şu an ki Chuuya, o seslere bir ses daha eklerdi;

'Gerçekten çok zavallı'

Duymaması daha iyiydi. Acısına acı katmak yapacağı en kötü şey olurdu bu haldeyken, yeterince acı çekiyorken.

"...gelmeyecek misin..."

...

Gecenin bir karanlığında Dazai kapıyı açıp yavaşça evi terk ettiğinde arkasında sinirle bakan bir Chuuya bırakmıştı. Yıkılmış bir Chuuya. Gittiğini kabul edemezken kapının tekrar çalacağını ümit ederek sabaha kadar beklemişti. Ancak güneş doğup evi aydınlığa bürürken kendine gelebilmişti Chuuya. Ve Dazai yoktu yanında. Hiç kimse yoktu. Bir kaç saat koltuğa oturup etrafına bakındı. Ne yapması gerekirdi? Yaşadığını hissetmiyordu. Sahi yaşıyor muydu?

Etrafında çığlıklar vardı, acı dolu çığlıklar her tarafını sarıyorken sadece oturuyordu. Tüm evi alevler sarmışken cesetler ayaklarının dibinde yatıyordu. Ama Chuuya tüm bu görüntülere alışmıştı artık. Bakıyordu onlara, o cesetlere yanmış kemiklere, kül olmuş bedenlere. Ama çığlıklar o kemiklerden geliyordu, küller her yerini kuşatırken kulağına uğultu şeklinde yardım çığlıkları geliyordu.

Sahne bir anda değişti. Alevler yok olup yerini çimenlere bıraktı. Yemyeşil bir yer ve eski, çok eski anılar gözlerinin önünde canlanırken gülümseyerek oturmaya devam etti. Yanında ailesi dediği çocuklar vardı. Terk edilmiş bir yerde otururken yanına gülümseyerek yaklaşıyorlar Chuuya'ya sıkıca sarılıyorlardı. Ve sonra hepsi toplanıp arkada tek başına oturan adamı yalnız bırakıp sırtlarını dönüp gidiyorlardı. Tek birisi bile dönmüyordu ona. Chuuya ne seslendi ne de tepki verdi sadece gidişlerini izledi otururken.

Bir süre boş baktıktan sonra bir çocuk geldi. Koltuğun etrafında dönüp dururken turuncu saçlı adamın neden bu kadar hüzünlü olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Saçları oturan adama göre biraz daha açık turuncuydu. Saç şekilleri aynı, ve mavi gözleri aynaya bakmış gibiydi. Bu çocuk Chuuya'nın küçüklüğüydü. O hali ona yaklaştı neden üzüntülü olduğunu anlamamıştı ama sinir olmasına yetmişti önünde durup bir tekme attı adama, Chuuya ona da tepki vermedi sadece onu izleyip oturmaya devam etti.

Freedom | Soukoku | ✅Where stories live. Discover now