30. Zamanımız Tükenene Kadar (FİNAL)

637 49 29
                                    

Yine bir güneşli hava, bu güneşten faydalanan insanlar ve bir araya gelmiş bir topluluk. Aralarında konuşuyorlar ve yüzlerinde bir mutluluk var. Hoş bir yer. Masalar çiçeklerle süslenmiş, bahçe girişine sade bir yazı yazılmış. İçerideki insanlar ise güzel kıyafetlerle sunulan içecekleri tadıyor.

Turuncu saçları özenle kenara çekilmiş yumuşacık gözükürken ellerini tekrar üzerinden geçirdi Chuuya aynaya bakarken. Üstündeki beyaz takım elbiseyle aynada kendini tekrar incelerken tüm uğraşın bırakıp kendine baktı.

En sonunda buradaydı. Tüm her şey geçmiş, bu aşamaya gelmişlerdi. Evleniyordu.

Arkadaki koltuğa yavaşça gidip oturdu ve ellerini beyaz pantolonuna koydu. Aynada o pozisyonuna bakarken kendisinin çetenin önünde bir konuşma yaparken hayal etti.

Bir zamanlar önünde onca insan varken, aile dediği insanlarla yaşayıp hayatları böylece geçip gidiyorken bu ana nasıl gelmişti? Her şey nasıl bu kadar farklılaşmıştı?

Bir koltukta oturan bir adamın yanına gidiyor ve ondan bir görev alıyor çeteyi korumak için. 'Dazai Osamu'yu öldürmek.' sadece bir kişiyi öldürme hedefi nasıl böyle bir hayat getirmiş olabiliyordu ki? Chuuya etrafına bakındı, beyaz duvarlar vardı, pencerelerden ışık giriyordu. Tıpkı kaldığı 6 nolu hücre gibi. Sıcaklık yayıyordu, mutluydu. Kendini hücredeki masada hayal etti. Çok sevdiği insanlar vardı, Akutagawa, Atsushi... Yaşıyordu ikiside, şimdi ki gibi. Beraberdiler, öyle olmayada devam edeceklerdi. Dazai'yi düşündü, evleneceği adamı. Onu öldürmekti görevi, ona aşık olmuştu. Dazai onu canını hiçe sayarak korumuştu, hep yaptığı gibi. Sevgisine karşılık aldı ondan. Ve mutluydular, Chuuya kendini özgür sanmıyordu oysa özgürlük nedir? O hücrede kalbinin sevinçle attığı zaman, kaygı, endişe korku hissetmediği zaman, özgür değil miydi? Ve hayat bir engel daha koydu önlerine, onların güçlenmesi için. Chuuya öldürülmeliydi. Dazai bunu biliyordu, ama yine de hayal kırıklığına uğramıştı ondan uzaklaşınca. Bir bağ vardır, bunu dile getirmesende, görmesende, duymasanda, değer verdiğin insanlarla o bağla sarmalanmışsındır. Chuuya o hücredeki insanları bırakamazdı. Ve sonunda o gün gelmişti, insanların ölmesine neden oldu Chuuya, bunu söylüyordu en azından kendine, suçluluk duygusu sarmıştı kendini, ellerindeki kanı temizleyemezken herkesin hayatını kararttığına inanıyordu. Kendine gelemedi Chuuya, işte özgürlüğü bitmişti. Kendi kafesine girdi, işkence kafesine. Aldığı her nefes yanıktı, baktığı her yer ateşti, gördüğü her insan ölüydü. Ve bir mucize oldu. Mucizeler olur, tüm bu acı karşısında bir mucize oldu. Bir yangında etraf çöküyor, ve hiçbir zaman kimsenin sorgulamadığı o hücredeki fazla olan bir cam ve altındaki duvar çöküyor ve dışarıya doğru bir yol açılıyor. Baygın olduğu için hareket edemeyen bir beden o boşluktan sürüklenirken yangının ulaşamadığı ve ulaşmadan itfaiyelerin geldiği bir zamanda hastaneye kaldırılıyor. Kendi hastalığı ve yaşadığı tüm bu acılardan sonra uzun seneler boyunca komada kalıyor. O yangından tek kurtarılan olması Yokohama Hapishanesinde neden yangının çıktığına dair açıklama getiriyor. İnsanlar meraklıdır, ve bu açıklama milyonlarca insanın bakmasına neden olacak. Haberciler içinse bu para demek. Bunca para kazanmak için o kişiyi hayata döndürmek sadece küçük bir amaç olur. Çoğu insanın onun sağlığı için birleşip çabalamasına neden oluyor insanın çıkarları. Ve herkesin ölümünden kendini sorumlu tutan Chuuya, etrafına asla bakmıyor, haberlerden, insanlardan bihaber yaşarken onun aksine Dazai bunu öğrenince onun yakını olarak yanına gidebiliyor ve kurtarma süreci başarılı geçiyor. Tüm eksiklerini, sorunları, soruları, haberleri yanıtlayan Dazai'nin oldukça işi oluyor. Chuuya'nın ve Atsushi'nin kaybını geri getirmek için, onların iyileşmesi için tüm günlerini Akutagawa için harcıyor. Ve, ve bu acılar onun kapıdan girmesiyle son buluyor.

Bunun üzerinden tam olarak 2 sene geçmişti. Ortalık tamamen yatışınca, insanlar yeni hayatlarına alışınca ve sanki geçmişin üzerinden binlerce sene geçmişcesine olurken, Chuuya Dazai'ye evlenmek istediğini söylemişti.

Şu anki olduğu yer, tüm bu yaşanmışlıkların ardından gelen yer.

Chuuya yine bir aydınlanma yaşarken koltuktan tekrar kalktı. Koridordan bağırıp gülerek koşup geçen Atsushi'yi duydu. Yine birileri ona şaka yapmıştı anlaşılan pencereye doğru ilerledi. Akutagawa ve Tachihara'nın konuştuğunu gördü. Gerçekten Tachihara'nın konumunu bulmak hiç kolay olmamıştı. Ama sonuçta düğün davetiyesi gidince şaşkınlıktan 2 gün çıkamadığını söylemişti Chuuya'ya. Atsushi o anda konuşmaya dalmış, 'Bana öyle bir mektup gelseydi 1 hafta hastanede yatmıştım yine!" hepsi ona gülerken konuşma başka yere gitmişti.

Chuuya onları izlemeye devam ederken odasının kapısı açıldı ve içeriye bir adam girdi. Elinde bir mektupla selam vererek girmiş ve kısa bir cümleyle hemen geri çıkmıştı.

Chuuya masadaki mektubu alıp okumaya başladı. Uzak bir yerden geliyordu.

Gönderen adı, Kunikida Doppo.

Bir gülümsemeyle mektubu okumaya başladı. Kısa ve öz bir şekilde tebrik etmişti.

"Evlendiğinizi duydum. Gerçekten Dazai ile evlenmek mi istedin? Tuhaf bir seçim. Ama yine de ikinizin beraber olmasın seviniyorum. Uzak bir yerde olduğum için gelemiyorum zaten o aptalın yüzünü görmek istediğimden emin değilim. Akutagawa'nın haberlerini duydum, bir iletişim kurmak sadece zaman kaybı bu yüzden ona mutlu olduğumu söyle. Birinin kurtulması hepimiz için iyi bir haber." mektubun bu kısmında duraklamış gibiydi. Sanki birini hatırlıyor gibi. Kurtulanın Akutagawa olması iyiydi onun için ama ya Odasaku olsaydı diye düşünmeden edemezdi tabi. Kim düşünmezdi ki. Ve mektup şöyle devam ediyordu;

"Ve Ango'yla karşılaştım tesadüfen evlendiğinizi o da duymuş onun yerine de tebrik etmemi söyledi. Her neyse, kendinize dikkate edin! Birbirinizi öldürmemeye özen gösterin! Kunikida Doppo."

Chuuya mektuba gülerken kapı tekrar açılıyor ve bu sefer içeriye tanıdık biri giriyor. Onun üstünde de beyaz bir takım elbise var ve kahverengi saçlarının bir kenarı kulağının arkasında tutturulmuş. Oldukça hoş bir görüntüsü olan adam turuncu saçlının yanına geliyor.

"Sen de mi mektubu okudun? Kunikida bana haksızlık ediyorr heep." Dazai isyanla Chuuya'ya bakarken, Chuuya karşısındaki çocuğun alnına bir fiske vurdu. "Kunikida'nın yerinde olsam seni çoktan dövmüştüm." Dazai ellerini beline koyarak dudaklarını daha çok büzüp ince bir ses tonuyla konuştu. "Chuuuya üzülüyorumm." Gözlerini devirip ona daha çok yaklaştı Chuuya. "Kesin öyledir."

Dazai geri çekilip Chuuya'ya baktı, yüzünde küçük bir tebessüm vardı ama ciddiydi. Kahve gözlerini mavi gözlere dikerek elini ona uzattı ve sordu.

"Chuuya, zamanımız tükenene kadar benimle birlikte olur musun?"

Chuuya kahve gözlere daha derin bakarken beyaz tenli elini elinin üstüne koydu, nazikçe tutarken, gülümsedi ve cevap verdi.

"Evet."

***
Sonunda bitti.

1 yıldır 30 bölümü anca yazan Merip'i tüm evren aynı ayna ayağa kalkıp alkışladı.

Freedom | Soukoku | ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin