KRİSTAL ASALAR

755 544 138
                                    

“Şuraya bak Leavyan.” dedi gökyüzündeki karartının hızla kendilerine doğru yaklaştığını gören Boldwa.

“Kaljiot!”

“Kim?”

“Geri çekilin, hepiniz geri çekilin!”

Ve geri çekildiler. Gladen, ay ışığının vurduğu pullu derisi yakamozlar gibi yanıp sönerken bindiği Siyah Ejderha’nın üzerinden öyle bir atladı ki ayakları altında kalan küçük kaya parçaları tuzla buz oldu, çatırdayarak parçalandı. Anseus’un gözleri Kaljiot’un belindeki elmas ve yakutlarla süslü altın kemerdeydi. Duil Rònas’ta yalnızca kralların takabildiği yegâne kemerde. Gladen, uzun kuyruğunu toprakta sürükleyerek yanlarına sokuldu. Loan hiçbir zarar gelmeyeceğini bilse bile yine de korkuyordu. Onu son gördüğünde midesi nasılda bulanmıştı. Ama bu kez üzerinde suretini aydınlatacak meşale ateşleri, ya da tahtının hemen ardındaki yüksek duvarda parıldayan değerli mücevherler yoktu ve bu da son derece rahatlatıcıydı.

Kaljiot tam karşılarına dikildiğinde çatallı dili bir iki defa kapalı ağzında gizlenmiş küçük bir delikten dışarı fırlayıp havayı kırbaçladı. Büyücüler yanlarında dikilen yaratığın tıpkı bir kertenkeleyi andıran suratına ancak kafalarını kaldırarak bakabildiler. Zira bir Troll kadar uzundu. Normal bir Gladen’den ise çok daha uzun.
“Sssss!” dedi Kaljiot. “Ejderhalarım... Onları geri istiyorum. Hemen!”

“Az kaldı Kaljiot... Çok az kaldı.” dedi Leavyan ejderhalarını her şeyden çok sevdiğini her fırsatta dile getiren Gladen’e bakarak. “Son bir yolculuk daha. Bittiğinde kendi ellerimle... Dur biraz! Yoksa bize güvenmiyor musun?”

Boldwa, Gladen’in ne tepki vereceğini anlamaya çalışıyordu ama bunu anlamak öyle kolay bir iş değildi. Çünkü yaratığın ne bakışları değişmişti ne de suratındaki kalın çizgiler. Sadece dili bir defaya mahsus kavisler çizerek dışarı savrulmuş, iki tombul sülüğü andıran kaşları eğilip bükülmüştü. “Güvenmek mi? Sssss! Ben kimseye güvenmem. Neler olup bittiğini anlatın.”

Ve Leavyan zaman kaybetmeden anlatmaya başladı. Bunu öyle hızlı yaptı ki öneminden hiç şüphe etmediği birçok detayı atlamak zorunda kaldı.

Anlatacakları bittiğinde Kaljiot “Sizinle geliyorum.” dedi.

“Olmaz.” dedi Leavyan. “Bu çok riskli ve bir o kadar da tehlikeli.”

“O zaman ejderhaları unutun. Ssss! Çünkü benimle birlikte Duil Rònas’a dönüyorlar.”

“Sana her şeyi anlattım. Tek bir göz bile bizi görecek olursa savaş kaçınılmaz olur, hem sizin için hem de bizim için.”

Kaljiot’un gözü bütün büyücüleri dolaştı ve sonra ejderhalarına baktı. Leavyan’ın söyledikleri ikna edici olsa da kabul etmedi. “Sssss! Sizinle geliyorum.” İkinci tekrar bir öncekinden çok daha sert ve güçlü olmuştu.

Leavyan kabul etti. Çünkü o ejderhalara hiç olmadığı  kadar ihtiyacı vardı. “Pekâlâ, dediğin gibi olsun ama öncesinde yapmamız gereken bir iş daha var.”

Kaljiot’un gözleri kristalleri görür görmez parlamıştı. Mücevherlere hiç olmadığı kadar düşkündü Gladen ve böylesini ilk defa görüyordu. “Bana onlardan bahsetmemiştin.”

Leavyan omuz silkti. “Unutmuş olmalıyım.” diyerek yürümeye başladı. Zira Kaljiot’un kristallere bakışını hiç beğenmemişti.
      
                         ☆☆☆    

Peşlerine takılan Gladen’le birlikte Lafaidel’i aramaya koyuldular. Bu kez odasına değil doğrudan mağaraya gidiyorlardı. Bu seçim onlara zaman kazandırmıştı, çünkü Lafaidel oradaydı ve fena hâlde kızgındı. Loan neyin ters gittiğini soracaktı ama son karşılaşmalarını hatırlayıp, ihtiyarın öfkesini gördükten sonra bu soruyu başka birisinin sormasını bekledi.

KÜRE   (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin